para

  • gençken kazanmak için zaman harcanan, yaşlanınca zamanı kazanmak için harcanan ödeme aracı.
  • Para insanların kendi yapmadığı ürünü hizmeti başkasından almasını sağlayan araçtır. Gerek varmıydı ilk başlarda derseniz bence vardı.
  • normalde olması gereken adaletin mülkün temelidir.

    hükümetten birileri yolsuzluk yapsın parayla halletsinler işlerini. fetöcüsü ortalığı karıştırsın sonra parası sayesinde kaçsın ülkeden. sanatçının oğlu sarhoş olsun gitsin polisi öldürsün çıksın hapisten. akp gençlik kollarından bir adet insan evladı bisikletli astsubay'a çarpsın, ölen astsubayın ailesine dava açıp birde onların parasını alsın.

    diyeceğim o ki; şuan memlekette 'mülk adaletin temeli olmuş'

    tanım yukarıdaki cümledeki lanet olası mülk eşittir para.
  • İşim gereği sürekli miktarlarıyla haşır neşir olduğum ve şu zamanlarda kimsede olmayan(?) bir nesneye ait değer bildirim aracı. E günümüzde bedava olan şeyler değersiz nitelendirilir olunca para değer bildirim aracı oluyor.
  • Fazla olanı daha fazla kendisinden getirirken, az olanı ise çabuk biter.
    Bilmece gibi tanım oldu.
  • "İnsan mı paraya bağlı, para mı insana bağlı? Bu, insana bağlı."
    (bkz: Özdemir Asaf)
  • yardım derneğinde çalışırken, yokluğunda dahi mutlu olmayı becerebilen güzel insanları gördükçe kendimden utandıran nesne.
  • Varlığı bir dert, yokluğu yara
  • Kagit parcasi olan birseyin dunyayi bu kadar degistermesi mantikli degil. Cok olsa da yine de biten birseydir para .
  • kazanç.
  • tüm dünyanın kabul ettiği ortak din.
  • Parayı icat eden Lidyalılar, Sart Çayı (eskiden Paktalos Irmağı) kıyılarından altın çıkartarak ilk adımı attılar. Koyun postlarını dereye serip, tarayarak bu işlemi yapıyorlardı. Para hakkında tüm detayları buradan öğrenebilirsiniz.
  • Şuanda dünyada sözü geçen tek şey. (bkz: kapitalizm)
  • her şeyin altyapısı. anahtar gibi bir şey.
  • Param yok diye mi gittin ellere, düşürdün beni sen dilden dillere.
    Bu dünya senin olmaz,
    Ettiğin yanına kalmaz.
    Keriz değilim sevgilim parasız yaşam olmaz...
  • varlığı bir dert, yokluğu yara olan hede.
/ 2