geceye bir şiir bırak
-
öncelikle (bkz: aramaya inanmak)
Seni saklayacağım inan
Yazdıklarımda,çizdiklerimde,
Şarkılarımda,sözlerimde
Sen kalacaksın kimse bilmeyecek
Ve kimseler görmeyecek seni,
Yaşayacaksın gözlerimde.
Sen göreceksin,duyacaksın
Parıldayan bir sevi sıcaklığı,
Uyuyacak,uyanacaksın.
Bakacaksın benzemeyor
Gelen günler geçenlere,
Dalacaksın
Ö.Asaf -
Şiir denildiğinde tek geçtiğim şiirdir.
(bkz: Hüseyin nihal Atsız )
Geri gelen mektup
Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden?
Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu.
Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse;
Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse;
Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan,
Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse...
Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,
Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla!
Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince
Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince
Gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım;
Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.
Gözler ki birer parçasıdır sende İlahın,
Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,
Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;
Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!
Bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden,
Bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden...
Hasret sana ey yirmi yılın taze baharı,
Vaslınla da dinmez yine bağrımdaki ağrı.
Dinmez! Gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
Dinmez! Ebedi özleyişin bestesidir bu!
Hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı,
Görmek seni ukbadan eğer mümkün olaydı.
Dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,
Tek bendeki volkanları söndürse denizler!
Hala yaşıyor gizlenerek ruhuma 'Kaabil'
İmkanı bulunsaydı bütün ömre mukabil
Sırretmeye elden seni bir perde olurdum.
Toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.
Mehtaplı yüzün Tanrı'yı kıskandırıyordur.
En hisli şiirden de örülmez bu güzellik.
Yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur;
Kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik... -
Dokunmadan sevdim seni, görmeden ve hissetmeden.
Haberin Olmadan kalbimi açtım sana,
Hayalimde okşadım saçlarını,sarıldım doyasıya
Düşünmeden sevdim,sonunu düşünmeden.
Doğuş Hakan Yılmaz -
Dağlar ile taşlar ile
Çağırayım Mevlâm seni
Seherlerde kuşlar ile
Çağırayım Mevlâm seni
Sular dibinde mâhiyle
Sahralarda âhû ile
Abdal olup yâhû ile
Çağırayım Mevlâm seni
Gök yüzünde İsâ ile
Tûr dağında Mûsâ ile
Elimdeki asâ ile
Çağırayım Mevlâm seni
Derdi öküş Eyyûb ile
Gözü yaşlı Ya’kûb ile
Ol Muhammed mahbûb ile
Çağırayım Mevlâm seni
Bilmişim dünya halini
Terk ettim kıyl ü kâlini
Baş açık ayak yalını
Çağırayım Mevlâm seni
Yûnus okur diller ile
Ol kumru bülbüller ile
Hakkı seven kullar ile
Çağırayım Mevlâm seni
(bkz: Yunus emre) -
binlerce sevi geçiyordu geceden..
biri durmuş, yalnızlığını çiziyordu.
binlerce belki geçiyordu geceden..
bir bekleyiş bir yitişe adını çiziyordu. ..
(bkz: Özdemir Asaf) -
zınayda -
yarayla alay eder yaralanmamış olan
bak nasıl da sararıp soluvermiş tanrıça kederlerden
sen çok daha parlaksın çünkü
sen tüm göklerdeki yıldızların ilki
sen aydınlatırsın geceyi
(bkz: william shakespeare) -
Lodos zamanı gelmeden gelmelisin yâr,
Kapı çarpar cam kırılır içimdeki küçük kız korkar...
k.k
-
Korktuğum başıma geldi
Yine kar yağıyor
Dağlar beyaza boyanacak şimdi
Halbuki sen yeşili seversin
(Osman güngör feyzoğlu)
Doksanlı yılların ilk yarısında bir yılda köhne bir okul kütüphanesinde yetmişli yıllara ait bir Türk dili dergisinin sayfalarında rastlamıştım bu şiire. -
Çekilmez bir adam oldum yine
Uykusuz, aksi, lanet
Bir bakıyorsun ki ana avrat söver gibi
Azgın bir hayvan döver gibi
O gün çalışıyorum
Sonra birde bakıyorsun ki
Ağzımda sönük bir cigara gibi tembel bir türkü
Sabahtan akşama kadar sırt üstü yatıyorum ertesi gün
Ve beni çileden çıkarıyor büsbütün
Kendime karşı duyduğum nefret ve merhamet
Çekilmez bir adam oldum yine
Uykusuz, aksi, lanet
Yine her seferki gibi haksızım
Sebep yok olması da imkansız
Bu yaptığım iş ayıp rezalet
Fakat elimde değil
Seni kıskanıyorum.
(bkz: nazım hikmet ) -
Özlemek için Nazım var
Mavi için Edip...
Rakı için Can Yücel…
Sevda için Ahmed Arif…
Bazen özledim diyemezsin, Nazım okuyorum dersin.
Ben Nazım okuyorum, sen ne yapıyorsun?
(bkz: özlemek için nazım var) -
GERILIR ZORLU BIR YAY
OKU FIRLATMAK IÇIN;
GECE GÖKTE DOĞAR AY
YÜKSELIP BATMAK IÇIN.
MECNUN INLER, KANINI
LEYLA’YA KATMAK IÇIN.
CILVE YAPAR SEVGILI
GÖNÜL KANATMAK IÇIN.
ŞAIR NEDEN GAM ÇEKER?
ŞIIR YARATMAK IÇIN.
DAĞDA NIÇIN BAĞIRILIR?
FELEĞE ÇATMAK IÇIN.
AÇILIR TATLI GÜLLER
ARILAR TATMAK IÇIN.
TANRI KIZLAR YARATMIŞ
ERLERE SATMAK IÇIN.
İNSAN BÜYÜR BEŞIKTE
MEZARDA YATMAK IÇIN.
VE...........................
KAHRAMANLAR CAN VERIR
YURDU YAŞATMAK IÇIN..
Hüseyin Nihal Atsız-Kahramanların ölümü -
Elimde, sükutun nabzını dinle,
Dinle de gönlümü alıver gitsin!
Saçlarımdan tutup, kor gözlerinle,
Yaşlı gözlerime dalıver gitsin!
Yürü, gölgen seni uğurlamakta,
Küçülüp küçülüp kaybol ırakta
Yolu tam dönerken arkana bak da,
Köşede bir lahza kalıver gitsin!
Ümidim yılların seline düştü,
Saçının en titrek teline düştü,
Kuru yaprak gibi eline düştü,
İstersen rüzgara salıver gitsin!
Necip fazıl kısakürek - veda.
(bkz: şiir denince) -
''onlar sanıyorlar ki,
biz sussak mesele kalmayacak.
halbuki,biz sussak, tarih susmayacak..
tarih sussa, hakikat susmayacak.
onlar sanıyorlar ki,
bizden kurtulsalar mesele kalmayacak.
halbuki,
bizden kurtulsalar,
vicdan azabından kurtulamayacaklar,
vicdan azabından kurtulsalar,
tarihin azabından kurtulamayacaklar.
tarihin azabından kurtulsalar,
Allah'ın gazabından kurtulamayacaklar.
sezai karakoç. -
Gidelim buradan... Göğsünü sıkan, içini daraltan o laneti geride bırakıp gidelim. Burada yağmur bile güzel yağmıyor artık. Yağmuru güzel yağan bir yerlere gidelim.
Gidelim buradan... Burası bizim değil. Nasıl başederiz bu kadar saçmalıkla? Her şeye sıfırdan başlanabilecek bir yerlere gidelim.
Gidelim buradan... İlaçlarını yanına alma. Kitaplarımı almayayım ben de. Biraz da onlar çıldırtmıyor mu bizi? Havası ilaç, denizi kitap bir yerlere gidelim.
Gidelim buradan... Bıktım tepemizde sallanan manasız sorulardan. Soru sorma artık bana. Soru sormayayım sana. Her türlü sorunun tedavülden kalktığı bir yerlere gidelim.
Gidelim buradan. Burada insanlar kötü. Hep bir şeyler anlatmamızı bekliyorlar, hep bir şeyler anlatmamızı isteyecekler, bitmeyecek bu hiç bitmeyecek. Kimseye bir şey anlatmak zorunda kalmayacağımız bir yerlere gidelim.
Gidelim buradan... Bak uyuyamıyorum yine. Senin de uykuların defolu, bölük pörçük. Huzur içinde uyuyabileceğimiz bir yerlere gidelim.
Gidelim buradan. Ya sen bana gel ya da ben geleyim sana. Sonra gidelim. Hadi...
(bkz: gidelim buralardan )
(bkz: ali lidar) -
Haydi Abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalb ağrısı.
Şu ağacın gölgesinde olsun;
Tam kenarında havuzun.
Aya haber sal çıksın bu gece;
Görünsün şöyle gönlümce.
Bas kırbacı sihirli seccadeye,
Göster hükmettiğini mesafeye
Ve zamana.
Katıp tozu dumana,
Var git,
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan;
Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.
(bkz: abbas) / (bkz: cahit sıtkı tarancı) -
Beni herkes sevdaya asi sanır,
Oysa aşk, beni nerde görse tanır,
Hasret tanır,
Zulüm tanır,
Ölüm tanır,
Yüzüm yüzümden utanır.
Uyuyamıyorum. -
Gülce
Uçurumun kenarındayım Hızır
Bir dilber kal'asının burcunda
Muhteşem belaya nazır
Topuklarım boşluğun avucunda
Koca yar adım çağırır
Kaldım parmaklarımın ucunda
Bir gamzelik rüzgar yetecek
Ha itti beni, ha itecek
Uçurumun kenarındayım Hızır
Cihan hazır
Divan hazır
Ferman hazır
Kurban hazır
Uçurumun kenarındayım Hızır
Güzelliğin zülme çaldığı sınır
Başım döner, beynim bulanır
El etmez
Gel etmez
Gülce'm uzaktan dolanır
Uçurumun kenarındayım Hızır
Gülce bir davet
Mecaz degil
Maraz degil
Gülce bir afet
Peri degil
Huri degil.
Gülce bir beyaz zehir
Gülce en vahim haz
Buram buram zehir
Yâr gözünde infaz
Bir gamzelik rüzgar yetecek
Ha itti beni, ha itecek
Güzelliğin zülme çaldığı sınır
Uçurumun kenarındayım Hızır
Ben fakir
En hakir
Bin taksir
Ateşten
Kalleşten
Mızrakla gürzden
Dabbetülarzdan
Deccalden,yedi düvelden
Korku nedir bilmeyen ben
Tir tir titriyorum Gülce'den
Ödüm patlıyor Gülce'ye bakmaktan
Nutkum tutuluyor, ürperiyorum
Saniyeler gözlerimde birer can
Her saniyede bir can veriyorum...
Ömer Lütfi Mete
edit1: yazım hatası -
Sen şimdi sabrımın taşını yuvarlarsın
uzatırım saçları, tırnakları, anları
beklesem büyür müsün sen çocuk?
ırmaklar genişliyor, dallanıp
budaklanıyor ağaç…
Sen şimdi sabrımın taşını yuvarlarsın
gizime bir ilmek daha atarım ben
böylece bir kakül iner o çıplak alına
alın o ki saçtan kırışmaz zerresi
kırışır seni beklemekle geçen zaman
belki hiç
gelmezsin!
Sen şimdi sabrımın taşını yuvarlarsın
bir yeti değil mi aradığımız ortak?
yangınlara alışma(!) , eğimler seni bilsin(!)
ilk tılsıma vurulmuşuz seninle ikimiz
yağmura şaşıyorum hala bak
senelerdir yağıyor halbuki…
Alper Gencer -
Hoşgeldin Kadınım
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
yorulmuşsundur;
nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını
ne gül suyum ne gümüş leğenim var,
susamışsındır;
buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim
acıkmışsındır;
beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam
memleket gibi yoksuldur odam.
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
ayağını basdın odama
kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi
güldün,
güller açıldı penceremin demirlerinde
ağladın,
avuçlarıma döküldü inciler
gönlüm gibi zengin
hürriyet gibi aydınlık oldu odam...
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin.
— Nazım Hikmet Ran