dede


  • ebeveynlerimizin babalarına hitap etmek için kullandığımız kelime.
    dedemi çok seviyordum. o ton ton yanakları yer yer beyazlamış yer yer kestaneye çalan kahverengi tonlarında ona karizmatik bir duruş katan gür saçlarıyla hatırlarım dedemi. ortadan uzun bir boyu vardı ve hep ellerini arkasında birleştirirdi yürürken. kısa ve yavaş sayılamayacak sıklıkta atardı adımlarını, omuzları yılların verdiği ağırlıkla mı çökmüştü yoksa bilemezdim. ne düşünürdü çoğu zaman anlayamazdım. hep düşünürdü ama. gözlerinin önünde annesi kendini asarken oyun oynadığını mı düşünmüştü bunu hiç soramamıştım ona. belki de annesine duyduğu özlemi yaşayan ve tek sahip olduğu kız çocuğuna -anneme- annesinin adını vererek dindirmeye çalışmıştı. güzel adamdı dedem. güzel yaşlanmıştı. derin derin değildi alnındaki kırışıklıklar. sanki geleceği geçmişi bir arada görür gibi derin derin bakardı gözleri. çok da sabırlı adamdı vesselam. bir kere benim gibi bir torunu vardı. ağaçlara saklanan köyü taşa tutan, ineği suya götüreceğim diye başkasının ahırına kaçırıp sonra korkudan bilmeze yatan bir torun kolay mıydı? ah dedem ah... belki herkesi seven kalbin beni de sevdi, belki de benim ihtiyaç duyduğum baba sevgisini sana vereceğimi bilmeden. seni sevdiğimi söylediğim zaman kaçırdığın gözlerin, o pamuk sakalarını severken duygulanan gözlerinin musluğundan kaçanları belli etmeden silmek için verdiğin çabaların gözümün önüne gelir her daim. ben sana hiç söylemedim dede ama acı biberi bile seni hatırlatıyor diye sever oldum ben. hergele demeni bile özledim. sen gideli epey olmaya yaklaşmış. ellerimin parmakları yetmeyecek yakında. ama ben seni yine aynı hatırlayacağım.