tutunamayanlar ve noktalama işaretsiz bölümü

  • Oğuz Atay' ın ölmeden önce herkesin okuması gereken romanıdır. Roman Turgut özben' in intihar eden en yakın arkadaşı Selim Işık' ın hayatını araştırmasını anlatır. Dönemin en prestijli ödülü olan TRT roman ödülünü kazanmıştır.

    ayrıca romanda benim ilk kez karşılaştığım ancak öncesinde james joyce'nin Ulysses eserinde yaptığını öğrendiğim noktasız virgülsüz bir bölüm var. Yazar 75 sayfalık bu bölümde, psikolojik bunalımda ve kafa karışıklığı içindeki birinin hissettiklerini bir çırpıda anlatmasını konu alır.

    tutunamayanlar romanının noktalama işaretsiz bölümünden kısa bir alıntı :
    seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım derdi resim yapmayı sevdiğim halde denizin mavisini bilmezdim yaprağın yeşilinin her mevsimde değiştiğine dikkat etmemiştim seni tanıdıktan sonra o güne kadar tabiat resmi yapmayı sevmediğim halde bir ağaç bir yaprak ve küçük bir ot bile çizmiş olmadığım halde ve daha çok kitaplardan kopyalar yapmakla yetindiğim halde ve insan resimlerini fotoğraflardan kareyle büyütmeyi kolayıma geldiği için tercih ettiğim halde seni tanıdıktan sonra gözleri yeni açılmış bir küçük hayvan gibi çevreyi şaşkın ve hayran bakışlarla insanı ve insan olmayanı ayırmadan incelemeye başladım ve kalemi iğne uçlu mürekkepli kalemi ve resim kağıdını alarak kırlara açıldım ve eskiden kurşunkalemle çalıştığım zamanlardan yani tarihlerden önce çizgilerimdeki kararsızlık yüzünden kağıdı sonsuz çizgilerle silip tekrar çizdiğim çizgilerle silgi izleriyle kararttığım halde doğrudan doğruya çini mürekkeple çalışmaya başladım hiç silmeden seçtiğim ağaçları evleri gökyüzünü yolları otları hele bu kadar ilgi çekici olduklarını ve büyük bir sevgiyle çizilebileceğini düşünmediğim otları ve toprağı yeni bir gözle daha doğrusu ilk defa çizebileceğimi hissettiğim bir gözle görmeye başladım ve ilk anda ışık ve gölge meselelerini hallettiğim söylenemezse de duyuş bakımından ve her şeyi sanki onların arasındaki gizli ilişkiyi sezmişçesine sürekli bağlantılarla yerleştirme bakımından kağıda geçirmeyi becerdiğim söylenebilirdi ve bunu sevginin bana kazandırdığı üçüncü göz olarak adlandırdığımı ifade ettiğim zaman bana kızmış ve alay ettiğimi senin duygularını hafife aldığım için uydurduğumu söylemiştin oysa bendeki tutukluğun senin yanında nasıl azaldığını bilsen evet senin yanında korkularımı benim dışımda var olan ve her zaman benden gizlenen şeyler karşı duyduğum korkuları onların yabancı ve düşmanca bir inatla bana sırlarını vermemelerinden duyduğum belirsiz sıkıntıları unuttuğum doğrudur derdi
  • Bir kesiti sınıfa sınav olarak Türk Dili hocam tarafından dağıtılan bölümdür. Kağıtları dağıttı ve "noktalama işaretlerini koyun" dedi. Sınıfın bir kısmı çok acil(!) işleri olduğu için kağıda bir iki işaretleme yapıp hocaya verip çıktı, bir diğer kısmı ise uğraştı ama yarım saatin sonunda pes edip çıktı, ben ise hırs etmiştim halen uğraşıyordum. Süre dolmak üzereydi ve elimdeki iki sayfanın ancak yarısına noktalama işareti koyabilmiştim ancak işaretlemeleri yaptığım yerler bir türlü içime sinmiyordu. Sınıftan çıkan bir iki kişi eşyalarını unutmuşlar, geri dönmüşlerdi ve ağız kenarıyla "resmen şov yapıyor" dediler çıkarken. Halbuki tek derdim gerçekten sınavı iyi çözmekti. En son süre doldu, sınıfta bir ben bir de hoca kaldık. "Olduğu kadar" dedi hoca ve kağıdımı aldı. Dayanamayıp sordum, "Hocam bu sınavın 45 dk'da bitmesi mümkün değil, farklı bir amacınız mı vardı?". Hoca da güldü, "Bu kısım kitapta da aynı böyle noktalama işaretleri olmadan yer alıyor, sanki tek bir solukta söyleniyormuş gibi. Yazarın yazdığını değiştiremezsin, kağıdı boş vermeniz gerekiyordu." dedi. Oldukça yaratıcı bir ders veriş şekli vardı hocamın, teşekkürü kendisine borç bilirim.
  • ortasında bırakamadığım bölüm. okuduktan sonra acaba yanlış mı gördüm deyip noktalama işareti aramıştım.