engelleme seçenekleri



sekizincivecihi kullanıcısı size özel mesaj gönderemez.


sekizincivecihi kullanıcısının yazdığı hiçbir entryi görmezsiniz.


sekizincivecihi kullanıcısının açtığı hiçbir başlığı görmezsiniz.
not: bu engelleme türü önerilmez (bkz: #46343)


10· 0· 0· 0· 2655 gün önce
entry akışı (yeni)
klasik görünüm
  • sözlük yazarlarının şiirleri

    Camdan bakmak diye bir şey var
    Yaşlılar geçmişe bakar
    Ufak bir tebessüm de geçse akıllardan
    Çoğunlukla pişmanlığa bakar
    Gençler umuda
    İleride bir yerlerde bir parça umut var mı
    Ona bakarlar
    Camdan dışarıya bakarak
    Biraz umut görebilmeyi ümit ederler
    Yalnızlar kalabalığa bakar
    Neden orada olamadığını düşünür
    Yalnızlığından emin olur
    Camdan dışarıya bakarak
    Kimisi sevdiğine bakar
    Ufukta nasıl görünür merak eder
    Güneşi göremez aydınlığından
    Dışarıyı göremez
    Sevgiden falan filan
    Gözünün önündedir hatta
    Camdan dışarı bakar ama camı göremez
    Birisi vardır
    Karanlığa bakar
    Baktıkça bakar ama
    Gördüğü tek şey kendi yansımasıdır
    Bir iki gözyaşı bir de
    O da bir ihtimal
    Işığı kapatır
    Yansımasıyla vedalaşır
    Bakmaya öyle devam eder
    Ve camdan bakmak cazibelidir
    Hele karanlıkta camın arkasına saklanarak bakmak
    Çeker insanı
    Öyle kolay vazgeçilmez
    Yolcu yoluna bakar
    Tabelaları takip eder
    İçinden geçtiği şehirleri sayar
    Son durağa geldiğinde
    Karşılamaya geleni var mı
    Ona bakar
    Kimi kimsesi yoksa
    Karşılamaya gelenlere daha bir dikkatle bakar
    Kim kimin kimsesi
    Şöyle bir bakarak iç çeker
    Çocuklar, işte onlar
    En güzel çocuklar bakar camdan dışarıya
    İç çekişlerin en derini yine
    camın arkası
    Ve bir çocuk camdan bakarak bekler
    Beklediğinin yolunu gözler
    Yoldan gelmişse beklenen
    Görünce el sallar, çığlık atar
    İç çekerek baktığı ne varsa
    Beklediğine gösterir
    Söylemez ama sadece gösterir
    Anlaşılır hemen
    Elinden tutar parka götürürsün
    Oynar filan
    Bazısı vardır öylesine bakar
    İş olsun diye
    Vakit geçsin diye
    Öyle herkes gibi bir amaç uğruna bakmaz
    En güzel camdan bakarak vakit geçirilir
    Bunu da herkes bilmez ama o ayrı
    Genelde olmayan ne varsa
    Ona bakarsın camdan bakarak
    Bir camın açılabilir oluşu filan
    Bunlar hep hikayedir, anlatılır
    Hastanede isen sağlıklı insanlara bakarsın
    Hasta olmasan bile
    Hastane camından sağlıklı insanlara bakarsın
    Bu böyle
    Sonra hapishane
    Bütün özgürlüklere bir camdan bakarsın
    Özgür olan ne varsa
    Ona bakarsın işte
    Bulut mesela
    Hapishane camından bakan biri için
    Olabilecek en özgür şey bir buluttur
    Özgürlüğün tanımı buluttan ibarettir
    Orada olmak filan değil de
    Bulut olamamak ne acı
    Camdan bakarak hissedilen budur işte
    Acı
    Bazen belirli bir zaman vardır
    Camdan bakmak için
    Tam vaktinde bakılır camdan dışarıya
    Her gün aynı saatte geçiyorsa sokaktan
    Ve her gün az da olsa selamlıyorsa seni
    Biraz bir şeyler hissetmek için bakılır camdan
    Belirli bir saatte ama
    Öyle aniden değil
    Cam bu
    Bakılır
    Ayıp değil



  • blog sözlük itiraf

    uçarı cümleler kuralım hadi. boyumuzu aşan cümleler olsun. bulutların ötesinde seyahat eden cümleler hatta. kuşlar eşlik etsin mümkünse. değilse de. sessizlik çöllerindeki sahralar olsun. varsın. gidebildiği yere kadar gitsin cümleler artık. tutmayalım elinden. bakıcılık yapmaya kalkışmayalım. haddimiz olmadan hem de. sabah çok erken kalkabilsin bir cümle. isterse hatta. iki üç gün uyumasın. bize ne. soğuk sular içsin kışın ortasında. aşırı şekerli yiyebilsin mesela. üzeri açık uyusun. serbest bırakalım. bakalım uzaktan. kontrolsüzlüğün tadına baksın. o da. bize yardımcı olabilir belki. böylece. zihni filtre olmaktan çıkaralım. bir şekilde. basitçe.

    yüksek ve uzun cümleler kuralım. bütün insanlığa tepeden bakan cümleler. şaşırsın hatta kurduğumuz cümleler. bu canlılığın o kadar aşağıda ne işi var diye. karanlıkların kalabalığında yalnız kalsın. sonsuzluğun dehlizinde basamak olsun. kendinden başka her şeyi yok sayacak derecede. kör olsun gözleri. parmakları tutulsun cümlelerin. sekiz duyu organı olsun. yedisini hiç kullanamasın mesela. yüksek ve uzun cümleler. sahibinden utansın. aidiyet duygusunu yağmur ormanlarında arasın.

    yukarılara çıkabilecek cümleler geçsin içimizden. en azından. cümleler yani. çıkabilsin yukarılara. düşük basıncın tadına baksın orada. ciğerleri patlasın. orada ne işi olduğunu bir miktar da olsa sorgulasın. mevsimleri özlesin. baharın mezar olduğu ne kadar şey varsa. gözden kaçan. bütün o yeniden doğma arasında. yasını tutsun. sonra. yağmur diyelim. ne kadar da çok yağıyor. cümleler hüzünlü olmalı. şu sıralar.

    aniden bir karakter belirsin sokakta. tam da gün batımına denk gelen. soluk yeşile bulanmış bir montla. bir tekerin dönüşünü seyre dalsın. aslında. hiç ilerlemeyen şeyler içerisinde yalnız olmadığını fark etmenin huzuru dolsun içerisine. bir taşın gölgesine takılan gözlerine hayret etsin. daha ehemmiyetli şeylerin varlığına duyulan kuşku. artmaya başlasın. yatışması mümkün olmayan bir telaşla. önemli bir şeylerin hasreti. rüzgarla taşınsın. yüksek. uzun ve uzak cümlelerden.

    gözlerini yumduğunda şehir. merak edilen şeyin aslında olmamasından kaynakla ortaya çıkan zamanda. daha faydalı işler yapmaya meyletsin. üzerine iki damla süt dökülmüş ayakkabısıyla adımlamaya devam eden. kendini. kendi içerisine hapsetmekten vazgeçemeyen. karakter. herhangi şeyin yokluğuna ikna olmak. varlığına ulaşmaktan hem daha kolay. hem daha az ömür hırsızı. öte yandan. yokluğuna ikna olunan şeye dair duyulan. ya varsa tereddüdü ile yaşamayı göze almak. daha az zahmetli. zahmetsiz yaşama hevesinin getirdiği tereddüt katlanılabilir düzeyde tutulabilirse. böyle bir saçmalığa zaman bulunabiliyor. hayatıma katılan dokuz dakikanın pek de bir numarası olmadığı gerçeği ile yüzleşirken. yazmaktansa. okumayı tercih etmeye başlıyorum. yaşam. ruhun içerisinde rahatça kaybolabileceği kadar telaş içerisinde. biraz daha sakin bir tane rica ediyorum.

  • blog sözlük itiraf

    ruhumun bir kısmı kaldı orada. Eksik güldüğümü fark ettiler. Ne acı. Eksik kızdığımı söyledi arkadaşım. Tam da nargile içme seansının ortasında. Vazgeçmişsin dedi bir tanesi. Aynı gün. Farklı saatte. O pulu kırardın sen. Neden umursamazsın hayata karşı. Gel dediler. Gidelim sevdiğin ağacın oraya. Biraz dur yanında. İyi gelir sana. İstemedim. Artık emin oldular. Ruhumun bir kısmına sahip olmadığıma. Bıraktım. Sahiden. Sırtıma yük. Kirpiklerime yaş olmaktansa. Hayatımın bir bölümünü ücra köşelerde bıraktım. Sakladım sandım. Gördüler. Neyse ki. Nefesi alış şeklime kadar bilen arkadaşlarımla. Yılda en fazla üç gün geçirebiliyorum şu sıralar. Üç koca gün ızdıraba dönüşmeye meyilli neden soruları arasında kalıyorum. Üç koca koca gün. Susup oturuyoruz karşılıklı. Elimizde tütün. Aklımızda yarın. Gönlümüzde. Dün.

    Ankara. Köşe başları. Yokuşlar. Ve parklar. Her şey biraz daha fazla değişmiş. Bizden bağımsız olarak. Bizi bağlayacak şekilde. Yedide yürürken. Reflekstir. Aynı şiiri okurum. Geçer içimden. Dönmeyeceğimiz bir yer beğen. Başka türlüsü güç. Gözlerin bile değmeden gözlerime henüz. Ona göstermeyi hesap ettiğim balkonda yine çiçekler açmış. Adını bilmediğim. Onun da bilmediğini tahmin ettiğim. O kapıyı çalıp. O balkonda çay içerken. O çiçeklerin adını öğrensek. Beyaz hayalleri özlesek. Sonra bir daha yediden geçmesek. Ben kabul ederim. Ama ankara. Köşe başları. Yokuşlar ve parklar.

    En sevdiğim diye bir şey yokmuş. Sevdiğim her şeyi sevilebilir kılan tek bir şey varmış. O da masallar misali. Bir varmış. Bir yokmuş.

    Bu şehre dahi dayanamıyorum artık. Olmamakta bir esaret aramaksa keder. Yoklukta bulmaksa hürriyeti. Esir bir iradenin eseridir belki de. Şu sıralar.

  • blog sözlük itiraf

    Uzaklara bakmak diye bir şey kalmadığında anlaşılır belki. Sevmenin kıymeti. Yakınında bir şeyler aramaktan vazgeçtiğinde bir ihtimal. Takıntılı sıfat tamlamalarının tam ortasını sildiğinde. Geriye kalan tamlamadaki eksiklik gibi gözüken sonsuzluk bir nevi. Silinen kısma gelebilecek ihtimallerin takıntısızlığı. Gösterebilir insana. yine aynı kıymeti ki görünmediği halde var olan şeyler söyleyin. Ben de araya bu kıymeti atıvereyim. Sırasıyla yapalım ya da aynı anda. Birlikte. Maksat göstermek de olmasın hatta. Ancak gördüğüne inanan insanlara yardım etmekten ibaret olsun. Yine de fark etmez. Değişmez. Artmaz ya da azalmaz işte. İnsanın cürmü bazı şeylere değer katmaya yetmez. Ve bu insanın cürmü hatta. Kattığından çok değersizleştirmeye yol açabilir kimi zaman. Farklı mevzuularda. Bizim konumuz etkilenmekten münezzeh. Bir cümleye nesne edilemez. Edilgen çatılı fiil dahi olamaz. Sanrıların içine gömülen bir takım zihinlerde bunun tam zıddı bir algı oluşabilir. Ki onlar da sanrıların sebep olduğu algılar ile zehirli fikirler salgılar. Sonra kazanan yine yeni rakı olur. Pansuman niyetine. Mikropları kırsın diye. Bir şekilde ölmeli işte. Sanrılardan damıtılan algılar.

    Doğa olaylarından yola çıkmazsak belki. Her şey bu kadar anlamlı gelmezse bir gün. Sebep olacağımız bir şey kalmazsa hatta. Taşı sıktığımızda elimiz ağrırsa. Topraktan geriye ancak rengi kalırsa. Gecenin tam ortasında minicik beyaz bir ışık bile yanmazsa. Gökkuşakları uğurlamazsa yağmuları. Dokuzuncu kattan aşağı düşerse damlalar. Tek kibritlik kükürt bile bulunamazsa ocaklarda. Ölürüz belki de kim bilir.

    Yaşamaksa ölmenin zıddı. Nefes almaksa bedeni cesetten ayıran. Gülmekse eğer insana değer katan. parmağının ucunu kesmekse hissetme refleksi. Ve göz kenarlarını kaşımaksa ihtiyaç. Ölüyüz belki de kim bilir.

    Kim karar verebilir ki bütün bunlara. Kendimiz bile değil. Çevremiz. Hiç değil. İki mahalle ötedekiler belki. Selayı duyabildikleri ölçüde yaşayan somyanın kenarına diz çökmüş insanlar. En çok perdelerin hakkıdır karar vermek. Aylarca açılmayan bir tanesi karar verebilir. Her sabah şahane ezgiler eşliğinde açılanlar caka satabilir. Havanın durumuna duyulan merak. Kişinin ehliyetini ele verebilir. Yıllanmış semtlerin köhne sakinleri. Sizi umursamıyor dahi olabilir. Bağıramıyorsak bunları bu denli. Geç kalmışlığın mahiyeti anlaşılamıyorsa bir türlü. Farkına bile varamıyorsak etkisizliğin. Fark etmez belki de. Ne denir.

    Tespit etmek cefalı. Bilmek acıklı. Yine de gülmek yapışmışsa ruha bir kere. Patavatsızlık işte. Elden ne gelir.

    Çok şey yazmalı. Çok zaman ayırmalı. Ve bunların hepsi düşünmeden olmalı. Ki düşünmek benliğe yapılmış en büyük ihanet. Zihnin ele geçirdiği bir mevcudiyet. Egemenliğin akla teslim edildiği bir varlık. Yaşamaya ne hacet. Bir kısım ihtimalden akla çarpan üç beşi. Ya umutlandırır insanı. Ya da garabet. Eşsiz bir sonsuzluk sunan kalp orada dururken. Kafatasının içine hapsedilmiş. Zaruri mağlubiyet. Sınırlı hissetmek. Ve inkar etmek. Çift taraflı eziyet.

  • blog sözlük itiraf

    kalabalık olmayan zamanlarda sokağa çıkmaktan korkardım. Sonra büyüdük. Benimle birlikte on milyonlarca insanla birlikte. İstediğimiz vakitlerde sokağa çıkabilir hale geldik. Sonra çok sevdim. Kalabalık olmayan zamanlarda sokağa çıkmayı. Gecenin bir vakti. Sabahın körü. Kimsesiz karanlıkların kalabalıklaşmasını seyrettim. Kimi zaman dahil de oldum. Gün doğumları karşıladım. Sakinliği günün telaşına uğurladım. Daha az korkmaya başladım. Çünkü korkuya yer kalmadı ruhumda. Çok üzüldüm. Çok sevindim. Ve birtakım başka şeyler. Bütün alanı kapladı. Belki de tekrardan. Kalabalık olmayan zamanlarda sokağa çıkmaktan korkmak istedim. Başaramadım.

    Dördü kırk geçe çıktım evden. Doğuya doğru yürüdüm. Yürüdüm. Kendi imkanlarım ölçüsünde. Güneşi daha erken görme isteğine engel olamadım. Bazen karanlığa duyulan nefret. Doğuya sürükler. Daha da doğuya hatta. Bütün ömür boyunca tek bir ışınlanma hakkı olsa. Bir karanlıktan herhangi aydınlığa ulaşmak için feda etmeyi göze aldırabilecek kadar nefret. Ve uzun süre sonra nefreti hissetmek. Sevmemekte kalmalı her şey. En kötü ihtimalde. Nefret dediğin karanlık. Karanlığın yol açtığı nefret. Hissetmemek.

    Beş buçuğa doğru ortalığın yeterince aydınlandığına ikna oldum. En yakınımdaki kaldırım taşına oturdum. Bir sigara sardım. Aniden ışığa maruz kalan gözlerime dumanın şokunu da ekledim. Bir miktar ağladım. En son ne zaman gözyaşları içerisinde bir günü karşıladım ki diyerek. Bu durumu o kadar da umursamadım. Kalktım yoluma devam ettim.

    Beşi kırktan fazla geçerken. Bir nehir kenarına medeniyetten sonra ulaştım. Bir sandalyeye oturdum. Bir sigara daha sardım. Kibritimi çaktım. Daha tütüne değmeden ateş. Kalabalık olmayan zamanlarda sokağa çıkmaktan korktuğumu hatırladım. Belli belirsiz gülümsedim. Sigaramı yaktım. Telefonumu aldım. Nefret ettiğimi de o zaman anladım.
  • mahalle kahvesi

    buyuk hedeflerimden birini gerceklestirmeme vesile olmus kitap. havanin soguk oldugu zamanlar. moda denilen yerde bu kitabin ilk baskisini aradim. bulamadim. aramaya devam ettim. ricalar. minnetler. sahaf kapilarinda yarim saat sigara icmeler. sonunda buldum. sicak bir yere gecip okuyuverdim. o gunun aksami. liseden. uzun zamandir gormedigim bir arkadasimla. dunyanin kucuk oldugunu kanitlar sekilde karsilastik. lisemiz ankaradaydi. o istanbulda yasiyormus. bense cok daha alakasiz bir yerlerde. nasilsin iyi misin demeye kalmadan. nisanlandigini ogrendim. kendisini asiri sevincli gorunce. ben de sevindim. insanlarin anlasmalari. bunu uzun vadeli sozlesmeler ile guvence altina almalari filan hosuma gitti. o an. yanimdaki tek kitap olan mahalle kahvesini nisan hediyesi olarak takdim ettim. sevindi. kabul etti. yarim yil sonra. dugunune katilmami israrli sekilde rica etti. ve yine tesadufen dugun yerine yakin oldugum bir zamana tekabul eden bu dugune katildim. gelin hanimla daha once hic tanismamis olmamiza ragmen. butun o telasin icerisinde damat olan arkadasimla birlikte yanima geldi. ve su sekilde tanistirildim. mahalle kahvesini hediye eden arkadas. bir de taa suralardan dugune katildi. o an dunya bir miktar durdu benim icin. kitaplikta duran herhangi kitapla hatirlanmak. taninmak. buyuk hedeflerimden biri olageliyorken. boyle bir hadisenin yasanmasi hosuma gitti. bes dakika kitap hakkinda konustuk. yanimda bulunan baska bir kitabi da dugun hediyesi olarak takdim ettim. tebrik ettim. mutluluklar diledim. yine cok sevinerek kabul ettiler. kitabi ve dileklerimi. dugunden ayrildim. abdi ipekci parkina oturdum. sigarami yaktim. tesekkuler. sayin abasiyanik.
  • 24 haziran 2018 cumhurbaşkanlığı seçimi

    kanuni yollarla belirlenmis secim gununu elestirmekle zaman harcanmasina yol acan secim gunu. sahsen. bunu elestirmektense adam akilli propaganda yapmanin daha faydali sonuclar dogurabilecegini dusunuyorum. ote yandan secim gununu ya da secim gununun belirlenme seklini elestirmek de bir cesit propaganda sayilabilir. ancak halkin daha kolay anlayabilecegi noktalara vakit harcamak. daha pragmatik olabilir. sonucta propaganda stratejisini belirlemek icin sozde siyaset bilimcilere filan maas odeyen kurumlar var. bunlarla birlikte kanuna uygun bir seyi bu denli elestirmek. hem de kanuna uygun olmayan ya da kanuna uydurulmus seyler cenneti olan bir ulkede. enteresan.

    not: oy kullanmiyorum.
  • blog sözlük itiraf

    son yetmis iki saatte dokuz saat uyuyabildim. ee simdi bundan size ne. ancak sizi ilgilendiren herhangi bir konu olmadigindan. sizi ilgilendirmeyen baska bir konuya baglayacagim. ve bu sekilde. bizi ilgilendirmeyen bir seyle baslayip bizi ilgilendirmeyen seylerle suren ve bizi ilgilendirmeyen nihayetlere ulasan ne kadar cok sey okuyoruz. insan ilgili bir varlik. ilgisiz kalabilmek oldukca zor. iliskisiz oldugumuz onca seye duyulan merak da dusunuldugunde. iliskili olmamak bile ilginin sinirini daraltamiyor. hatta. bir yandan su dusunce de kafamdan gecmiyor degil. iliskisiz oldugumuz seylere gore iliskimiz olan seylere daha az ilgiliyiz. aslinda hayatta kalma gudusu filan dusunuldugunde. insan iliski alaninin disina ancak zevk icin cikabilmeli. peki iliskisiz oldugumuz seyler hakkinda bilgi edinmek ya da en azindan haberdar olmak. gizli yahut aciktan bir haz mi veriyor. bilmiyorum. ayni zamanda bunu bilmeye ihtiyac da duymuyorum. ama ilgileniyorum. ister istemez. dusunmek. hem de normalden daha fazla. uyuyamamanin kazandirdigi vakit yordamiyla bile olsa. iliskisiz oldugumuz alanlarin kapisini ardina kadar aciyor. iliskisiz oldugumuz seylere karsi duyulan ilgi. tabii ki bu kapilari zorlayan. ve acan. ne kadar i harfi kullandim. daha fazla ilgi ya da iliski yazmak istemiyorum. ayni zamanda. en azindan. bazi olumsuzluklar. hayata ancak bir i kadar etki edebiliyor diyerek. seviniyorum. sevincli olmak icin bu kadar az sebebin oldugu bir zaman araligindan gecerken. i harfinden bile sevinc cikariyorum.

    iki adet kimseyi ilgilendirmeyen sonuca ulastik bile. son yetmis iki saatte dokuz saat uyumam. ve daha az sevinebildigim bir surecten geciyor olmam. ufacik bir tavsiye. herhangi sey okurken. direkt olarak sonuclar ile ilgileniyorsaniz. sadece basini ve sonunu okuyun. basi ya da sonu nasil belirleyecegiz diye aklindan gecen olursa. hepsini okuma tavsiyesinde bulunurum. en azindan bir seyin basini ya da sonunu govdesinden ayirabilecek zamana gelene kadar. ucuncu bir sonuca daha vardik. asiri gereksiz yerlerde. yine kimseyi ilgilendirmeyen tavsiyeler veriyorum. sanki cok biliyormusum gibi. ancak kimse cok bilmiyor. yasamak yordamiyla tesadufen ogrendiklerimizi. paylasiyoruz.

    neyse. yetmis iki saatte maksimum otuz alti saat dusunmem gerekirken. yirmi yedi saat daha az uyuyabildigim icin. yirmi yedi saat daha fazla dusunmek zorunda kaldim. buradaki dusunmek. sadece o konuya odaklanmak olabilecegi gibi. aklin bir kosesine takilmak ya da akildan gecmek seklinde de olabilir. hatta istem disi gorulen bir nesneden yola cikarak. yine ayni dusunceye ulasma suresini de kapsiyor. nereden baksak. bu saf bir yirmi saat fazladan. herhangi sekilde. o dusunceye maruz kaldigimi gosterir. artik maruz kalmak diyorum. cunku istedigim ilk sey degil. ancak ihtiyac da duydugum bir sey. cunku sevdigim bir sey degil. ancak sevmekten vazgecebildigim bir sey de degil. ote yandan. fazladan yirmi saat dusunmek zorunda kalsam bile. aciklamakta zorlandigim bir dusunce. uykuyu. en kiymetli kacis mekanizmasi olarak gormeye basladigim ilk okul zamanlarindan beri. ki o zamanlar uyuyakalmak. hastalik ya da diger etkiler ile yarisabilir haldeydi. iste o zamanlardan beri. gereken kiymeti verdigimi dusunuyorum. simdi. bu cagda. geldigim yasta. ve sahip olmaya calistigim dusunce sisteminde. elde kalan tek seyin uyku olmasi gercegine ragmen. uyuyamiyorum. kisacasi. ya cok uyuyalim. ya az sevelim. ya da turkcedeki en sevdigim cekimi kullanayim. sevmekteyim.
  • blog sözlük itiraf

    gün sabaha yakın. günlerden işte. sabaha karşı. ancak aydınlanabilecek ortalık. birazdan bir tren sesi çalınır kulaklara. sonra nüfuz eder bünyeye. zihinde zuhur eder hatta. insanlar çalışıyor olmalı şeklinde. yoksa. aydınlığı kovalarcasına hareket eden trenler. neden.

    gün dediysek. öyle dilimlenmiş zamandan bahsetmiyoruz. güneşin hareketleri filan. gezegenlerin attığı voltalar. bunlar olmamalı ki günü gün yapan ya da bir şekilde anlamlı kılan. daha bilmem ne şeyler arıyoruz. zamandan bile daha bilmem ne şeyler. hatta. bütün tarihe saygısızlık ederek. bilimi de hiçe sayıyoruz. mısırlılardan bize ne ki. eğer. uyanmakta zorlanıyorsak. hatta ve hatta. hayat ne ki. sayabildiğin kadar dün. hissedebildiğin kadar gün. ve hayal edebildiğin kadar yarın. bunlar filan da önemli değil şimdi. iki ciğerimin tam ortası ağrıyor. hem de nasıl. her nefeste bile değil. daha da. sanki bütün sinir hücreleri miyelin çekmiş üzerlerine. depolarizasyondan öleceğim. belki de aradığımız o bilmem ne şeyler. sinapsların herhangi bir köşesinde. yani. bir nefesten daha kısa sürelik periyotlar ile acı çekmek. günü gün yapan şey olabilir. dünü hatırlatan. o saçma hayallere güç veren. sahiden de. hayaller acıdan beslenir. altına da önemli birinin imzası şeklinde saçma sapan bir sosyal medya paylaşımı tam da burada göz önüne gelebilir. ayrıca gün üzerine düşünmeyi gereksiz bulduğum lise zamanlarında. bana aşırı nazik şekilde biyoloji öğretmeye çalışan ayşegül hanımefendi. sinir hücresini çizdiğiniz şekliyle hatırlıyorum. ne vakit bir yerim ağrısa. gözümün önüne gelir. o dentrit. akson filan. teşekkür ederiz. ziyadesiyle. ancak halen. daha güzel bir şekle sahip olduğunu düşünüyorum. içten içe. neyse.

    gün kabul ediyor mu şimdi. kendine atfedilen isimleri. sınırları. sıfatları. zarfları. artık bu atfetme işi nereye kadar uzanırsa. neler bahşedilebilirse. karşılıklılık esasına da dayanabilir. yine de günden beklentisi olan insan. ya da çevredeki herhangi şey. hatta. aşırı uzakta. temasın ne olduğunu bilmeyenler. bekliyorsa bir şey. günden. bu biraz vahim. biraz elim. biraz da naçiz bir durum. bu üçünün aynı anda vuku bulduğu haller için ben gün beklemek diyorum. hamile olsaydım. hamile birini tanısaydım. askere gitseydim. askere giden birini tanısaydım. belki de bambaşka bir şeye bürünecekti gün beklemek. ancak. şimdilik. üç durumun aynı anda. aynı yerde. ve aynı ölçekte toplanması olayı. yani iki birim naçiz iken bir şey. üç birim elim. bir birim de vahimse. o zaten elim yoğunluğundan. elimdir. gereksiz açıklamalar filan. kısacası. gün kabul etmese de. gülünç de bulsa. ne bileyim. sinirlense mesela. oralı olmasa. ne yapacağını bilmese dahi. bir takım yüklemelerin dahil olduğu bir gün beklemekteyim.

    gün aydınlandı. ancak tren halen geçmedi. birazdan gürültüye bezenmekten öteye gidemeyecek gün. insanların çalışmadığı bir tane olmalı. yoksa geçerdi. çünkü son dört karanlığın tam da aydınlığa ulaştığı zamanda tren geçmişti. her zaman olan şeyler olmadığında. ya da her zaman olmayan şeyler olduğunda. bunun farkına varmak aşırı kolay. o kadar kolay ki işte. on yıllarca takip ettiğiniz patikanın bambaşka yere çıkmasını fark etmek gibi. aslında. her zaman olan şeylerin olmaması ile. her zaman olmayan şeylerin olması. birbirinin aynısı. bunun farkına varmak ise. hem her zaman olan bir şeyin olmaması. hem de hiç olmayan bir şeyin oluvermesi. bu durum. kişiyi ister istemez. olumsuzluk eklerine karşı bir güvensizlik haline itse. dahası bu güvensizlik hali temelini bu eklerin gereksizliğinden alsa. bile. herhangi şeyin gereksizliğini. onu kullanmadan izah etmek bir nebze zor olacaksa. kendimizi neden yoralım. yine de istese. mesela dese ki. bundan sonra olumsuzluk eki kullanma. yazarken de değil. hayatın her aşamasında. kullanmam. sahiden. aklından bile geçirme dese. aklımı da teslim ederim. ne yapayım.

    bazı günlerde. ben bile diyorum ki kendi kendime. yani şimdi ne demek istedim. ya da bunu bu şekilde ifade etmek zorunda mıyım. maalesef. genelde müspet sonuçlara ulaşıyorum. maalesef. kendimi anlatabilmenin başka şeklini bilmiyorum. evimin az ötesinden geçen treni işin içine katmadan günü ikiye ayıramıyorum. belirli ayrımlara tabii tutulmuş gün olmadan. bir takım hislerden bahsedemiyorum. bahsi açılan hisler sayesinde de ne demek istediğimin anlaşılacağını umuyorum. böylece gün bekliyorum. üç keskin olmayan hissi anlık da olsa eşit hizadan görüyorum. tam da bu sırada. hiç olmayan şeyler oluyor. hem de hep olan şeyler olmuyor. ki bu da iç içe geçmiş eşlilik. iki boyutluluk. üç boyutlu bir hayattan geriye kalan tek bir yapayalnız boyutun. iki ciğerin tam ortasındaki sesini duyuyorum.