ali babacan


  • türkiyede yıllardır üç blok taraftarları üç kişi tarafından yönlendirilirdi. amerikancı kesimi sağ geleneğin temsilcisi olarak devlet bahçeli, avrupa birliğine hevesli kesimi deniz baykal, avrasyacı kesimi de doğu perinçek örgütlerdi.

    gören gözler için bu çok bariz bir olaydır. en basitinden türkiyenin 2000-2010 arası ab macerasına bakalım. bir de deniz baykalın 2010'da gönderilmesinden itibaren gelişen sürece bakalım. bu süreçte baykal etkisi yadsınamaz örneğin.

    bu üç ismin beraber hareket etmesinden falan bahsetmiyorum. derin devlet goygoyu yapacak yaşı geçtik allaha şükür. ama bu üç ismin türkiyedeki vatandaşı belli düşüncelere mahkum ettiğini söylememiz gerek. bunlar yüzünden türkiye'de bağımsız hareketler gelişmedi, gelişse de muktedir olamadı.

    şimdi türkiye doksanların sonundaki gibi bir kabuk değişimine hazırlanıyor. gerek dünya konjonktürü değiştiği için, gerek bu adamların yaptığı iş taban tarafından farkedilmeye başlandığı için bunlar yavaş yavaş emekli oluyor. yani örneğin brexit yaşandı, avrupayla ingilterenin ortak çıkarından bahsedemeyiz artık.

    abd çin'e karşı rusya ile beraber hareket ediyor. avrasyacı blok çin ve rus taraftarları olmak üzere ayrılıyor. soğuk savaş kafasından çıkamayan büyük analizcilerimiz bunları görür. ama gördüğü halde nedense halen kabul edemez.

    bizim genç siyasetçilerimiz de - gerçi genç olmadı, henüz o kadar etkin olmayan diyelim- yukarıdaki arkadaşların yavaş yavaş boşalan koltuklarına yerleşmeye çabalıyorlar. örneğin eğer chp baykal çizgisinden devam edecekse sayın kılıçdaroğlunun ardından selin sayek böke hanımı görmemiz çok muhtemeldir.

    ikisi arasında derin farklar vardır, evet. (örneğin selin hanım önder sav ekibindendir) ama bunlar
    chp içerisindeki hesaplarıdır. küresel siyasete yöneldiğimizde görüş farklılıkları ortak paydaya dönüşmekte pek de zorluk çekmiyor.

    işte ali babacan da devlet bahçelinin koltuğuna göz dikmiş, türkiyedeki abd yanlısı kesimi yönlendirmek için partisiyle beraber yola koyulmuştur. daha iki gün önce devlet bahçelinin ülkeye ne faydası var diye açıklama yapması da bu sebepten. zaten bahçeli 4-5 yıldır artan abd karşıtlığı rüzgarına kapılarak koltuğunu da ufaktan boşaltmaya başlamıştı.

    fakat yıllar geçtikçe dünya bölünüyor. ve çok kutupluluğa doğru evriliyor. yani avrupa-abd-rusya şeklinde dizayn edemezsiniz ülkenizi. bir ingiltere kliği, bir çin kliği yaratmak zorundasınız. benim bugün ingiliz siyasetine yakın gördüğüm de sayın imamoğludur. kendisi riskli bir görev üstleniyor. abd-ingiltere çekişmesi çok su kaldırır.

    avrupa için dediğim gibi sayın böke, abd için de sayın babacan benim görüşümce yeni baykallar, yeni bahçeliler olabilecek yeteneğe ve donanıma sahipler. doğu bey de isteyerek yahut istemeyerek içerisinden bir çin bloğu çıkarmak zorundadır.

    ama dikkate değer konu, bu insanların hiçbirinin lider olamayacağıdır. tıpkı bahçeli-baykal-perinçek üçlüsü gibi. bu üçünün ve artı ekrem imamoğlunun iktidar olacaklarını sanmıyorum. iktidar olmak gibi bir niyetleri de olduğunu sanmıyorum.

    benim uçuk olarak görülen, ama bir yandan da tarihe bakarak erdoğanın da bu makus talihten kurtulamayacağını düşündüğüm bir teorim var. tarihte etrafında birilerini toplamış karizmatik liderler, bir süre sonra kendi çevreleri tarafından kuşatılır ve rahat hareket edemez hale gelirler.

    örneğin mustafa kemale bakalım. mustafa kemal bırakın kendi kurduğu partiyi, kendi kurduğu devlette bir süre sonra rahat hareket edemez hale gelmiştir. ismet paşanın parti içindeki kudretinin artması, onu iyice köşeye sıkıştırmış, bunun neticesinde arkadaşı fethi okyara serbest cumhuriyet fırkasını kurdurmuştu.

    eğer scf eften üften bir sebeple kapatılmasaydı, muhtemelen kendisi de bu partiye geçecek ve ismet paşaya muhalefet edecekti. atatürk ve ismet paşa arasındaki gerilimleri kabul etmediğiniz sürece türkiyeyi 1920'den taa 1960'lara kadar çözemezsiniz. hep bir mantık hatası olur, karışıklık olur.

    başka bir örneğe, daha yakına turgut özala bakalım. özal cumhurbaşkanlığı esnasında parti içinde sözü geçmemeye, partiyi mesut yılmaza kaptırdığını anlayınca rahmetli muhsin yazıcıoğlunu çağırtmış, genel merkez parasını bizzat cebine koyarak bbp'yi kurdurmuştu.

    bugün herkes, erdoğan'ın rahat hareket edemediğinin farkında. bir taraftan pelikan, bir taraftan soylu tarafından etrafı sarılmış durumda. en temel kararları bile fahrettin altun diye tepeden inme bir adama danışmadan alamıyor.

    benim sorum eğer erdoğan da bunu farketmiş ve aynı yolu izlemeye karar vermişse erdoğan'ın parasını verip partiyi kurdurduğu adam kim acaba ?