geceye bir şiir bırak


  • çağır beni
    senin sesin iyidir
    senin sesin hüznün samimiyetinin sonunda yeşeren
    o tuhaf bitkinin yeşilliğidir.

    bu suskun çağın boyutlarında
    sokağı algılama metnindeki sokak şarkısının tadından daha yalnızım
    gel yalnızlığımın büyüklüğünü anlatayım sana
    ve benim yalnızlığım senin hacminin gece baskınını öngörmezdi
    ve aşkın özelliğidir bu
    kimseler yoktur
    gel yaşamı çalalım öyleyse
    paylaşalım iki görüşme arasında
    gel birlikte taşın halinden bir şeyler anlayalım
    gel şeyleri bir an önce görelim
    bak
    fıskiyelerin ibreleri
    havuzun saat safhasında
    zamanı bir toza dönüştürmekte
    gel suskun satırımdaki bir sözcük gibi eriyip su ol
    gel aşkın ışıltılı zerresini avuçlarımda erit
    ısıt beni

    ve birinde Kaşan Çölü’nde hava bulutlandı
    ve yoğun bir sağanak bastırdı
    ve ben üşüdüm
    işte o zaman bir taşın arkasında
    bir gelinciğin sobası ısıttı beni
    bu karanlık sokaklarda
    ben kuşku ve kibritin çarpımından korkuyorum
    ben yüzyılın beton yüzünden korkuyorum!
    gel ki ben kara toprağı vinçlerin otlağı olan şehirlerden korkmayayım
    çeliğin bu miraç çağında beni armut çöpünün yüzüne bir kapıyı açar gibi aç
    beni metallerin sürtünmesi gecesinden uzak bir dalın altında uyut
    sabah madeninin kaşifi gelirse beni çağır
    ben senin parmaklarının arasındaki bir yasemin çiçeğinin doğuşunda uyanacağım
    ve işte o zaman bana
    ben uyurken düşen bombaların öyküsünü anlat
    ben uyurken ıslanan yanakları anlat
    kaç martının denizden havalandığını söyle
    bir zırhlının bir çocuğun rüyaları üzerinden geçtiği zamanki kargaşada
    kanaryalar hangi dinginlik duygusunun ayağına kendi şarkılarının sarı sapını bağladı
    söyle limanlarda hangi masum metalar yoldan yetişti
    hangi bilim barutun kokusunun müspet müziğini anladı
    ekmeğin bilinmez tadı hangi belleme risaletinin damağında yayıldı?
    ve işte o zaman, ben ekvator ışımasından sıcak bir inanç gibi
    seni bir bahçenin başlangıcına oturtacağım
    sohrab sepehri