seni seviyorum rosa

  • Türkiye-yunanistan-fransa-isviçre ortak yapımı sinema filmidir..

    başrollerde, Sumru Yavrucuk rol almıştır. diğer önemli rollerde; Ayla Algan, Güzin Özyağcılar, hande meşe, Taner Barlas, Mahir Günşiray, İsmet Ay, Mevlüt Demiryay, Müjdat Gezen, Yaman Okay, mehmet atak gibi değerli oyuncular oynamıştır..

    filmin yönetmenliğini Işıl Özgentürk üstlenmiştir. aynı zamanda romanı sinemaya uyarlayan sanatçı da kendisidir..

    Seni Seviyorum Rosa, yazar Sevgi Soysal’ın Tante Rosa adlı eserinden beyaz perdeye uyarlanmıştır..

    filmde rosa karakterinin gerçek ile hayâlin iç içe geçtiği olağanüstü yaşamına konuk oluyoruz..

    ilk gençliğinden yaşlılığına kadar aşkı arayan bir kadındır rosa..

    rosa karakteri sanki Sumru Yavrucuk için yazılmış gibiydi. Sumru Yavrucuk hanımefendi role inanılmaz yakışmış. rosa karakterini içselleştirmesi harikaydı. karakteri adetâ oynamamış yaşamış. rosa rolüyle aldığı ödülleri kesinlikle hak ediyor..

    filmimizin müzikleri harikaydı. bu büyüleyici müzikler ödüllü bestekâr Thesia Panayiotou’ya aittir. bu zarif ve özgün müzikleri için sanatçı bazı film şenliklerinde ödüllerle onurlandırılmıştır..

    film sinematografik olarak ve estetik açıdan harikulâdeydi. tam bir sanat filmi diyebiliriz. çekim teknikleri ve kamera açıları başarılıydı. mekân ve kostüm kullanımı enfesti. buradan yönetmen, sanat yönetmeni ve görüntü yönetmeni başta olmak üzere emeği geçen herkese teşekkürlerimi gönderiyorum..

    rosa, aradığını bulmaya çalışırken sayısız defa tökezler, düşer. her düşüşünden daha tutkulu, daha arzulu biçimde ayağa kalkmasını bilir Rosa. hiç bitmeyen bir sevgi, sevilme, aşk arayışındadır rosa. aradığını bulana kadar yürümeye devam eder durmaksızın. bir gün aradığı aşkı bulacağına inanır hep rosa..

    deyim yerindeyse masal gibi bir filmdi. ne zaman başladı ne zaman bitti fark etmiyorsunuz..

    seni seviyorum rosa, hayâl ile gerçeğin iç içe geçtiği bir evrendir. neyin gerçek neyin hâyal olduğunu kim bilebilir ki..

    izlediğim en nahif filmlerdendi. hüzünlü sahneleri olsun, neşeli sahneleri olsun her yönüyle muhteşem bir filmdi..

    filmde dikkatimi çeken bir husus vardı. o da sumru yavrucuk hanımefendinin makyajı son derece başarılıydı. ilk gençlik hâli, orta yaşlı hâli, yaşının ilerlediği hâli hepsi de mükemmeldi..

    izlerken bitmesini istemediğim ender filmlerdendi..

    Seni Seviyorum Rosa, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde “En İyi Kadın Oyuncu ödülü”'*', “En İyi Görüntü Yönetmeni ödülü”'*', İstanbul Film Festivali’nde “Jüri Özel Ödülü”, Kültür Bakanlığı’ndan “Sinema Başarı Ödülü”, Ankara Film Festivali’nde “En İyi Özgün Müzik”'*' ödülü gibi pek çok yerli ve yabancı film şenliklerinden ödüllerle dönmüştür..

    Seni Seviyorum Rosa, Türk sineması’nın gizli hazinelerindendir..

    filmle ilgili bazı anekdotlar

    * Işıl Özgentürk’ün ilk uzun metrajlı filmi olma özelliği taşımaktadır.

    * seni seviyorum rosa, sumru yavrucuk’a ilk ve tek tek altın portakal en iyi kadın oyuncu ödülü’nü kazandırmıştır.

    * Yazar Sevgi Soysal’ın 1968’de yazdığı ve filmin uyarlandığı Tante Rosa romanı, 1970 yılında TRT Sanat Ödülleri Yarışması’nda Başarı Ödülü kazanmıştır.

    * filmdeki çocuk rosa karakterini canlandıran hande meşe’nin ilk ve tek sinema filmidir.

    * filmdeki mükemmel makyajlar suzan kardeş’in eseridir. filmimizin büyüleyici kostüm tasarımları ise ismail Kündem’e aittir.

    * filmde okunan doğunun kanıtı şiiri hilmi yavuz’a aittir.

    aşağıda film hakkında bazı ayrıntılara değineceğim. izlemeden önce detayları öğrenmekten hoşnut olmuyorsanız aşağıda yazılanları okumanızı önermem..


    --- spoiler ---


    filmde etkileyici pek çok sahne vardı. şimdi hatırımda kalanlardan bazılarını paylaşacağım.

    rosa’nın kemancı’ya karşı hislerini açıkladığı sahneden.

    “seni ilk gördüğümde gözlerim kamaştı. yer kaydı ayaklarımın altından. o ben miydim yüreği deli gibi çarpan. seni, yalnız seni isteyen ben miydim? hissediyorum, bunu hissediyorum. seninle uzun yıllar birlikte yaşayacağız. yıldızlı bir gökyüzü kuşatacak bizi. birlikte yaşlanacağız. herkes şarkımızı söyleyecek, seninle benim aşk şarkımızı. ne güzel... sana en güzel kemanı, en güzel giysileri alacağım. rosa senin için her şeyi yapar. o zaman onu çok seveceksin. yalnız benim için keman çalacaksın. “canım rosa” diyeceksin, “canım rosa” diyeceksin.”


    kendini prenses sanan rosa’nın ileride hayatın acı gerçekleriyle karşılaşmaya başladığı zamanlar ne kadar da hüzünlüydü.


    rosa ve kemancı’nın gittiği büyücü kadının etkileyici sözleri.

    “o sevgiliye gece gittim. başının iki tarafındaki saçlarına el attım. onu kendime çektim. o da ince beli ve tombul bacaklarıyla bana doğru eğildi. o sevgilinin teni beyaz, eti sıkı ve hafiftir. gerdanı ve göğsü ise ayna gibi berraktır. ay batıp kum tepeleri bizi örttüğünde, ikimizin vücudu sonsuzluğa doğru uçuşuyordu.”


    rosa’nın tek dostu olan papağanıyla olan konuşmaları, içindeki sevilme arzusunu en azından papağanından duyma isteği ne kadar etkileyiciydi.


    rosa’nın yerebatan sarnıcı’ndaki o unutulmaz sahnesinden.

    “yolları canını acıtsa da aşkın peşine takıl. göğsündeki hançer batsa bile. kanatları seni sardığı zaman ona teslim ol. bırak, o seni çırılçıplak soysun. bırak ateşini alsın.”


    rosa’nın pansiyondaki müşterilere anlattığı o masalsı hayat öyküsünden.

    “beyler... size bir sır vereceğim. bir zamanlar ben bir prensestim. evet, prensestim. şaşırdınız değil mi? uzak bir asya ülkesinde yaşardım, kocaman bir sarayda. o zaman çok genç, çok güzeldim. bu kadar şişman değildim, belim bu kadar kalın değildi, incecikti. çok güzel piyano çalardım, şarkı söylerdim... bütün erkekler bana hayrandı. arılar gibi çevremden hiç ayrılmazlardı. sonra bir gün savaş çıktı. bütün mallarımızı elimizden aldılar. çok yoksul kaldık. ülkemi terk edip yollara düştüm. bir sirkte iş buldum ve “trapez yıldızı” olarak çalışmaya başladım. sonra, kemancı bir aşığım oldu. yalnız benim için keman çalardı. yalnız bana çalardı. bütün yeryüzü bizi seyrederdi. çok mutluyduk.”


    rosa’nın umudunu yavaş yavaş yitirmeye başladığı sahneden.

    “gökten üç elma düşmüş. biri ona, biri bana, biri... artık umudumu yitiyorum. hiçbir şey yolunda gitmiyor. neden hep böyle oluyor? bana acımanızı istemiyorum. hiç kimsenin bana acımasını istemiyorum. rosa bu değil. acımayın bana. kendimi toparlarım. önce karnımı doyurabilmek için bir iş bulmam lazım.”


    prens, rosa’nın yanına gelir. o anda rosa’nın o hüzün dolu unutulmaz tiradı başlar.

    “ne kadar gençsin, ne kadar güzelsin. ben yaşlandım. ey yalanlar yalanı sevgi! hani nerede? gözyaşlarımla dolacak şişeler. şimdiden biliyorum nasıl karşılanacağını ölümümün. hiç kimsenin yüreği sızlamayacak. tek bir yaprak bile düşmeyecek suya. yaşlandım. bu pek uslandırmadı beni... ama içimdeki ateş söndü. bense özlüyorum onu. o ışıltılı samanyolunu. gamsız tasasız olmayı isterdim. hep gülmeyi, dans etmeyi, sevmeyi... beni bağışlayın efendimiz. her yanım zehir acılığında şimdi... ne kadar güzelsin, ne kadar gençsin.”


    ahh güzeller güzeli rosa. kalbinin güzelliği kadar hayatın da güzel olsaydı keşke. hayat ne kadar da acımasız değil mi? yaşamın boyunca arzuladığın, duymak istediğin kelimeyi sen yaşama veda ettikten sonra bedenin değil ama ruhun duyuyor. o da çok sevdiğin arkadaşın, can yoldaşın papağanın tarafından söyleniyordu.


    rosa artık yaşlanmaya başlamıştır. hayattaki tek arkadaşı olan papağanıyla dertleşmektedir. o hüzün dolu sahneden.

    “üst kattaki komşunun torunu olmuş. bir kız, sarışın, tombul. avucunun ortasında kocaman bir ben var biliyor musun. uğurdur. çok mutlu yaşayacak, çok. hadi bir şeyler ye. güçlü kuvvetli olman lazım. çok mu zor “seni seviyorum rosa” demek, çok mu zor? hadi söyle ama söyle artık. “seni seviyorum rosa” diyeceksin. “seni seviyorum rosa” diyeceksin. sana fıstık veren kuruyemişçi vardı ya, dün ölmüş. fıstık kaçmış boğazına, ölmüş. sen çok dikkat et olmaz mı kendine. sen çok yaşa. hadi söyle ama söyle artık. “seni seviyorum rosa”, “seni seviyorum rosa” de. “seni seviyorum rosa”, “seni seviyorum rosa” de. “seni seviyorum rosa” de. “seni seviyorum rosa” de. “seni seviyorum rosa” de. de...”


    --- spoiler ---