intihar
-
dünya intihar sıralamasında 100 ile 70 arasında gidip gelmişiz bu biraz hayal kırıklığı oluşturdu bende, ilk 10’u zorlamışızdır diye düşünüyordum. 2018 yılı istatistiklerine göre 3161 kişi intihar etmiş. gene de bu sayıyı tatmin edici buluyorum ama sürekli o övünüp durdukları “ türk cesareti”nin izleri gözükmüyor bu sayıda. belkide intihar cesaret gerektiren bir şey değildir veya türklerin hayatı o kadar boktandır ki düzeltmeye çalışmaktan vakit bulamıyorlardır.
bence öyle arada kalmışız ki ne intihar edebilecek kadar kötü durumdayız ne de yaşamımızı standart bir mutlulukta sürdürebilecek kadar iyi sadece dalgalanmalar. ama bakıldığında dünyada çok daha kötü yerler varmış mesela rusya 1. sıradaymış bu bilgiyle ne yapacağımı bilmiyorum ama öyleymiş (bizden de bir dostoyevski çıksaydı biz de bu kadar inti... bekle ya ben neye, karşı argüman sunuyorum). ama umalım ki bu politikacıların diline pelesenk olmasın. yarın bir gün caka satacak materyal bulamadıklarında bunu kullanırlar.
geçenlerde babamın iş yerinin yanında çalışan kilolu adam kendini asmış boynu yarım metre uzamış kendimi bir amedeo modigliani tablosu düşünmekten alıkoyamadım. adam sürekli babasıyla kavga ediyormuş hatta benim babam o adamla önceden park yeri için kavga etmiş herneyse babam bu olay karşısında baya yamulmuştu “korkunç bir olay” gibi şeyler zırvalıyordu. bu bana kalpazanca geliyor yani her 30 saniyede bir insanın intihar ettiği veya dünya genelinde tam olarak şu an ölen bilerce Darwin ödülüne layık insan düşünülürse babamın duyarlılık yarıçapı sadece kendini kandırıyor. düşüncesi bile film senaryolarına layık değil mi? mesela sen yeterli miktarda su içtikten sonra kalan bir iki yudumunu delikten boşaltırken afrikadaki bir çocuğun o bir iki yuduma muhtaç olması. bu iki görseli arka arkaya koyup buna benzer düaltravmatik* birkaç görselle daha kapalı gişeden çok sağlam paralar kaldırırsın.
*düaltravmatik: bunu kendim uydurdum. anlamı: ikili travmatik, iki ayrı şey aynı anda düşünüldüğünde travmatik olan bir durumun daha da travmatikleşmesi.
anlaşılacağı üzere ne kibritçi kız ne afrikadaki çocuklar ne de gereksiz yere ölen o kadar insan çok da umrumda değil. daha önce de söylemiştim bunlara acımak bir sorumluluk gerektirir. ve duyar kasmaktan fazlasını kendime sorumluluk saymıyorsam bu beni kalpazan yapar.
belki yüksek hümanist taraflarınız kabarıp hayal dünyasında yaşadığımı, gönderme yaparak duyar kastığımı, kibritçi kızın sokakta soğuktan ölmediğini çünkü bunun bir hikaye olduğunu söyleyebilirsiniz belki haklısınız soğuktan ölmemiştir ama büyük ihtimalle tecavüz edilmiştir onun bu acıyla yaşayıp daha fazla acı çekmesi için öldürme nezaketinde bulunmamışlardır (salağa yattığım kadar duygulardan da noksanım). eğer bunları okumak kalbinize bıçak batırıyormuşum gibi hissettiriyorsa siz empati kurabilen bir insansınız yalnız bu bir iltifat değil, iyi bir insan değilsiniz sadece empati kurabilen bir insansınız.
uzun lafın kısası intihar ölüm gibi olayların ciddiyetini hafife almıyorum sadece böyle konulara postmodern anlamlar yüklenmesine karşıyım. bazen ölüm sadece ölümdür her zaman "korkuç bir olay" olmasına gerek yok. herneyse yazımı intihar ve pişmanlık hakkında bir şiirle bitireceğim.
-the view from halfway down
the weak breeze whispers nothing
the water screams sublime
his feet shift, teeter-totter
deep breath, stand back, it’s time
toes untouch the overpass
soon he’s water bound
eyes locked shut but peek to see
the view from halfway down
a little wind, a summer sun
a river rich and regal
a flood of fond endorphins
brings a calm that knows no equal
you’re flying now
you see things much more clear than from the ground
ıt’s all okay, it would be
were you not now halfway down
thrash to break from gravity
what now could slow the drop
all ı’d give for toes to touch
the safety back at top
but this is it, the deed is done
silence drowns the sound
before ı leaped ı should’ve seen
the view from halfway down
ı really should’ve thought about
the view from halfway down
ı wish ı could’ve known about
the view from halfway down
-bojack horseman