blog sözlük itiraf


  • gün sabaha yakın. günlerden işte. sabaha karşı. ancak aydınlanabilecek ortalık. birazdan bir tren sesi çalınır kulaklara. sonra nüfuz eder bünyeye. zihinde zuhur eder hatta. insanlar çalışıyor olmalı şeklinde. yoksa. aydınlığı kovalarcasına hareket eden trenler. neden.

    gün dediysek. öyle dilimlenmiş zamandan bahsetmiyoruz. güneşin hareketleri filan. gezegenlerin attığı voltalar. bunlar olmamalı ki günü gün yapan ya da bir şekilde anlamlı kılan. daha bilmem ne şeyler arıyoruz. zamandan bile daha bilmem ne şeyler. hatta. bütün tarihe saygısızlık ederek. bilimi de hiçe sayıyoruz. mısırlılardan bize ne ki. eğer. uyanmakta zorlanıyorsak. hatta ve hatta. hayat ne ki. sayabildiğin kadar dün. hissedebildiğin kadar gün. ve hayal edebildiğin kadar yarın. bunlar filan da önemli değil şimdi. iki ciğerimin tam ortası ağrıyor. hem de nasıl. her nefeste bile değil. daha da. sanki bütün sinir hücreleri miyelin çekmiş üzerlerine. depolarizasyondan öleceğim. belki de aradığımız o bilmem ne şeyler. sinapsların herhangi bir köşesinde. yani. bir nefesten daha kısa sürelik periyotlar ile acı çekmek. günü gün yapan şey olabilir. dünü hatırlatan. o saçma hayallere güç veren. sahiden de. hayaller acıdan beslenir. altına da önemli birinin imzası şeklinde saçma sapan bir sosyal medya paylaşımı tam da burada göz önüne gelebilir. ayrıca gün üzerine düşünmeyi gereksiz bulduğum lise zamanlarında. bana aşırı nazik şekilde biyoloji öğretmeye çalışan ayşegül hanımefendi. sinir hücresini çizdiğiniz şekliyle hatırlıyorum. ne vakit bir yerim ağrısa. gözümün önüne gelir. o dentrit. akson filan. teşekkür ederiz. ziyadesiyle. ancak halen. daha güzel bir şekle sahip olduğunu düşünüyorum. içten içe. neyse.

    gün kabul ediyor mu şimdi. kendine atfedilen isimleri. sınırları. sıfatları. zarfları. artık bu atfetme işi nereye kadar uzanırsa. neler bahşedilebilirse. karşılıklılık esasına da dayanabilir. yine de günden beklentisi olan insan. ya da çevredeki herhangi şey. hatta. aşırı uzakta. temasın ne olduğunu bilmeyenler. bekliyorsa bir şey. günden. bu biraz vahim. biraz elim. biraz da naçiz bir durum. bu üçünün aynı anda vuku bulduğu haller için ben gün beklemek diyorum. hamile olsaydım. hamile birini tanısaydım. askere gitseydim. askere giden birini tanısaydım. belki de bambaşka bir şeye bürünecekti gün beklemek. ancak. şimdilik. üç durumun aynı anda. aynı yerde. ve aynı ölçekte toplanması olayı. yani iki birim naçiz iken bir şey. üç birim elim. bir birim de vahimse. o zaten elim yoğunluğundan. elimdir. gereksiz açıklamalar filan. kısacası. gün kabul etmese de. gülünç de bulsa. ne bileyim. sinirlense mesela. oralı olmasa. ne yapacağını bilmese dahi. bir takım yüklemelerin dahil olduğu bir gün beklemekteyim.

    gün aydınlandı. ancak tren halen geçmedi. birazdan gürültüye bezenmekten öteye gidemeyecek gün. insanların çalışmadığı bir tane olmalı. yoksa geçerdi. çünkü son dört karanlığın tam da aydınlığa ulaştığı zamanda tren geçmişti. her zaman olan şeyler olmadığında. ya da her zaman olmayan şeyler olduğunda. bunun farkına varmak aşırı kolay. o kadar kolay ki işte. on yıllarca takip ettiğiniz patikanın bambaşka yere çıkmasını fark etmek gibi. aslında. her zaman olan şeylerin olmaması ile. her zaman olmayan şeylerin olması. birbirinin aynısı. bunun farkına varmak ise. hem her zaman olan bir şeyin olmaması. hem de hiç olmayan bir şeyin oluvermesi. bu durum. kişiyi ister istemez. olumsuzluk eklerine karşı bir güvensizlik haline itse. dahası bu güvensizlik hali temelini bu eklerin gereksizliğinden alsa. bile. herhangi şeyin gereksizliğini. onu kullanmadan izah etmek bir nebze zor olacaksa. kendimizi neden yoralım. yine de istese. mesela dese ki. bundan sonra olumsuzluk eki kullanma. yazarken de değil. hayatın her aşamasında. kullanmam. sahiden. aklından bile geçirme dese. aklımı da teslim ederim. ne yapayım.

    bazı günlerde. ben bile diyorum ki kendi kendime. yani şimdi ne demek istedim. ya da bunu bu şekilde ifade etmek zorunda mıyım. maalesef. genelde müspet sonuçlara ulaşıyorum. maalesef. kendimi anlatabilmenin başka şeklini bilmiyorum. evimin az ötesinden geçen treni işin içine katmadan günü ikiye ayıramıyorum. belirli ayrımlara tabii tutulmuş gün olmadan. bir takım hislerden bahsedemiyorum. bahsi açılan hisler sayesinde de ne demek istediğimin anlaşılacağını umuyorum. böylece gün bekliyorum. üç keskin olmayan hissi anlık da olsa eşit hizadan görüyorum. tam da bu sırada. hiç olmayan şeyler oluyor. hem de hep olan şeyler olmuyor. ki bu da iç içe geçmiş eşlilik. iki boyutluluk. üç boyutlu bir hayattan geriye kalan tek bir yapayalnız boyutun. iki ciğerin tam ortasındaki sesini duyuyorum.