nilgün marmara
-
şu kısacık hayata bol gelmiş, kendi isteği ve arzusu ile yaşamına son vermiş dünyayla yaralı, kadın şairimiz.
ölümü ve ölü evini şu sözcüklerle tanımlamıştı:
"geliyorlar, bu evde doğan yeni bir ölümü görmeye. koşarak, düşe kalka yuvarlanarak, sürünerek... nasıl olursa olsun; görmek için bu eski dostların yeni cesetlerini ve göstermek için kendi dirimlerinin kıvılcımlarını - geliyorlar! uyuyan arzunun düşün imgelemenin anlağın belleğin leş kokularını duymaya geliyorlar. ölüm sessizliği, toz ve küf kokan evden ayrıldıklarında seviniyorlar canlıyız diye."
ışığın her daim bol olsun. -
''Bir karga bir kediyi öldüresiye bir oyuna davet ediyordu.
Hep böyle mi bu?
Bir şeyden kaçıyorum bir şeyden, kendimi bulamıyorum dönüp gelip kendime yerleşemiyorum, kendimi bir yer edinemiyorum, kendime bir yer...
Kafatasımın içini, bir küçük huzur adına
aynalarla kaplattım, ölü ben'im kendini izlesin her yandan, o tuhaf sır içinden!
Paniğini kukla yapmış hasta bir çocuğum ben.
Oyuncağı panik olan sayın yalnızlık kendi kendine nasıl da eğlenir.
Niye izin vermiyorsun yoluna kuş konmasına
niye izin vermiyorum yoluma kuş konmasına
niye kimseler izin vermez yollarıma kuş konmasına?
"Öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna" bir çocuk demiş.''
kendimi bulduğum bu muhteşem şiirin şairi olan,yolunu kuşlarla bezemek istediğim güzel kadındır.öğrencilik yıllarında başlayan Sylvia Plath sevgisi,Zelda Nilgün Marmara'yı ölümde de sevdiği şairin yazgısıyla birleştirmiştir.29 yaşında intihar eden şair geride şu satırları bırakmıştır:
“13 Ekim 1987
Salı
Sevgilim
Her gün kötücül bir düşü kurmak ve onu taşımak artık kılgıyı gerektiriyor. Sana böyle bir yük bırakmak istemezdim ama sen akıllı ve güçlüsün, çabuk unutursun.
Bu durumdan kimse kimseyi ya da kendini suçlu, sorumlu saymasın, çünkü suç yok. Yalnızca ırmağın akışına bir müdahele söz konusu!
Her anın niye'sini sorgulayan bir varlığın saygısızlığını yok etmek için kararlaştırılmış bir eylem bu! Çocukluğun kendini saf bir akışına bırakması ne güzeldi. Yiten bu işte! Bu tükenişle hiçbir yeni yaşama başlanamaz, bu nedenle tüm sevdiklerime elveda diyorum. Ben'i bağışlayın! Bunu en çok annemden, babamdan ve Kağan senden diliyorum. Dostlarımdan da!
Nilgün Marmara Önal
Seni hep sevdim Kağan!
Hoşçakalın!
P.S.1 Cenaze töreni istemiyorum, mümkünse yakınız lütfen!
P.S.2 Kuşlar ölünceye kadar iyi bakınız onlara
3 Sahneden çekilirken yaşamıma karışmış herkesi selamlıyorum
4 Kağan arzu ederse ileride, daktiloya çekilmiş şiirleri bastırabilirsin”
Nilgün Marmara /Defterler /s.533
-
Ölümünden önce hiçbir eseri basılmamış olan güzel insan. Basılsın istemiyormuş şeklinde duyduğumu hatırlıyorum. Ölümünden sonra eserleri basılabilmiş.
İyi ki de basılmış yazıları, şiirleri de günümüze gelmiş.
kırmızı kahverengi defter adı altında bazı yazılarının fotokopisi basılmıştır. Ama bu kitap piyasada yok. E kitap formatında bulunabilir. Ben öyle buldum. Henüz bitirmedim ama. He bir de bu kitabın başlarında çüktüf diye bir kelime var. Nilgün marmara uydurmuş. Aptal, andaval gibi bir anlama geliyor sanırım. -
keşke ölmesey- miş dediğim yazar. dünya dan zaten sağ çıkamıyacaktık be. -
ben bu gecemi senin ile konuşmak için ayırdım nilgün abla. sigaram da hazır sözlerim de...
anlamak için okuyalım nilgün ablayı arkadaşlar, övmek için değil... eminimki kendisi de bunu isterdi.
savrulan beden 1982
pek az zamanı kaldı bu zora koşulmuş bedenimin, olduğum gibi ölmeliyim, olduğum gibi...
tüy, kan ve hiçbir salgıyı düşünmeden,
kesmeliyim soluğunu doğmuş olmanın!
nasıl da biçilmiş kaftan ölüm
bu solgun yürek için.
sevinçlerle sevinçleri bağlamayan zaman bir,
bir boz köprü ve onun dayanılmaz gölgesi.
yitiyor işte gözardı edilen bedenim,
olduğum gibi ölmeliyim, olduğum gibi...
dost, ana baba ve hiçbir umudu düşünmeden doğramalıyım bu tiksinç vücudu beynimle!
bilir miydim yaklaşan karanlığı daha önceleri,
son verilebilir yaşamın benimki olduğunu?
şendim, şendim ben,
kahkaham insanları ürkütürdü!
zamanı azaldı artık, zorlanmış bedenimin, olduğum gibi ölmeliyim, olduğum gibi...
aşk, bağ ve hiçbir utkuyu düşünmeden, kalıvermeliyim öylece kaskatı! -
ey iki adımlık yerküre, senin bütün arka bahçelerini gördüm ben... der nilgün marmara.
yabancı şiirinde de yabancıların en yakınıydın sen, der....
YABANCI
En yakın yabancı sendin,
Daha sürülmemişken ışığın biberi
yaramıza,
Yaslanırken boşlukta duran bir merdivene
henüz.
Güzdü sonsuz bir çöle takılan bakışımız,
ilkyaz derken - kışı gözden kaçıran
yüzlerce eller yukarı, saygı duruşlarımız
en güçsüz kollarla -
Çözüldü aşkın zarif ilmeği
bulandı aynalar duruluğu.
Çok gizli bir doğru gecenin toyluğunda
bilmedik çekenin yanlış bir uzaklık
olduğunu...
Yabancıların en yakınıydın sen! -
Kendime yasakladığım kişiler listesinde zirveyi zorluyor -
çok korkuyorum nilgün, çok. bir mektuptan ne denli korkulabiliyorsa, o denli korkuyorum. -
29 yaşında intihar ederek yaşamına son veren nilgün marmaranın birtakım yazı ve şiirleri birleştirildiğinde alternatif bir intihar mektubu okutuyor bize. belki de..
---------
bir şeyden kaçıyorum bir şeyden,
kendimi bulamıyorum dönüp gelip kendime yerleşemiyorum,
kendimi bir yer edinemiyorum,
kendime bir yer...
kafatasımın içini, bir küçük huzur adına aynalarla kaplattım,
ölü ben'im kendini izlesin her yandan,
o tuhaf sir içinden!
paniğini kukla yapmış hasta bir çocuğum ben.
oyuncağı panik olan sayın yalnızlık kendi kendine nasıl da eğlenir.
bir karga bir kediyi öldüresiye bir oyuna davet ediyor.
hep böyle mi bu?
azımsanmayacak kadar ölmüşüm!
azımsanamayacak denli ölüyüm!
geliyorlar!
bu evde doğan yeni bir ölümü görmeye; koşarak düşe kalka yuvarlanarak, sürünerek.
nasıl olursa olsun; görmek için bu eski dostlarının yeni cesetlerini ve göstermek için kendi dirimlerinin kıvılcımlarını.
geliyorlar!
uyuyan arzunun, düşün, imgelemenin, belleğin leş kokularını duymaya geliyorlar.
ölüm sessizliği, toz ve küf kokan evden ayrıldıktan sonra seviniyorlar canlıyız diye.
ben bir tehdidim onlar için çünkü bir varlığım, cinssiz bir bebek, rolünü bulamamış, iyi ezberleyememiş bir hayvan, her yöne savrulabilir, dağılabilir bir atom.
neden büyüdünüz, genleştiniz, yayıldınız, gövdelerinizle, aletlerinizle, anlaklanınızla, aşklarınızla, ağlatılarınızla, güldürülerinizle, yüceliklerle, bayağılıklarla.
yitecek, yitecek kumların dibinde.
bütün yazılanlar, yaşananlar deli gözüyle bakan ölü bir balık olacak, ölü bir denizin sayılabilir, sayılamaz kumları içinde.
bir sevi/ölüm denizinin, yaşama yanılsaması dibinde!
çıkış yolu mu?
arka pencere hangi gezegene açılır?
baktığı yer yakın bir beyaz duvar.
ama sonrası da beni çok ürkütüyor; binlerce binlerce düşüm, dileğim..
hayatın neresinden dönülse kârdır.
dönmek istiyorum.
gerçekleştirmek istediğim şey var.
dünyaya getirdim ben ölümü, kendimle.
kendimi istediğim kadar çok istedim ölümü.