blog sözlük itiraf

2850 entry daha

  • Calgon reklamındaki tavşandan istiyorum. Evet
    söz konusu tavşan
  • arada bu videoyu açıyorum ve o günleri özlüyorum. bu tabloyu hükümet ve terör yanlısı kansızlar bok edene kadar güzeldi.

    https://www.youtube.com/watch?v=QV0NTUY0Zls

    o kadar samimi ve inanmış insanlarla bir arada olmak benim için büyük onur oldu. herkese sevgiler!
  • teşekkürler sözlük üyeleri, geceye gündüze oraya buraya birşey bırak derken öğle arasında telefonu ve cüzdanı ofiste bırakıp cıscıbıl bkz: telaffuzu keyif veren kelimeler çarşıda buldum kendimi. Direkt bilinçaltıma etkimiş birşeyleri bırakma emir komutu demek ki... İmza: dalgınlığını sözlüğe maletmeye çalışan yazar
  • 1 saattir falan ağlıyorum, ki normalde yılda bir kez falan o da sinirden ağlayan biriydim. ben çok yoruldum galiba..
  • Şu an bulunduğum cafede şu şarkı çalıyor ve ağlarsam rimelim akar. Ve beni bir kez daha bu kadar bekletirse, bir daha buluşmayacağım birini bekliyorum.
  • küçükken bunu yerken daha doğrusu yemeye çalışırken her taraf batardı, beceremezdim. denedim de artık yiyebiliyormuşum. sevindim hani, büyüyorum çok şükür.
  • Yarın inşallah sınavlarım güzel geçerse kendime tavuk ısmarlayacağım, yok geçmezse yine ısmarlayacağım. Çünkü annem canın ne çekerse ye mutlaka dedi, onu kıramam.
  • Her, derdini kimseyle paylaşmayan insan sigaraları uç uca eklemez mesela kimileri de yeşil çay ucuna papatya çayı ekler.

    Müzeyyen senar - dertli ne ağlayıp gezersin burda
  • Bu ne durgunluk bu aksam sevgili angrybirdler? Samimi soruyorum, bilmedigim bir sey mi var??? Bu arada vize haftasi olunca normalde yazmayacagim basliklara bile yazacak bir sey buluyorum ya ahaahah ilahi vizeler insani nasil etkiliyorlar. hadi bu sarki da bonusunuz olsun, azicik canlanin ya, daha sapandan firlicaz
  • http://blogsozluk.com/entry/62952

    Zamanında şöyle Harika bir strateji keşfetmiştim şimdi birini eksileyince önce favlıyorum sonra favı geri alıyorum benim eksilediğimi anlasın diye misal az önce iğrenç bir başlık olan (bkz: Blogdan kız düşürmek) başlığı için uyguladım yüzde yüz çalışıyor.
  • ben iyi bir insan mıyım? hiç sanmıyorum. iyi bir insan olsaydım, balkonun demir parmaklıkları önünde içtiğim sigaranın küllerini alt katın balkonuna girme ihtimalini düşünerek dışarıya doğru savurmazdım. evet aslında alt katımızda oturanlar, kendilerinden bazen yüksek seslerde gürültü yaptıkları gerekçesiyle, bazen binada kusup kustukları yeri temizlemedikleri gerekçesiyle şikayet ettiğimiz, binadaki 4 farklı evde toplamda en az 60-70 kişiyle oturan, muhtemelen türkiye'de oturma izinleri de olmayan kırgızlar değil de binadaki biz ve diğerleri gibi komşuluk ilişkisi içinde olduğumuz birileri olsaydı o sigara küllerini aynı rahatlıkla aşağıya savurmazdım. ama alt katımızdakiler bizim hali hazırda bir sürü sebeple şikayet ettiğimiz kişiler olduğu için bu aymazlığı yapmaktan kendimi geri almıyorum. bunu yapabiliyorken başka kötülükleri yapmaktan beni alıkoyan şey ne peki. küçük düşme, hor görülme, ayıplanma korkusu mu? bi' vicdanım, bi' ahlakım yok mu benim. ya da var da bu yaptığım kötülüğü engelleyecek kadar değil mi? bu kötülüğü yapmam için alt katımızda oturanların bana nadiren verdiği rahatsızlığı vatandaşımız olmamalarının da etkisiyle paravan olarak mı kullanıyorum. ne kadar da ikiyüzlü bir insanım. dürüstlük, ahlak, iyi niyet nerede kaldı. mahalledeki çocuklar küfür ederken, içinden sürekli "töbe töbe" diyen çocuk nerede? tam olarak kirleten şey neydi beni, nerede başladı. eskiden ölen herhangi bir insan için bile kim olduğu, niye olduğundan bağımsız üzüntü duyan ben, artık çok acıklı bir hikayesi yoksa böyle bir hissiyata sahip olmayacağımı biliyorum. neden bu hale geldim. verdiğim ve vermediğim tepkiler neden bu kadar dengesiz. niye hakedene hakettiği karşılığı vermedim ve vermiyorum. saygıdan mı? saygıdan olsa karşılıklı olması gerekirdi. sevgiyi boşver, onun hakkında herkes bir şeyler söylüyor, herkes en yücesine kendisinin sahip olduğunu iddia ediyor. saygı neydi? bencilliğin kemire kemire öldürdüğü, dillere pelesenk olduğu kadar ne değer gören ne de gösterilen bir şey bugünlerde.

    itiraf
  • Günlerdir, hatta birkaç haftadır, yoğun bir şekilde The Killing dizisini izledim. Az önce de 4. sezonun finalini izleyerek tamamlamış oldum. Şu şarkı çalıyordu. The Jezabels - Peace of Mind

    Sonu her şeye rağmen çok güzeldi. Yarın kalkınca tabii ki özleyeceğim. Alışkanlık ve beklenti yaptı sonuçta. Duygusal etkisinden aynı rahatlıkta bahsedemiyorum. Ben dönüp dolaşsam gidebileceğim kimsem yok sözlük. Hayatım hep ineklemekle geçti sayılır. Lisede arkadaşlıklar dostluklar geçici dendi, boş verdim, üniversitede kopuk yaşadım mecburen, eski sevgililerimle arkadaş kalamıyorum, o çok şey paylaştıklarım da yok. İşin kötü tarafı, bir daha da kimseyi sevemeyecek oluşum. Yok öyle saçma salak sevmelerden bahsetmiyorum. Ya da birilerine karşı insansı pozitiflik'*' sunamayacağım. Bildiğin sevemeyeceğim, sevmeyeceğim çünkü. Zaten sevecek birini bulmak çok zor da, bendeki artık ciddi bir ruhsal anlamda güven sorununa dönüşmüş durumda. Kökten silip atma gibi bir kötü huyum var. O yüzden ben de kapatıp o defteri, sevmiyorum diyebiliyorum.

    Belki bir şekilde şans eseri sevilirim biri tarafından. Ama sevebilir miyim tartışılır. Aslında bu ruh haliyle blog yazmam lazımdı. Ama iOS 10.3.2 yayınlandı. Telefonuma DFU modunda format atmam lazım. Sonra yatarım zaten boş hayaller kurup.
  • İtiraf ediyorum, geceleri yatağıma yattığımda uyku tutmuyorsa ve yorgun da degilsem ve de moralim çok bozuk değilse instagram'da #hamburger etiketi altındaki hoşuma giden gönderilere çift dokunaraktan beğeniyorum. En son da şunu beğendim. Bu arada ben instagram da takip ettiğim kişilerin gönderilerine dikkat edip de beğenen biri değilim. Pek benimkilerin beğenilmesi de umrumda olmaz. Galiba blogumda o yüzden yorum yapan kimseler yok. '*''*'
  • aşkım seni kimse ile aldatmıyorum valla.
  • İmkanlar dahilinde, bir eve misafir gidildiğinde, eliniz boş gidilmez.
    Bunu her yemek davetimizde, bu akşamki iftar yemeği daveti de dahil, karşı komşumuz, tek komşumuz '*''*' hiçbir zaman yerine getirmemiştir.

    Davacıyım hakim bey.
    Ve itiraf ediyorum.
    Canım feci tatlı çekmişti. Ve şehir merkezinden uzaktayız. Damn it! 2 dilim baklava, (bkz: sütlü nuriye) ya da tulumba tatlısı olsaydı şu anda ne olurdu ki? Şükran dolu olurdum geldiğin için. Yine öyleyim, ama ağzımın tadı yok be komşum! Bak hemen odama çekildim bilgisayarımın başına! Gördün mü? Hepsi senin suçun!!111!!

    Al sana bombe!
  • bugün gene bir kız bana aşıkolmaktan korktuğunu, kontrolü yitirmek istemediğini, bu saçma gizeme kendini bırakamayacağını söyledi. senin kararın dedim. içindeki sesi dinle filan dedim. hoş benim fazla bir çekimim yoktu, ama karşıdaki gene özüne kadar sarsılmıştı.
    bir şeylerin yürümemesi değil beni bozan, beni aptal gibi hissettiren bu anlam veremediğim itici güç. allahım ne bu ya rabbim. bu bir değil, iki değil, on iki değil.
    şimdi bardağın dolu tarafından bakmaya çalışacağım. her şey bulanık olsa da, optimizme çubuk dikiyorum. ve diyorum ki: sen şanslı birisin, bak "görünmez bir el" -ki bu adam smith bey'in tarifindekinden daha maharetli- senin önündeki engelleri senin için çekiyor. senin önüne çıkan silüetleri silip süpürüyor. bekle.

    uç sen derininden uç. dal sen bütün yüksekliklerine dal. napalım, görmezden geleceksin artık, böyle detayları.

    ama ne var sevgili sözlük, itiraf kısmına yakışacak cinsten bir şarkıyla ne var olduğunu bırakayım bari. söyleyince noluyor sanki. anca kabullenme seçeneğinin olduğu bir şıkla karşılaşınca içten bir gülmek yakalayacaksın. o kadar. (bkz: donnie darko)

    yalnız ölmek can güngör
  • bugün hiçbir hayalimin kalmadığını fark ettim. bir kısmı gerçekleşti bir kısmının üzerine meteor düştü, dinozorlar ezdi. veya kedi yedi bilmiyorum. yok işte. keşke hayallerimi gerçekleştirmek için bu kadar aceleci davranmasaydım. birisi ne hayalin var diye sordu. bir süre düşünürken hayalimin kalmadığını anladım işte. hayalim güzel bir gitar dedim. gitar işte. pahalı olanlardan. onu geç büyük hayallerden bahsediyorum ben dedi. hiç büyük hayalim yok ki diyemedim. yalan söyledim ben de. norveç. norveç'e gitmek istiyorum ben dedim. ooo güzel hayalmiş dedi. hayalim değil ki diyemedim. diyemezdim. çünkü hayali olmayan bir insan eksiktir. karşımdaki insan da beni çok önemli biriymişim gibi dinleyen biriydi zaten. diyemezdim ki ben çok sıradan bir insanım. sıradan olduğum kadar da farklı bir insan. hayal kırıklığına uğrardı. onun hayali benim gibi olmakmış. ben nasılım ki diye sordum. güçlü dedi. nasıl güçlü neyim güçlü benim dedim. güçlüsün dedi. o da bilmiyor ki nasıl güçlü olduğumu. kimse umurumda değilmiş. o öyle dedi yani. kimse üzemez seni dedi. güldüm. niye güldün ki şimdi dedi. hiç. hiç dedim. nasıl anlatabilirdim ki bunların gerçek olmadığını. baktım beceremiyorum anlatmadım ben de. tıpkı beceremeyip bıraktığım diğer şeyler gibi. eksik olduğum konuları bırakıyorum. yapamayacağımdan emin olduğum konuları. sonunu gördüğüm şeyleri. anlarsın ya. anladın mı peki? bence anlamadın. anlasan ne değişirdi ki zaten. anlatmam ben de. ne diyorum ben? şu sıralar ben de kendimi anlamıyorum zaten. bugün başka sözlüğe yazmak yerine buraya yazmaya karar verdim. sebebini bilmiyorum. değişiklik iyidir. ben en iyisi gidip bitki çayımı bitireyim. siz de şu şarkıyı dinleyin. büyük ihtimalle bu entryi de silerim. neyse.
  • hahahah Sözlük hiç güleceğim yoktu. Bak Rafet el Roman geçenlerdeki röportajında şunları demiş ilişki konusunda:

    "Bir kadını sonsuza kadar sevemem. Seks yoksa o ilişkide durmam. Fantezilerim geniştir."

    Bir de:

    "Benim için cinsellik her şey. Tamam duygusal bir adamım ama ten uyuşmazsa, seks olmazsa o ilişkide hiç durmam. Beni tatmin etmiyorsa öyle bir ilişki istemem."

    ahahahaha yaa gece gece. Şimdi içimden 3 ses yükseliyor:

    1- Tipik Türk erkeğinin bakış açısı.
    2- Yaa te allam! Seninle birlikte olan kadın, kadın mı o ne?
    3- Vee şarkımız Dilberay ablamızdan geliyöre! Adına da derler seks '*'

    Gece gece ahahaha Sözlüüük! Söz - söz - lüüüüük!
    Teşekkür ederim Rafet ve Dilberay.
  • Evime gidip doyasıya ağlamak, uyumak sonra uyanıp tekrar ağlamak istiyorum.
    (bkz: depresyon fragmanı )
    şunu da dinleyelim
  • Sıkılmıştım zaten, istifa edecektim ben de. Yoruldum patron. Bu külüstürün üstünde bir oraya bir buraya. Birbirimize ait değiliz biz, yakışmıyoruz, tamamlamıyoruz birbirimizi. Seninle değil, motorla. Sıkıldım kapılarda bekletilmekten, çöp kokan mahallere senin andaval aşçının yaptığı yemekleri taşımaktan. Senin sipariş beklediğim o boş vakitlerimi dolduran o bomboş kelamlarından. Gerçekten bazen çok boş konuşuyorsun. Çoğu zaman, bunu başka yerde söyleme, diyesim geliyor. Sonra vazgeçiyorum, çünkü söyle de rezil ol istiyorum. Sen ne anlarsın anasını satayım kapitalizmden, hümanizmden mesela. Sıkıldım senden de işinden de patron. Ben ahlaklı bir insandım. Ağzımı bozdu misal bu bilmem ne yaptığımın işi. Ve daha birçok şeyi diyemedim. Diyemedim anasını satayım.

    Biz siparişi mutfakta bekleriz, bize ayrılan masada. Masanın sağ arka ayağı biraz kısa. Her seferinde o ayağının olduğu köşeye otururum, dayarım dirseğimi, dirseğime de çenemi. Şimdi diyeceksin ki altına bir şey sıkıştırsana böyle uğraşacağına. Deme boşver, Yapmadım işte. Ben de bilmiyorum neden. Ama ayar oluyorum sallanan masalara. Sırf bu yüzden istediğim üniversiteye gidemedim ben. Sınavda oturduğum masa dikkatimi dağıttı.'*' Neyse siktir et masayı şimdi. Gittim yine sabah dükkana. Bizim andaval aşçıya selamımı verdim. Beni gördüğünde o yüzünde beliren bir anlık somurtma geçtikten sonra. Aldı selamımı yüzüme bakmadan, işe koyuldu. Bir de yardımcısı var bunun az saf. Temiz anlamında değil. Saf yani, salak. İri yarı biraz da. fareler ve insanlar kitabındaki lennie gibi. Okuyanlar bilir. Okumayanlar okusun, yani bence. Neyse işi yoktu o sıra, dışarı çıkmak için kaş göz işareti yaptım. Lisede aşık olduğu kızı onüçüncü kez dinlemek için. Kafam açılsın diye sabah sabah biraz da. Manyağım evet. Ben de biliyorum. Ben sigaramı içerken patron belirdi kapıda. Gözleriyle arandı bir müddet, buldu sonra beni gözleri. Yaklaştı yavaşça. Bizim lennie geldiğinde fark etti onu. Sustu hikayenin en güzel kısmında. Gitti sonra işinin başına.
    Bizim patron bir şey söyleyeceği zaman direkt söyler, lafı uzatmaz. Severim bu huyunu. Yine öyle bir andı işte.
    " nasılsın ceteris "
    " stabil. "
    " oğlum bu iş seni yıprattı, günden güne süzülüyorsun, üzülüyorum bu haline. Ben seninle yolları ayırmaya karar verdim. "
    " biraz sakar olduğum için mi "
    " biraz mı " dedi bir an beliren bir şaşkınlıkla, hemen silindi tabii o şaşkınlık. Saniyenin bilmem kaçta kaçı kadar bir an. Sonra en mükemmel kısmına geldi işin.
    " oğlum bizler kapitalist adamlarız, sen biraz hümanistsin. Bu işler sana göre değil. "'*' bakışlarım anlamsızlaştı, yüzüm buruştu, dudaklarım hafif aralandı o an. Ne diyor lan bu, der gibi yani.
    " sıkıldım zaten istifa edecektim ben de. Yoruldum patron. Haklısın herhalde. " ayrılmadan önce veda ettim millete. Veda dediysem öyle şatafatlı bir şey değil. [‎https://m.youtube.com/watch?v=PnkQa1kzhG4 ~ şöyle] bir şeydi işte.


    Uyumak için kafanızı yastığa koymadan önce, bir gün daha ne kadar kötü olabilir demeyin bence, bir tavsiye. Bamya yapmış annem aynı günün akşamı. Bamya ya, bildiğin. Mükemmel bir günün üstüne mükemmel bir yemek. Bu ne kadar pahalı biliyor musun diyor bir de. İyi de ben sevmiyorum diyorum. Ne kadar pahalı biliyor musun bu diyor. Anladım o sıra muhabbetin bir yere varmayacağını. Annem üzgün olduğumu anlamış olacak ki geldi yanıma sonra. Uzandım dizlerine, saçlarımı okşadı o narin elleriyle. Anlattım olan biteni. İstifa ettim dedim. İyi yapmışsın dedi, bu kadar. Yetti de zaten, rahatlattı beni. Annem neye ne kadar ihtiyacım olduğunu iyi bilir. O kapitalistin sözleri bir süre aklından çıkmayacak sanırım bu hümanistin. Acaba ne biliyor o bahsettiği kavramlara dair. Bedeni azami sınırlarına kadar zorlayıp, ücretini asgari tutan bu sistemde bakalım daha kimlere çalışırız sonra. Hayırlısı, vesselam.
2850 entry daha
/ 5