türkiye'de laiklik niçin başarısız oldu
-
laiklik, türkiye' de anayasal güvence altındadır. "24. madde". laiklik sadece din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması değil aynı zamanda halkın din ve vicdan özgürlüğüne sahip olması demektir. yani laiklik demek dinsizlik demek değil istediğin dini seçebilmek ve gereklerini yerine getirebilmek demektir. halkımız da buna göre yaşamını şekillendirmektedir zaten. şu anda "siyaseten islamcı" söylemler geliştiren hükümetin varlığı sahip olduğumuz laik devlet düzeni gerçeğini değiştirmiyor maalesef. hal böyleyken laikliğin başarısız olduğunu nasıl iddia edebiliriz ki.
tarihte türk devletlerinde laikliğin ilk sinyaline orta asya türklerinde kurultaya din görevlilerinin dahil edilmemesi ile rastlanır. gerçek bir laiklikten bahsedemezsek de halk dinini seçmekte özgürdü, alınan devlet kararlarında din görevlilerinin yeri yoktu. böyle olunca insanın aklına basit düzende bir laik sistem gelmiyor değil. o dönemlerde böyle bir kavram yoktu ama sistem olarak basit anlamda kendini kabul ettirmişti. selçuklularda da sultan alparslan halifenin devlet işlerine karışmasını engellemişti. kanunlar dini emirlere uygun olarak yerine getiriliyor olsa bile burada da eski bir geleneğin esnetilerek uygulandığını görmek mümkündür.
osmanlılarda ise 15. yy'a kadar şeyhülislam divan-ı hümayun'un asli üyesi değildi. 16. yy'da kanuni zamanında divan üyesi oldu. ancak 100 yıl sonra, 2. osman (genç osman, 1618-1622) döneminde şeyhülislamın yetkileri kısıtlanarak bir nevi depolitizasyon uygulanmaya başlandı. çünkü şeyhülislamlar yeniçeriler ile birlikte hareket edip saraydaki en büyük baskı unsurunu oluşturuyorlardı. aleyhlerinde karar almak neredeyse imkansızdı. nihayet 2. mahmut döneminde yeniçeri ocağı kaldırıldı ve şeyhülislamlık da "şeriye ve evkaf vekaleti" adı altında idari bir bakanlığa dönüştürüldü. günümüzün diyanet işleri başkanlığı gibi düşünün.
osmanlı imparatorluğunda aynı dine mensup kişilerin davaları kendi dini esaslarına göre düzenleniyordu. örfi hukuka ise herkesin uyması bekleniyordu. gerçek bir laik adım olarak tanzimat fermanı (1839) ve ıslahat fermanı (1856) gösterilebilir. bunların hiçbir hukuki bağlayıcılığı olmamakla birlikte osmanlı devleti artık müslim-gayrimüslim ayrımına bir son vermeye çalışıyordu. eşit bir toplum karşısında adil bir devlet düzeni ihtiyacı, yani bir anlamda laik, sosyal bir hukuk devleti ihtiyacı imparatorluk üzerinde ister istemez kendini gösteriyordu. Hukuktaki ikilikler kaldırılacak ve eşit bir "osmanlı tebaası" oluşturulacaktı. sonrasında hazırlanan mecelle bu yönde bir gelişim hedeflemesine rağmen islam geleneğinden ayrılarak hazırlanmış değildi. osmanlının son yıllarında ve milli mücadele yıllarında da (1926'ya kadar) görece bu kanunlar geçerli olmuştur.
türkiye cumhuriyeti tarihinde 1937'de chp'nin altı oku anayasal güvence altına alınmıştı. bu altı oktan bir tanesi de laikliktir. Bugün kastedilen 24. madde laikliğin tanımını yapmasa bile anlayış olarak laiklikten beslenmektedir.
yani sonuç olarak laik düzene kayma atatürk ve kemalist ideologlardan çok daha önce başlamıştır. aydınlanma çağı ve hümanizma, milliyetçilik ve özgürlük fikirleri tüm dünyayı bu yöne mecburi olarak itmiştir. atatürk ve dönemdaşları ve sonrasında oluşan kuşak sadece bu sürecin yerleşmesini sağlamışlardır. laiklik bize dikte edilen bir sistem değil eskiden beri tanıdığımız ve çağın bir gereği olarak karşımıza çıkmaktadır.
şu halde malzemelerden aldığım bu başlık bir anlamda yanlışlık içermektedir. başlığın kendini doğrulaması için ilk gereken şey karşı devrimdir. buna katılacak kitle ve destekleyecek hükümet ülkemizde yok değil ancak avrupa, abd ve diğer dünya devletleri ile o kadar karmaşık ve bağlayıcı ilişkiler içerisindeyiz ki bu başlığın gerçekleşmesi imkansıza yakın görünmektedir.