napoleon on the bellerophon

  • bir gün bir şarkıyı kimin söylediğini merak ettim, napoleon'a sormakla shazam kurmak arasında kaldım :) sonra dedim adamı uğraştırmayayım, ben uğraştım buldum :) müzik bilgisi gerçekten hayranlık uyandırıyor, "kim milyoner olmak ister" de müzik soruları için telefon jokeri yapılacak kişi
  • Entrylerini ve paylaştığı müzikleri sevdiğim, entryleri okurken nicke bakmadan onun yazdığını direkt anladığım badidaşımdır kendileri. Evet badidaş.
  • Ben ki sözlükte yazan kesimde olup cok fazla girdi okumamama rağmen yazılarına denk geldiğim bir yazar. Kendisi ile ufacık bi konuşamıs olmuştu. Ve gayette canayakın birisine benziyor. Bol yazmaları olsun.
    Daha geniş zamanda daha geniş günlerde... '*'

    Edit: okumamamamamamama olarak düzeltildi.
  • (bkz: beirut) isimli harika grubun 2007 yılında yayınladığı Pompeii EP'sinde yer alan, dijital kimliğimi oluşturan şarkıdır.

    tanımı yaptıktan sonra başlayalım yazmaya. Ep'deki üç şarkı da apayrı hisler yaşatır, başka başka mekanlarda gezdirir insanı ama Napoleon on the Bellerophon; tüm Beirut albümlerindeki en hüzünlü, en karanlık şarkı olabilir. belki la llorona bu karanlık seviyesine yaklaşır. sözleri belli belirsiz anlaşılan bu şarkının şöyle bir hikayesi olduğuna inanıyorum. teorim doğru da olabilir yanlışta ama bence bu anlamıyla çok çok başka bir boyut kazanıyor şarkı.

    şarkının isminde geçen iki tarihi şahıs mevcut. biri hepimizin bildiği napoleon, diğeri ise yunan mitolojisinden bir kahraman olan (bkz: bellerophontes). ikisininde gücü ele geçirip, kaybetme öykülerinde benzerlikler vardır. napolyon da bellerophon da memleketleri dışında en tepeye çıkmış, daha sonra da kibirleri yüzünden tepe taklak olmuş şahıslar.

    ikisi de kendisini en tepeye taşımış şeyleri kibirleri nedeniyle terketmişler. bellerophon hayat boyunca bir çok zorlukla karşılaşır. son görevlerinden birini kendisine verilen (bkz: pegasus) ile tamamlar ve artık kendisini çok yüksekte görmeye başlar. hedefi artık (bkz: olympos) dağıdır. kendisini tanrılarla bir görmeye başlar ve kafa tutar. pegasus'a atladığı gibi tanrılar katına doğru yol almaya başlar. fakat buna sinirlenen (bkz: zeus) yolladığı bir at sineği ile pegasus'un bellerophontes'i sırtından atmasını sağlar. yere düşen fakat ölmeyen bellerophontes; kalan ömrünü aç, sefil bir şekilde geçirir. daha sonra evlatları da tanrılar tarafından öldürülür ve bunun acısını, kaybını ölene kadar yaşar. kibri yüzünden tepetaklak olmuş görkemli bir yaşamdır onunki.

    arada bazı farklar olsa da; napolyon da ülkesi dışında çeşitli savaşlar, görevleri tamamlar. devrim sonrası fransa'da var olan ilişkileri nedeniyle sürgün yer. italya'da, mısır'da bir savaşa katıldı. burdaki başarıları ile ünlendi. bu ünü sayesinde çeşitli darbe ve siyasi oyunların içinde yer aldı. en sonunda kendi pegasus'unu bulmuştu. onun pegasus'u; imparatorluk tahtıydı. imparator olan napolyon; gözünü olympos'a dikmiş ve avrupa devletleri ile bir bir savaşa girmişti. başlangıçta başarılı da olan napolyn; rus seferinin başarısız bitmesi üzerine; ordusunun büyük çoğunluğunu kaybeden napolyon; biraz durup soluklanmak yerine kibrine yenik düşüp yeni bir ordu kurmaya çalışır. bu süreçte artan vergiler, savaştan bıkmış insanlar, ele geçirilen yerlerdeki halkların huzursuzluğu gibi sebepler işini zorlaştırır. kaybedeceği belli bir savaşa girer kibri yüzünden. tahtı bırakması, geri alması, waterloo falan derken ölene kadar sürgüne st. helena adasına gönderilir.

    ve başka bir ilginç tesadüfte; ikinci kez yakalanan ve st. helena adasına sürgüne giden napoleon'un bindiği ingiliz gemisinin adı HMS Bellerophon'dur. agamemnon gemisi ile çanakkale'yi bombalayan kurnaz, sinsi ingiliz diplomasisinin bir oyunu mu yoksa tesadüf mü bilmem. ama bana göre bu şarkı; o geminin güvertesinde yolculuğun bitmesini bekleyen napoleon'a fon müziği olarak yazılmış gibi. senelerce süren savaşlar, kazanılan zaferler, parlak bir deha ve en büyük mağlubiyetinden sonra düştüğün durum. orada olup napoleon'a bu şarkıyı dinletmek isterdim. şarkı bellerophon gemisinin güvertisindeki napolyon'un yaşadığı hüznü taşımakta sanki..

    son olarak; william quiller orchardson adlı ressamın konuyla ilgili yaptığı enfes bir resmi buraya bırakayım.
    bellerophon güvertesindeki napolyon
  • Bir iki bira içip muhabbet edilesi bir yazardır.
  • İyi bir badimdir, başlıklarıma koşuyor paçaları sıvayarak'*'. Gerek tarih alanında gerek müzik gayet dolu dolu bir kişilik, sözlükte yazması gereken insanlardan birisi.
  • Sözlükteki kadim dostikim. Sohbetiyle keyiflendiren, sıkıntılı durumdan çekip çıkaran biri. Bunu laf olsun torba dolsun diye söylemiyorum, gerçekten öyle biri. Kötü gününüzde sizinle dertleşir ve sonrasında o kötü auradan uzaklaştırır (kesinlikle psikolog olmalısın adamım:p) Müzik zevkine girmiyorum bile çünkü uçuyooorrr. İyi ki tanımışım seni önder (farklı bir isim yazmak isterdim ama aramızda olan sırrı herkese duyurmak istemiyorum djhdjdjd). İyi ki varsın canım arkadaşım, hep hayatımda kalman ve en kısa zamanda yüzyüze görüşmek dileğiyle:’)

    edit:imla vsvs
  • eskiden çalıştığım iş yerinde'*' üç arkadaştık. bir tanemiz müzikten sorumluydu, o açardı biz dinlerdik. diğer arkadaşım da beğendiği şarkı çıktıkça yada ilk defa duyduğumuz ve beğendiğimiz yeni bir şarkı açtığında sen bizim müzik dehamızsın derdi ona. bağlayacak olursak, evet, napolyon da bizim müzik dehamız.'*'
    başta müzik ve tarih olmak üzere birçok yeni bilgi edindiğim harika yazıları var.
    yazdığı uzun yazıları bol bol yazmasını istemek kendisine haksızlık olacağından, içinden geldiğince buralarda olmasını temenni edeceğim.
  • Kendisiyle hiç sohbetim olmadı. Onu sadece yazıları ve hakkında girilen entryler kadar tanıyorum. Anladığım kadarıyla harika bir müzik kutusu gibi birisi. Tarihi sevdiğini ve ilgi duyduğunu düşünüyorum. Yeni şeyler öğrenmenin yaşı yoktur. İnsanoğlu bilgiye daima açtır. Heybesinden çıkardıkları için teşekkür ediyorum, daha nicelerine inşallah..
  • müzik zevki aşmış yazar kişi. entry'lerini severek okuyor, takip ediyoruz.
  • tükürdüğünü yalamayan bir insanım genelde. nick altı başlıkların açılmasına da genel olarak karşıyım ama napoleon on the bellerophon gibi bir yazar olunca sözümden dönmek zorunda kaldım. bence sözlüğün en kaliteli yazarlarından kendileri. entryleri gerçekten bilgi verici ve insanı hiç sıkmıyor. ayrıca sayesinde beirut adlı grubu keşfettim. bu arada bence la llorona daha güzel'*'.

    demem o ki, kendisi çok kıymetli bir yazar ve daim olsun.
  • Palyaco muyum neyim ben guldureyim barii seni
  • izlenimlerim: biraz gamsız bir genç, kafa dengi, artık içki içmek değil içki olmak istiyor '*'

    doğru muyum? :d
  • çok hoşsohbet bir arkadaş, ağabey. ^^