cam tavan sendromu
-
kişinin özellikle iş hayatında (sosyal hayatında da olabilir tabii) yapabileceklerine, kariyerine bir nevi öğrenilmiş çaresizlik ile yapay zihinsel engeller koymasıdır. çıkış noktası ise aşağıdaki pire deneyidir.
Bilim adamları pirelerin farklı yükseklikte zıplayabildiklerini görürler. Birkaçını toplayıp 30 cm yüksekliğindeki bir cam fanusun içine koyarlar. Metal zemin ısıtılır. Sıcaktan rahatsız olan pireler zıplayarak kaçmaya çalışırlar ama başlarını tavandaki cama çarparak düşerler. Zemin de sıcak olduğu için tekrar zıplarlar, tekrar başlarını cama vururlar. Pireler camın ne olduğunu bilmediklerinden, kendilerini neyin engellediğini anlamakta zorluk çekerler. Defalarca kafalarını cama vuran pireler sonunda o zeminde 30 santimden fazla zıpla(ya)mamayı öğrenirler. Artık hepsinin 30 cm zıpladığı görülünce deneyin ikinci aşamasına geçilir ve tavandaki cam kaldırılır. Zemin tekrar ısıtılır. Tüm pireler eşit yükseklikte, 30 cm zıplarlar! Üzerlerinde cam engeli yoktur, daha yükseğe zıplama imkânları vardır ama buna hiç cesaret edemezler. Kafalarını cama vura vura öğrendikleri bu sınırlayıcı ‘hayat dersi’ne sadık halde yaşarlar. Pirelerin isterlerse kaçma imkânları vardır ama kaçamazlar. Çünkü engel artık zihinlerindedir. Onları sınırlayan dış engel (cam) kalkmıştır ama kafalarındaki iç engel “burada 30 cm’den fazla zıplanamaz inancı” varlığını sürdürmektedir. Bu deney canlıların neyi başaramayacaklarını nasıl öğrendiklerini göstermektedir. -
bu bizim aöf sosyoloji vize sorumuzdu. isminden anlaşılıyor zaten ne kastettiği. (bkz: öğrenilmiş çaresizlik) ten ziyade, ezilen kadın çaresizliği manasında, feministlerin benimsediği bir kavramdır. -
Ben bunun çekirge versiyonunu biliyorum. Çekirgeyi cam kapaklı bir kavanoza koyuyorlar. Çekirge gökyüzünü görüyor zıplıyor zıplıyor çıkamıyor ve bir yerden sonra denemekten vazgeçiyor. çünkü sonucun değişmeyeceğini düşünüyor. Sonra cam kapak açılınca denemiyor bile.
Bu bana bizim canım ineğimiz çirkini hatırlattı. Zavallı çocuğum Ahırda ipe bağlı olurdu. Dışarı atacağımız zaman ipi çıkarırdık fakat o nede olsa gidemem diye adım bile atmazdı. Hatta ben böyle zamanlarda ot uzatırdım , Ota gelsin diye . Bir adım atsa gelecek ama o Ota ulaşmak için boynunu uzatırdı. Sonra bakardı beni tutan yok Ohh akşamlar olmasın . 18 yıl yaşadı bizle ve şunu söyleyebilirim bu dünyada ki hiçbir ama hiçbir şey onun kadar güzel , tatlı kokamaz. Çünkü onun kokusu çocukluktu.... -
"bu ülkede herkes istediği yere gelebilir" sözüyle önce öz güven aşılanır. tavana baktığınızda ulaşmayı istediğiniz hedef karşınızdadır. Ancak hedefinizle aranızda bir cam(rüşvet, dayı-yeğen ilişkisi, mobbing vs.) vardır. siz onu göremezsiniz. Sonra siz çekirge gibi yukarı zıplamaya çalıştığınızda kafanız hep o cama çarpar ve psikolojik olarak hedefe ulaşamamanızın faturasını kendinize kesersiniz. çünkü sistem ona göre ayarlanmıştır. bir şeyleri sorgulamaya başladığınızda yine aynı cevabı alırsınız: "bu ülkede herkes dilediği yere gelebilir."