ırkçılık
-
insanları renkleri, soyları, dilleri, dinleri nedeniyle temel hak ve özgürlüklerinden mahrum bırakmaktır.
Çokça karıştırılan bir terimdir de. Çoğunlukla faşizm ile karıştırılır. Oysa ki ikisi farklı kavramlardır. Bir ırkçı faşist olabileceği gibi bir sosyalistte faşist olabilir.
Sevmek gibi temel insani bir duygunun ırkçılıkla bağdaştırılması ise kabul edilemez. Çünkü içinde insan sevgisi barındıran bir kişi ırkçı olamaz.
Ancak ırkçılıkla ilgili yanlış yorumlanan diğer bir konuda Kendini sevgi söylemi ifade eden bir insanın ırkçılık suçlaması ile muhatap olmasıdır. Hiç kimse sevmek nedeni ile suçlanmamalıdır. Bu suçlama tavrı insani değil daha çok robotiktir.
Kendi soyunu diğerlerinden fazla sevmek ve bunu ilan etmek/söylemek ırkçılık değildir. Bu insanın yaratılışında olan bir duygudur. Bir insan önce kendi ailesini sonra arkadaşlarını/akrabalarını, sırayla komşularını, hemşerilerini, vatandaşlarını, soydaşlarını ve dindaşlarını diğerlerinden daha fazla sever. Aksinin telkini bu duyguyu bastırmaya çalışmaktır. Adı faşistliktir.
Peki bu telkin niye yapılır. Bu eylem, Millet kavramını ortadan kaldırmaya yönelik sistematik bir saldırıdır. Çünkü millet kavramı insanların kolonileştirilerek esir alınmasının önündeki en büyük engeldir. Hak ve eşitlikler, özgürlükler ancak ve ancak millet tarafından yaşatılır, milletçe yaşanılır.
Tanrı tüm milliyetçi insanların içindeki millet sevgisini eksik etmesin. O sevgi olmasaydı, bizi esir almak isteyen toplumlara/topluluklara, birlik olup karşı koyamaz yenilirdik. Yüz yıl önce, bu milletin bağrından çıkan Mustafa Kemal Atatürk, ne Türkiye Cumhuriyeti’ni kurabilir ne de modern ülkenin temellerini atabilirdi.
Edit: imla/düzeltme