sözlük yazarlarının sevdiği şiirler

  • sebepsiz şiirinden bir parça
    ‘seni çok özledim’ demek istiyorum
    cümlede en çok da çok kelimesi az kalıyor
    sen de beni çok özle istiyorum
    bu kez de çok kelimesi çok olur sanıyorum
    anlatınca çok oluyorum
    susunca da çok ölüyorum
    (bkz: Mehmet ercan)
  • açıkçası şiir okumayı değil yazmayı severim sevdiğim şairler namık kemal, nedim, karacaoğlan.
  • Nazım Hikmet- hasret
    --- spoiler ---
    Yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli,
    belini sarmayalı,
    gözünün içinde durmayalı,
    aklının aydınlığına sorular sormayalı,
    dokunmayalı sıcaklığına karnının.
    Yüz yıldır bekliyor beni
    bir şehirde bir kadın.
    Aynı daldaydık, aynı daldaydık.
    Aynı daldan düşüp ayrıldık.
    Aramızda yüz yıllık zaman,
    yol yüz yıllık.
    Yüz yıldır alacakaranlıkta
    koşuyorum ardından.
    --- spoiler ---
  • Ama sen uzaklardaydın ey kalbim
    Uzaklardaydın, sevdiğim uzaklardaydı
    Ayın yıldızların çağlayarak
    Berrak şelaler yaparak
    Coşku içinde aktığı
    Bir yerlerdeydi.

    Erdem Bayazıt / Aşk Risalesi
  • bir trapezin durması gibi suya
    içime çok yüksek bir yerden atlar mısın leyla
    başın kaşın yarılsa diplerime çarparak
    kanın karışsa suyuma
    yerin bütün kanunlarına kusarak
    ben sana bulanayım sen bana...

    kapımı çalmanı istiyorum leyla
    o kadar evde yokum ki anlatamam
    insan insana aşık olmaz güzelim
    insan insanın yanında bile durmaz
    bak hala görmedin mi yoksa mecnunu
    sen sanıp çölün öpmedi mi kumunu
    şundandır her dem kalbe yayılan sızı
    neyi sevdiysek dolandı kanatarak
    dikenli bir tel olup seven her tarafımızı
    elbet her fani gibi ben de bir faniyim
    sen de bir fanisin leyla jiletin varsa göstereyim

    yine de kapımı çalmanı istiyorum leyla
    evde yokum evim yok dışardayız cümbür cemaat
    seni de istemiyorum beni de bu başka
    öyle bir yol ki nasıl güzel nasıl dar
    benim de bu dünyada ödünç bir kapım var
    olmuyor tutamıyorum kendimi leyla
    kapımı çalmanı istiyorum hepsi bu kadar
  • Anne girmem bu oyuncak dükkanına
    Orda toplar, tayyareler, tanklar var.
    Seviyorum söğüt dalı atımı
    Tekme atmaz, ısırmaz
    Ben yaşamak istiyorum
    Ağaç gibi sessiz sessiz ve rahat
    Karınca kararınca değil,
    serile serpile boylu boyumca.
    Anne girmem bu oyuncak dükkanına
    orda toplar, tayyareler, tanklar var.
    İthaf/Cahit Irgat
  • Sevgileri yarınlara bıraktınız
    Çekingen, tutuk, saygılı.
    Bütün yakınlarınız
    Sizi yanlış tanıdı.

    Bitmeyen işler yüzünden
    (Siz böyle olsun istemezdiniz)
    Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
    Kalbinizi dolduran duygular
    Kalbinizde kaldı.

    Siz geniş zamanlar umuyordunuz
    Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
    Yılların telâşlarda bu kadar çabuk
    Geçeceği aklınıza gelmezdi.

    Gizli bahçenizde
    Açan çiçekler vardı,
    Gecelerde ve yalnız.
    Vermeye az buldunuz
    Yahut vaktiniz olmadı.
    Behçet NECATİGİL
  • And the Raven, never flitting, still is sitting, still is sitting
    On the pallid bust of Pallas just above my chamber door;
    And his eyes have all the seeming of a demon’s that is dreaming,
    And the lamp-light o’er him streaming throws his shadow on the floor;
    And my soul from out that shadow that lies floating on the floor
    Shall be lifted—nevermore!

    (bkz: The Raven)
    (bkz: Edgar Allan Poe)
    (bkz: Kuzgun)

    Pek şiir sevmeyen bir insan olarak buna bayılıyorum. Tabii ki tamamı daha uzun ve türkçe çevirisi de gayet iyi. Lisede ingilizce dersinde aldığım ödevlerden biriydi. Diğeri de soneler.'*' çeviri denemesi yapmakla beraber (sonuç bayağı kötüydü, öyle böyle değil^^), haklarında uzunca yazı yazmıştım. Lise zamanlarını boşa özlemiyorum, en azından dil açısından faydalı şeyler yapmışım.
  • anna - (bkz: tarık tufan)
  • Sen bana yeni yılsın her dakika
    Her dakika bir yaşıma daha giriyorum

    Sen benim üstüne titrediğim güzel ve yeni
    Saatim kadar saadetimin gözbebeği zamansın
    Ben bin parçaya bölündüm her parçasında
    Her parçasındayım kırkayak sesli boğuk arkadaşlığın
    Çalkantısız Üniversitenin yalnızlığın ve ağlamanın
    Erkek ağlar mı diyeceksin
    Hayberin kapısı ağlar mı erkek ağlar mı
    Ben yel gibi erkekler ağlar diyorum
    Bir dakika ağlar yılbaşı dakikasında
    Daha gözlerimin gerçek yaşları belirmeden
    Ağlamak diye bir şey yoktur diye bir şey
    Yüzme bilmeyen bir uyurgezer yüzer ya
    Çürük ve havada asılı tahtalar üstünde
    Hafif kedi ayaklarıyla yürür gerçekten yürür ya
    Sen benim ağlamamı erkeklığıme
    Uyanan ölmeyen yenilenen
    Azgın kışlar içinde keskin baharlar bulan
    Seni bulan yeniden bulan tekrar tekrar bulan erkekliğime say

    Bütün bir yıl bütün bir yaşama boyu
    Gizli heybelere binbir gece eşyası doldurduğuma say

    Ben otomobilleri böylesine yankısız sağır komam
    Öyle bir isyan şiiri var ki ben onu yakalayacağım
    Bu yunan şehrinin düzenini öper ve yalvarırım
    Şehrin ölümünü yanlış anlama
    Gözleri kör oldu doğrudur ama o kadar
    Ve şehrin gözlerini geri verme dakikalarıdır bu yılgın çanlar

    Senin odan günışığı en güzel müzik bana
    Farklılıklar odası
    Giden tren buharları içinde örümcek ağı
    Sen güzel örümcek ağı yaşamakla yaşamamak
    Doğduğumuz şüpheyle öldüğümüz şüphe arasına gerilmiş
    Garip bulut farklı müzik güzel örümcek ağı

    Ben bir yabancı buğunun kokusunu alıyorum
    Bu kokuyu alıyorsam onulmaz kıskançlık yaramdandır
    Benim garipliğime bakma benim kıskançlığıma bakma benim
    İncilerin ilk gerçek ve yeni yorumunu bulur gibi oluyorum
    Bu inciler denizlerin en karanlık noktalarında bile yoktur
    Benim ak ve kara kayalar içinde bulduğum inciler
    Bu inciler sen olmasan bende bile yoktur
    Oldukları yerde bile
    Sezai Karakoç - İnci Dakikaları
  • Benim bu dünyada bir yerim olmadı,
    Kuytu gövdemi saymazsak eğer.
    Gövdem ki varla yok arası,
    Hem varlığa, hem yokluğa değer.
    Ama yüreğim hiç solmadı.

    Bir gül koklayayım izin verin de.

    Ben yaşama da, ölüme de inandım;
    Tamamlarlar sanırdım eksiklerimi.
    Çarşıları hep birlikte gezerdik;
    Biri dostumsa, sevgilimdi öteki.
    İkisinin adını yanyana andım.

    Bir soluk alayım izin verin de.

    Metin Altıok-İzin Verin De
  • Terketmedi sevdan beni,
    Aç kaldım, susuz kaldım,
    Hayın, karanlıktı gece,
    Can garip, can suskun,
    Can paramparça...
    Ve ellerim, kelepçede,
    Tütünsüz uykusuz kaldım,
    Terketmedi sevdan beni...

    Ahmed Arif - Sevdan Beni
  • Gözler ki birer parçasıdır sende İlahın,
    Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,
    Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;
    Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!
  • sevdiğim ikinci kadınsın sen,
    ilkini sevmeye mecburdum.
    çok iyiliği oldu bana,
    ve hayatımda hiçbir mecburiyeti onun kadar sevmedim,
    sevdiğim ikinci kadınsın sen!
    ilkinin yerini alman mümkün değil,
    o öğretti bana sevmeyi,
    o öğretmese sevemezdim seni bile,
    inan o tuttuğu için ellerimden,
    yürümeyi öğrendim, koşabildim sana.
    onun gözlerine benzediği için gözlerin,
    alamadım gözlerimi senden,
    sana aşığım, seni seviyorum.
    sevdiğim ikinci kadınsın sen!
    hayatım boyunca omuzumda taşıyorum onu,
    ve sen her sabahımdasın,
    kıskanma
    alfabede bile senin adının baş harfi ondan sonra gelir,
    kalbim şimdi senin,
    onun kadar sev beni kafi
    o doğurdu, sen öldürme!

    (bkz: ceyhun yılmaz)
  • Orhan veli şiirlerinin tamamı diyebilirim ama Yalnızlık Şiiri bir başkadır. Bilmezler...
    Müşfik Kenter'in sesinden Orhan Veli
  • Bir ayak sesi duymayayım
    Kapıya koşuyorum
    Gelen sen misin diye
    Bir sarı saç görmeyeyim
    Yüreğim burkuluyor
    Ağlamaklı oluyorum
    Her şey bana seni hatırlatıyor
    Gökyüzüne baksam
    Gözlerinin binlercesini görürüm
    Bir rüzgar değse yüzüme
    Ellerini düşünmeden edemem
    Yaktığım bütün sigaraların dumanları sana benzer
    Tadı senden gelir
    Yediğim yemişlerin
    İçtiğim içkilerin
    Ve içimdeki bu dayanılmaz sıkıntı
    Bu emsalsiz hüzün
    Seni beklediğim içindir

    Resmine bakamaz oldum
    Uykulardan korkuyorum artık
    Utanıyorum odamdaki bütün eşyalardan
    Şu sedir hala gelip oturmanı bekliyor
    Şu ayna karşısında güzelliğini seyretmeni
    Şu kadeh dudaklarına değebilmek için duruyor masada

    Ve şu saat geldiğin anda
    Durabilir sevincinden
    Zaman çıldırabilir
    Çünkü benim dünyamda
    Ölümsüzlük, seni sevmek demektir.

    Bir çocuk doğmayı bekler
    Bir ağır hasta ölmeyi
    Bitkiler yağmur ve güneşi bekler
    Yalnız bir kadın sevilmeyi
    Ve düşün ki bir adam
    İçinde bütün bekleyenlerin korkusu ve ümidi
    Seni bekler
    Asılmayı bekleyen bir idam mahkumu gibi

    Sen gelinceye kadar
    Pencerem kapalı duracak
    Rüzgar gelmesin diye
    Artık perdeleri açmayacağım
    Gün ışığı girmesin diye
    Sonra kahrolacağım
    Bu karanlıkta, bu derin yalnızlıkta
    Ve günlerce gecelerce haykıracağım
    Nerdesin diye, nerdesin diye

    Bir gün bu kapıdan sen gireceksin
    Biliyorum
    Ergeç bu bekleyişin bir sonu gelecek
    Yıllarca sonra
    Öldüğüm gün bile gelsen
    Bütün bu bekleyişlerimi ve öldüğümü unutup
    Çocuklar gibi sevineceğim
    Kalkıp sarılacağım ellerine
    Uzun uzun ağlayacağım
  • Fena Kadın, Fena Çocuk, Fena Sevgili

    Güzel yüzün, uzamış siyah saçlarınla mâruf 
    Sen fena kadın, fena çocuk, fena sevgili 
    Kitaplardan, müzelerden, heykellerden kaçırdığım 
    Rakı ile sarhoş İstanbul akşamlarından firar eden sen 
    Ben aşklar düşünürüm senin için, gizlenmez, ilan edilmez 
    Mesela, karlı kanun akşamları sokaklarda olduğun hatırıma
    gelir

    Ağzın, yüzün ve tütün kokan ellerin üşür
    Keşiflerin vardır şehirlerin gecelerine ve hayatlarına dair
    Benim en uzak evlerden şiirlerimin daima beraber olduğu
    insanlar uzanır 
    Sen bakkal dükkanları, meyhaneler, fırınlar önünde durursun
    Yüzün akşamları sokaklarda kartpostal satan delikanlının
    ezberindedir

    Üç beş kişiyle içilen yerlerde adın geçer
    İşte böyle, senin rüyalarının güler yüzlü insanları vardır
    Tutalım ki küçük bir tiyatrodan şarkılar ilan edilir
    Fena aşklar yaşatan bir çingene takımı amerikan havası çalar
    sen aklından uzun seyahatler geçirirsin
    Bir dükkandan vapur resimleri satın alan kadın senin neler
    hâyâl ettiğini bilir
    (Dünyanın milyonlarca kadını benim kendileri için yazdığım
    şiirleri bilmezler)

    Geceleri ağzında cıgara ile iskelede görünürsün
    Ben şarkı söylenir kumar oynanır aşklar yaşanır o kahveyi 
    düşünürüm
    Karanlık gecelerde kaçakçı motorlarının ışıkları aynalara takılır
    Saçları darmadağın insanlar iyi şeyler düşünmelerine rağmen
    yüzleri gülmez
    Benim içlenip yolculuklar düşündüğüm saatlerde sen ellerine
    bakmaya cesaret edemezsin

    O sonsuz akşamların birinde seni rüyalarımızda soyunuk buluruz
    Her gece dünyanın birçok kadınları büyük bir ayna önünde
    dünyadan gizli soyunurlar
    Sen, küçük bir kuliste yeni şarkıların için elbise değiştirirsin
    Bir kral gibi giyinmiş dünyalara methin yapılır.

    İlhan Berk
  • Şu serilmiş görünen gölgeme imrenmedeyim...
    Ne saâdet, hani ondan bile mahrûmum ben.
    Daha bir müddet emînim ki hayâtın yükünü,
    Dizlerim titreyerek çekmeye mahkûmum ben.
    Çöz de artık yükümün kördüğüm olmuş bağını,
    Bana çok görme, İlâhî, bir avuç toprağını!...
  • ben bu çağdan bir kere de şerefimle geçeceğim
    lazım gelen gülleri göğsüme gömmüşüm
    birleşmemiz radikal olacak ben kan vereceğim
    bunu daha çok küçükken bir filmde görmüştüm!

    ah laikse aşkımız biter elbet bir kışbaharyaz günü
    gözlerin uçurumlar kaydeder avuçlarıma
    bir çınar gövdesini bir hamle daha yayar
    üç içbükey komodin silah çeker vurulur
    sen gidersin, denklem düşer, ben aşk olduğumu ağlarım
    bir kelebek konduğu yerde bir mayın olduğunu anlar.

    ben dünyaya karşı durmak ile meşhurum
    olma. yokluğun bulunmama larcivert lavlar akıtır.
    nasıl çekip gitmiş bir şaman
    çekip gitmiş, bir şaman değilse en çok
    benim gibi sonsuz bir at
    hiç koşmuyorken de attır.

    biliyorum lir sızmıyor şakaklarımdan
    ve yüzümde şeyh çıldırtan yarıklar da yok
    annem beni hep çok sevdi, kız gördüm mü ağlıyorum
    modern bir alışkanlıktır ölmek, seni doğasıya seviyorum
    ben sana düzenli olarak telefon ediyorum.

    mıknatıssız bir pusula olarak
  • Hergün Seninle
    Güzel olan
    Her günü seninle tekrar tekrar yasamak
    Erimek yarini olmayan zamanlarda
    Durdurmak bir yerde bütün saatleri
    Bütün kurallari kirip parçalamak
    Sonra varmak o yerlere
    Mevsimlere dur demek
    Kar yagarken çiçek açtirmak agaçlara
    Günesi bir aksam saatinde tutup birakmamak
    Sonra doldurmak ay isigini kadehlere
    Delicesine içmek
    Ve unutabilmek her seyi ansizin
    Sevmek seni en yücesiyle sevgilerin
    Birlikte geçmis, gelecek bütün çaglari asmak
    Güzel olan
    Sevmek seni Tanrilar gibi
    Seninle Tanrilasmak...

    Bir gün bu akan sele dur diyecegim, göreceksin
    Ne bu sehir kalacak
    Ne bu duygusuz sürü
    Bu korkunç kalabalik
    Her vapur seni getirecek bana
    Bütün istasyonlarda seni bekleyecegim
    Kapilar sana açilacak
    Senin için söylenecek sarkilar
    Siirler senin için yazilacak
    Her evde bir resmin
    Her meydanda bir heykelin olacak
    Ve sen kimi gün bir rüzgar gibi
    Kimi gün denizler gibi, bulutlar gibi
    Kopup ötelerden, ötelerden
    Yalniz bana geleceksin
    Bir gün bu akan sele dur diyecegim göreceksin.

    Ben eskimeyen tek güzelligi sende gördüm
    Sende buldum erisilmez hazlari
    Yaninda siyrildim korkulardan, yalanlardan
    Duygularin en ölmezini sende duydum
    Susuzlugum dudaklarinda dindi
    Yalnizligim ellerinde
    Çogu gün unuttum açligimi
    Sende doydum...

    Ilk defa seninle bütünlendim, anliyor musun
    Anladim yasadigimi her nefes alista
    Seninle geçtim bütün zamanlardan
    Seninle var oldum
    Eridim seninle bir sonsuz çalkanista.

    Boynunda bir yer vardir, ben bilirim
    Ne zaman oradan öpsem,
    Degisir gözlerinin rengi
    Yanar dudaklarin, terler avuçlarin
    Dökülür kapkara aydinlik gibi
    Omuzlarina saçlarin
    Gitgide artar kalbinin vuruslari
    Bir musiki halinde dünyami doldurur
    Ansizin bütün sesler kesilir
    Zaman durur
    Bir bas dönmesi baslar o en yükseklerde
    Her gün seninle yeniden var oluruz
    Eriyip kayboldugumuz yerde...

    Sesini duymadigim gün
    Yasanmis degil
    Açan çiçek degil
    Öten kus degil
    Yüzünü görmedigim gün
    Içimde yildizlar sönük
    Günesler günes degil
    Seni sevmedigim gün
    Seni anmadigim gün
    Olacak is degil...

    Her günüm seninle geçsin
    O günese en yakin
    Kimsenin varamayacagi bir dag basinda
    Uçsuz bucaksiz uzak denizlerde
    Insan ayagi degmemis ormanlarda
    Uzaklarda, en uzaklarda
    O gemilerin ugramadigi limanlarda
    Isigim ol, alinyazim ol benim
    Vatanim ol, evim ol
    Yeter ki bir ömür boyu benim ol
    Her günüm seninle geçsin...
    Ümit yaşar oğuzcan
/ 2