ölüm
-
vuslat. -
kimi için derin bir uykuya dalmak, kimi içinse uyanmak rüyalar aleminden. -
hepimizin sonunda tadacağıdır. -
çaresizlik içinde yalnızlık çeker şu mahlukat.
bilir çaresizliğinden doğar hakikat.
hakikati ararken, biçare olur, o yüce zât
öyle güzel bir şeydir ki umut.
acıdır hakikat, ölümle vuslat.
(bkz: ölüm)(bkz: sünuhat) -
Gerçek son -
başlangıç -
sonun başlangıcı. -
Yeni bir sayfa. -
Gariptir. Aslında garip olan ölüm değil bizim ona bakış açımız. Kimimiz o kadar çok isteriz ki yaşadığımız her yeni gün küfür gibi gelir. Kimimiz ise gelmesin aman bizi bulmasın biraz daha vaktim diye direnir. İlginçtir ikiside pek işe yaramaz. şahsen ben arafta hissediyorum kendimi. Ya gerçekten çok istediğim zaman ölseydim şimdiye kadar olan Mutlu anlarımı göremeyecektim şükrü ile bundan sonra çokda matrak birşey olmaz ya kayıtsızlıklığının arasında bir yerde. -
Bulunduğu yerde kendisinden daha ciddi ve daha gerçek başka bir şeye şahit olamayacağınız hayatta olmama durumudur.
Ben ölüme anlam yüklemeyi seviyorum. Bu annenizin size olan sevgisi ya da düşmanınızın size olan nefreti kadar gerçek bir durum. Asla şüpheye düşmezsiniz. Canlı bir bedeni düşünün. Bir aile bireyiniz olsun. Onunla gülüyor, eğleniyor, hiç son yokmuş gibi vakit geçiriyorsunuz.
Birgün o ölüyor. İnancınıza gore ya da istediğiniz bicimde bir cenaze merasimiyle onu gömüyor/yakıyor/ ya da tabutla göle salıyorsunuz. Gömülmeyi seçelim. Birgün önce onunla gülüyor, egleniyorsunuz, bugün onu issiz bir yerde toprağın altına bırakıp kaçıyorsunuz. Halbuki o hala orada. O hala aramızda ama nefes almıyor. Konuşmuyor, hayatta değil. Ama tüm bedeniyle aramızda. Gidip toprağı kazsanız birgün önce gülüp eglendiginiz kişiyi göreceksiniz. Sarilsaniz o, opseniz o... ama geri dönmüyor...
Bu benim için travma seviyesinde bir varoluş kaygısı. Şükürler olsun, yakınlarım hala hayattalar. Fakat bu kaçınılmaz bir son. Bu kadar anlam yüklemeli mi bilmiyorum. Modern dünyada ölüm acısı en fazla 1 yıl sürer diyorlar. Peki yarattığı travma? -
İnsanın hayati fonksiyonlarının sona ermesidir. Ölen için sonun başlangıcı veya tamamen yok oluş mu bilemiyorum lakin geride bazen ciddi enkazlar bıraktığı doğrudur. -
Kaçınılmaz son -
Ölüm kalanlara bir veda/Gitmiş olanlara sevdadır -
Ölmek, uyumak sadece! Düşünün ki uyumakla yalnız
Bitebilir bütün acıları yüreğin,
Çektiği bütün kahırlar insanoğlunun.
Uyumak, ama düş görebilirsin uykuda, o kötü!
Çünkü o ölüm uykularında,
Sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından,
Ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu.
Bu düşüncedir uzun yaşamayı cehennem eden.
Kim dayanabilir zamanın kırbacına?
Zorbanın kahrına, gururunun çiğnenmesine,
Sevgisinin kepaze edilmesine,
Kanunların bu kadar yavaş
Yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine,
Kötülere kul olmasına iyi insanın
Bir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken?
Kim ister bütün bunlara katlanmak
Ağır bir hayatın altından inleyip terlemek,
Ölümden sonraki bir şeyden korkmasa,
O kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya
Ürkütmese yüreğini?
Bilmediğimiz belalara atılmaktansa
Çektiklerine razı etmese insanı?
Bilinç böyle korkak ediyor hepimizi:
Düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor
Yürekten gelenin doğal rengini.
Ve nice büyük, yiğitçe atılışlar
Yollarını değiştirip bu yüzden,
Bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar.
(bkz: shakespeare)
(bkz: hamlet) -
Bedenin ruhu kusması -
Bi keresinde iletisim hocamız gözlerimizi kapatıp dediklerini hayal etmemizi istemişti konuya güzel girmişti ta ki sabah evden çıktınız yarım saat sonra telefonunuz çalıyor ve evde bıraktığınız canınızdan çok sevdiğiniz kişinin ölüm haberini alıyorsunuz diyene kadar o anda tüylerim diken diken olmuştu ağlamamak için zor tutmuştum kendimi hayali bile bu kadar zorken bunun yaşamak ne kadar çok acıtır insanı -
kaçınılmaz son. -
Âh ölüm
çık kolumdan hadi
her yere seninle gidemem ki ben,
sen yanımdayken hem
öyle ağız dolusu gülemem ki ben,
âh ölüm…
-
Bir gün herkesi aynı anda terk edeceksin. İnsanlar buna ölüm der. -
Annemin arada bir bizimle paylastigi "neden ölüm insanoğluna verilmiş?" Sorusunu kendi çapında cevaplayan hikayeye gore, sadece insanoğlunun dayanabileceği bir acıymış.
Tanrı ölümü önce dağlara, taşlara vermiş. Dağ, taş ölümün acısıyla inlemiş. (Doğayı canlı tasavvur, animizmden panteizme kadar yolu var) daha sonra tanrı bir de insana vereyim demiş. İnsanoğlu ölüm acısıyla bir yerde aci çekerken öte yanda diğerleri mutluymuş. Bir tarafta ölüm varken, diğer tarafta düğün yapabiliyormuş insanoğlu. Ve Tanrı bildi-anladı ki (Alime'llahu), ölüm insanoğluna daha uygundur. Fıtratı buna yatkındır.
O yüzden tanrı ölümü insana vermiştir. Tabi her şeyi bilen tanrı, neden bu konuda deneme yanılma yöntemine gitmiş diye sorulmuyor kadın anama. Güzel güzel dinleyip, kabulleniyoruz.