öğrenciye 12 yılda ingilizce öğretemeyen sistem
-
Türkiye'deki sistemdir. -
Öğrenciyi zorla sınavlara sürükleyerek yarış atı misali yarıştıran sistemdir. -
Anadilimiz olan Türkçe yi de adam akıllı öğretemeyen sistemdir
Ülkemizde her şey sadece sınavdan ibaret sayıldığı için eğitimde malasef bu şekilde oluyor çocuklar öğrenmek için değil sınavları vermek için öğretmenler ise mantığını öğretmek için değil sınavlarda nasıl daha hızlı soru çözerler mantığı ile anlattığı için çocuklar sınavlardan sonra birçok şeyi unutuyorlar gerçi sorun değil ya seneye gene aynı şeyleri öğretecekler sonuçta di mi
Her sen aynı müfredat mı olur çocuk öğrenmek için çabalamıyor bile artık seneye nasıl olsa gene aynı konular
-
ilkokul ve lise dönemimde iyi ingilizce hocalarımın olması hasebiyle dil konusunda sorun yaşamadım. buna ingilizce'yi sevmem ve kendi çabamı da ekleyebiliriz elbette.
ilkokul seviyesinde sistemin hatasını ekleyebiliriz, en azından gerekliliğini öğretemeyen bir sistem mevcut.
ancak lise seviyesinde bakıyorum da göz attığım yerlerde hep cambridge, oxford vb. yayınlar kullanılıyor. yahu elin ingiliz'i de bu yayını okuyor, yani o kitaplar o kadar güzeller ki, değerlendirilmemesine üzülüyorum.
burada hatayı tek yere yüklemek doğru olmaz, lakin kendi gözlemim, yds gibi ingilizce ölçmeyen sınavlarlar ingilizce hocaları ve ülkenin dil seviyesi belirlenmeye devam ederse, 12 değil 22 yılda da ingilizce öğrenemez evlatlar.
girdiğiniz her iş başvurusunda da ingilizce biliyor kısmını işaretleyip, seviyeniz konusunda kutucuklarla bakışırsınız. -
7 yıl boyunca (hazırlık sınıfı dahil) bütün derslerimi ingilizce gördüğüm atılım lisesinden ingilizce bilmiyor olarak ayrıldım. ne mutlu bana ! -
kendi dilini düzgün konuşamayan ve kendini ifade edemeyen insanlar var. ingilizcenin öğrenilmemesine şaşırmıyorum.
ülkemizdeki sistem dil öğretmeye değil sınava hazırlamaya ve yarıştırmaya yönelik. senin ne kadar iyi bildiğinin önemi yok, diğerlerinin ne kadar kötü yaptığının ve onların önüne ne kadar geçebildiğinin önemi var. idare edecek kadar puan alsam yeter mantığı var. merak edip araştırmak yok yan gelip yatmak var. bunaltıcı bir müfredat, yeri geldiğinde asık suratlı hocalar var. ülkenin eğitimi insanların huzuruyla paraleldir. ülkede evvela huzur hakim değil, kaos var. bu da eğitime ister istemez yansıyor. bir de işinin ehli insanları öğretmen yapmayıp, öğretmen olacak insanları da kpss denen serüvenle yarıştırıyorlar. kpss'de daha çok soru çözüp diğerlerini geçmek kişinin iyi bir öğretici/öğretmen olacağı anlamına gelmez.
dil konusu ise bambaşka dünya. ilk olarak bir dili öğrenmek için size bebek gibi davranılması gerekir. küüüüüüüüt diye sıfat, özne, zamirden değil önce kulağın alışmasından başlanır. anlamasanız bile bir hocanın karşınıza geçip konuşmasıyla başlaması gerekir. sonrasında sıfırdan başlanır ve ilerlenir. sit down please dedikten sonra ahmet tahtayı sil oğlum demekle yürümez bu iş.
yabancı dil insan zihninin en berrak olduğu dönemde verilmeye başlanmalıdır. ufak yaştan başlar, orta yaşlarda şekillendirir ve mantığını izah eder, olgun yaşlarda da bunu tam olarak oturtursunuz. türkiye bu konuda çok geri. gerçi eğitim anlamında artık dünyada birçok ülkeden de geri olmaya başladı. bunu da ayrı tartışma konusu yapabiliriz.
son olarak dil öğrenilecekse sınıftaki öğrencilerin birbirleriyle ıkına sıkıla o dille konuşmaya çabalanması da gerekir. eğer dili öğrenen öğrenci okumayı söktüğü bir yaştaysa hikaye kitapları okumaya çalışmaya başlamalı ve onu anlamak için gayret göstermelidir. 12. sınıf lise öğrencisine i was, they were göstermekle olmuyor işte. kasmayın.
e peki bu kadar konuştun birader tavsiyen var mı derseniz evet var.
bir hikaye kitabı alın. bir de sözlük. kitabı okuyun. anlamadığınız her kelimenin altını çizip türkçe anlamını bir kağıda yazın ve ara sıra bu kağıdı okuyun. kitabı anlamak için gayret gösterin. bir sayfada yeri gelir 5 yeri gelir 25 tane anlamadığınız kelime çıkar, sıkılmadan çevirmeye başlayın. okuyup anladığınız metinlere ellemenize gerek yok. fakat anlamadığınız her kelimenin üstün gidin. bu kelimelerle kafanıza cümle kurmaya çabalayın. gerekirse egzersiz yapacak hayali bir arkadaşınız olsun. ağızdan çıkan kelimeyi kulağınız duyarsa beyninize daha iyi işlenir. kitabı bitirdikten sonra kelimeleri ara sıra tekrar okuyun ve ezberleyin. evet ezberlemek zorundasınız, eğer türkiye'de yabancı dilin aktif kullanıldığı bir işle meşgul değilseniz körelmeye başlarsınız bu yüzden ezberlemeniz gerekir. seviyenize göre bir kitapla başlayın, sonra giderek daha zorlarını alır ve çevirirsiniz. -
Ezbercilikten nasibini alan bir sistem var olduğu sürece devam edecektir. Neyse tanım yapmak için kastım açıkcası. Çünkü benden önceki girdilerde tüm yönleri ile haklı eleştiri oklarına maruz kalmış. Ben de o sistemin içinde çıkıp çok sonraları ingilizce öğrenmeyi başarmış biriyim. Şimdi sıra bana ingilizceyi sevdiren öğretmenin bu sene öğrencileri için facebook hesabından yaptığı duyuruya gelsin.
My dear students,
Elimi kalbinizin üstüne koydum. Şimdi derin bir nefes alın ve bunu hissedin. Bir yandan da şunu düşünün ; bir zamanlar ben de sizler gibi bir öğrenciydim ve sizin oturduğunuz sıralarda oturuyordum. Hiç İngilizce bilmiyordum, harfleri ve rakamları bir türlü öğrenememiş ve adımı ve yaşımı söylemekten öteye gidememiştim. Saatler bana da çok karmaşık gelirdi ve biri İngilizce soru sorduğunda heyecandan ellerim terler, yüzüm kıpkırmızı olurdu.
Sonra bir gün karşıma bir öğretmen çıktı. Elimden tuttu, başımı okşadı, sırtımı sıvazladı ve gözlerimin içine bakarak bana "korkma" dedi, "ben sizin için buradayım."
Siz de benden korkmayın ve size İngilizce öğretmek için burada olduğumu unutmayın. Öğrenmekte zorlandığınız zamanlarda kendinizi bana teslim edin, emin olun ben ne yapmam gerektiğini çok iyi biliyor olacağım ancak sizin buna açık olmanız lazım. Lütfen size yardım etmeme izin verin.
İnsanın anadili haricinde bir dili öğrenmesi ve bu dilde ustalaşması hiç de kolay bir iş değildir ancak bu çok zor olduğu anlamına da gelmez. Anneniz babanız bile olsa herhangi biri size İngilizce öğrenemeyeceğinizi söyleyecek olursa buna sakın inanmayın. Etrafınızda her zaman olumsuz yorumlar yapan ve moralinizi bozmaya çalışan insanlar olacaktır. Sizler kimseyle yarışmak ya da kimseye bir şey ispat etmek zorunda değilsiniz. Bu uzun bir yolculuk, arkanıza yaslanın ve bu yolculuğun tadını çıkartın.
Birbirinize karşı her zaman pozitif bir tavır takının. Çelme takan değil destek olan arkadaşlar olun. Zorlandığını gördüğünüz arkadaşlarınızla bilgilerinizi paylaşmak konusunda cömert olun.
Dil öğrenmek, spor yapmak gibidir; ciddi bir disiplin gerektirir. Ben size bu sporu nasıl yapacağınızı gösterebilirim ama sizin yerinize spor yapamam. Elimde sihirli bir değneğim yok ama eğer olsaydı da muhtemelen kullanmazdım çünkü bu, yolculuğunuzu sizden çalmak olurdu.
En büyük gücüm bilgi birikimim ama daha da ötesinde sizlere karşı sevgim ve inancımdır.
Ben size İngilizceyi büyük bir aşkla öğretmeye çalışırken sizler de aklınızla değil kalbinizle öğrenin, çünkü kalp unutmaz !
Sincerely,
Ferit Günaydın.
Your English Teacher
Eğitim sisteminin işte böyle güzel yürekli öğretmenlere ihtiyacı var. -
Herkese herkez diye yazdıran sistemdir. -
12 yılda türkçeyi de öğretemeyen sistemdir. ayrıca 16 yılda meslek ehli insanlar beklemektedir. -
12 yılda ne öğrettiği asıl soru olması gereken sistemdir -
Yabancı dilde konuşma odaklı öğretim yapması gerekirken gramer ve çeviri odaklı konuşma eğitimi verildiği içindir. Kafada cümleyi Türkçe kurup çevirerek konuşmaya çalışırsan konuşamazsın tabi ki. Anadil mantığı ile öğretim yapılması gerekiyor. -
İngilizceyi öğrenmekten kasıt konuşabilmek ise bunu yapamıyor evet. Ancak yurtdışında şunu gördüm ki, dil okullarında gramer bilgisi en iyi olanlar hep Türklerdi. Özellikle uzak doğululara, japonlar ve Koreliler dahil dilbilgisi konusunda fark atıyoruz. Bizim pratik eksiğimiz var. onu da Amerika veya İngiltere olma şartıyla iki ay gibi bir süre de halledebiliyoruz. -
-how are you ?
-yes -
okulda kim ne öğrenmiş de ingilizce öğrenememekten yakınıyorsunuz.
ingilizce öğrenmeyi gerçekten istemediğiniz sürece, kimse size yardım edemez.
ilköğretim + lise(anadolu) + 1 yıl özel ingilizce kurs + 4 yıl yurt dışı üni '*' + 4 sene yurt dışında yaşamak ve hala ingilizce biliyorum derken çekinmek = ben.
neden, çünkü ingilizceden oldum olası nefret ettim. mesleğim gereği öğrenme zorunluluğum olmasa hala öğrenemezdim. bir çok öğrenim, sizin o bilgiye ne kadar aç olduğunuzla ilgili. sevmek zorundasınız. sokma bilgi bir yere kadar sizde kalır.
halbuki az biraz alt yapısı olan ve dil öğrenmeyi seven bir kişi;
ingilizce şarkıların anlamlarını bilerek, eşlik eder,
filmleri, dizileri ingilizce alt yazılı seyreder ve
ingilizce chatleşecebileceği 2,3 kişi bulursa ingilizceyi 1-2 sene içerisinde rahatlıkla çözer. öğretmenden daha iyi şakır ingilizceyi.
-
Daha kendi dilimizin doğru bir şekilde öğrenememişken, ikinci bir dili öğretmek gerçekten eğitim sistemimizin en büyük hatalarından biridir.
Ayrıca dil dediğimiz şey konuşarak öğrenilen ve geliştirilen bir şeyken, bizde -yani benim bildiğim ve gördüğüm kadarıyla- sadece grammar bilgileri ezberletildiği için yetersiz kaldığımızı düşünüyorum. -
çalışanı 50 senede ihya etmeyen sistemdir. çiftçiyi ömür boyu devlet desteğine muhtaç eden, sonra da ithalatı serbest bırakıp ürünün neden bu kadar pahalı diye çemkiren sistemdir.
eğitim için gittiği okulda çocuğunu eroine alıştırıp, sonra şantajla çocuğunu ya fahişe, ya kiralık katil yapan sistemdir. biz akşama kadar çalışıp eve döndüğümüzde haber diye propagandayı bize izlettiren, sonra da o propagandayla tüm bunları yapan sistemi bir de bize övdüren sistemdir.
istediği gerizekalıyı başımıza diken, sonra da demokrasi işte sen seçtin deyip itaate zorlayan sistemdir. kimsenin senin çocuğunun ingilizcesiyle falan ilgilendiği yok. okullar propaganda yuvasıdır. yeterli düzeyde propagandayı gencecik beyinlere enjekte ettikten sonra gerisi bunu anlamaman için kılıftır başka bir şey değil.
kitap önerisi : okulsuz toplum- ivan illich -
İngilizce bilmeyen İngilizce öğretmenleri olan bir ülkede şaşılmayacak durum. -
sisteme, öğretmenlere ne desek bilmiyorum ki belki de dil becerisi türkler olarak çok iyi değildir bizde bilmiyorum.
pakistanlı bir arkadaşımın bir sürü akrabası vardı türkiyede. beni yemeğe davet etti. ama ne kalabalık bir ortam. kendi dilleri urduca. ingiliz sömürgesinden dolayı ingilizce de öğrenmişler güya ama sadece bir kadın benimle ingilizce konuşuyor. cevap veremiyorum.
ingilizceyi bu kadar iyi konuşmayı nerden öğrendiniz dedim. okulda ingilizce dersinde dedi. öğrenim dilleri mi ingilizce bizler gibi ders saatimi görüyorlar diye sordum arkadaşa.
aynı sizlerdeki gibi ingilizce dersi görüyoruz işte dedi. hayret etmiştim. -
Çünkü sistem ingilizce okur-yazarlığı üzerine kurgulanmıştır. İngilizce konusmak pratikle olur, hatalarımızın düzeltilmesiyle iyileştirilebilir. Örneğin, bisiklet sürme diye bir dersiniz olduğunu düşünün, burada bisikletin tanımı, mekanizmaları, fren nerede, sele vs her şey anlatıldığını düşünün, sonra deseler ki biz sana her türlü bilgiyi verdik, hadi sür bakalım deseler, her türlü bilgiye sahip olmamıza rağmen bocalamamız düşmemiz hemen hemen kesin olacaktır, işte amaç o bocalamalardan sonra kalkıp tekrar tekrar denemektir, bunu yüzmeyi öğrenmeye de benzetebilirsiniz, pratik olmadan teoriğin bir anlamı olmayacaktır. Ayrıca ingilizceyi bir ders değil bir dil olarak görmeli, yanılmaktan çekinmemelisiniz. Unutmayın kimse emeklemeden yürüyemez, yürümeden de koşamaz. 12 yıllık teorik eğitim, eğer bunu sadece ders olarak görmüşseniz asla akıcı konuşmanıza yeterli gelmeyecektir. Bırakın sistemi eleştirmeyi, bol bol dinleyin, bol bol izleyin, hata yapmaktan çekinmeyin, sormaktan utanmayın, ingilizce başka türlü konuşulmaz. -
Bu konuyu ne zaman görsem aklıma Aykut Elmas'ın İngilizce temalı 'yes ay dozont' vine aklıma gelir. 12 senede çoğumuz ne eksik ne fazla.
+Do you speak English?
-Yes ay dozont'!