iz bırakan kitap cümleleri
-
yüz binlerce insan avuç içi kadar bir yere toplanıp üst üste yaşadıkları toprak parçasını çirkinleştirmek için var güçleriyle çalışmış olsalar; üzerlerinde hiçbir şey yetişmesin diye her yanına taş dikmiş, filizlenen her otu kökünden koparmış, havayı taş kömürü, petrol yakarak ellerinden geldiğince kirletmiş, çevredeki tüm ağaçları kesmiş, tüm hayvanları, kuşları uzaklaştırsalar bile gene de ilkbahar ilkbahardı.
tolstoy'un diriliş romanının ilk cümlesi. -
Kör olunca hayat boyu gördüklerini de unutur muydu acaba insan? Düş bile göremezdi belki o zaman. Eğer kör kişi, belleğinin gözlerini de yitirmişse bu iş o kadar önemli sayılmazdı. Dünya her yerde birdi nasılsa.
Garip kuşlardı leylekler. Günün birinde, yuvasını düzeltmeye kalkışınca dişi leyleğin kendisine nasıl saldırdığını anlatmıştı Lekh. O da öcünü, kuluçkaya yatan leyleğin yumurtalarının arasına bir kaz yumurtası koymakla almıştı. Yavrular yumurtadan çıkınca erkek ve dişi leylek bu garip yaratığa şaşkınlıkla bakmışlardı. Kısa, çarpık bacaklı, biçimsiz bir şeydi yavrularından biri. Yamyassı bir gagası vardı. Dişisinin kendisini aldattığına inanan baba leylek yavruyu öldürmeye kalkıştı. Dişi leylekse yavruyu kurtarmak gereğine inanmıştı. Erkeğinin elinden kurtarmak için damdan avludaki samanların arasına yuvarlamıştı zavallıyı. Bununla aile kavgası sona ermişe benziyordu. Ama göç çağı gelince, leylekler toplanıp görüştüler. Uzun süren tartışmalardan sonra, dişinin kocasını aldattığı, onunla gelemeyeceği kararlaştı. Ardından da kararın uygulanışına geçildi. Kocasını aldattığına inanılan dişi, gaga ve kanat vuruşlarıyla öldürüldü. Erkeğiyle birlikte yaşadığı damın altında bulundu ölüsü. Yanında çirkin bir yavru iki gözü iki çeşme ağlıyordu.
Ne yağmurun, ne rüzgârın, ne de ateşin işlenen suçların izlerini silmeyeceğine inanılırdı. Adalet, bir demircinin elindeki güçlü çekiç gibi asılıydı dünyamızın üstünde.
-jerzy kosinski-boyalı kuş -
tanrı ancak kendine yetenlere yardım eder,şeytan ise kendine yetmeyenlere ya şeytan kendine yeter mi? geb -
Sen gülünce ben de hemen gülüyorum. Sen ağlayınca ben de hemen bir sigara yakıyorum. Sen pazara çıkınca ben de en azından balkona çıkıyorum. Sen bir şey sorunca biraz düşünüp cevap veriyorum ama çoğu zaman yine yanlış oluyor, kimi zamansa susarak boş bırakıyorum o soruyu. Sen tartışmak isteyince bildiğim her şeyi unutuyorum. Sen unuttun mu deyince zaten bildiğim bir şeyi tekrar hatırlıyorum. Senin varlığın bana yapılmış enteresan bir şaka sanki. Aslında ben hala bu şakaya nasıl karşılık vermem gerektiğini arıyorum.
emrah serbes
(bkz: hikayem paramparça) -
İnsanları yalan söyledikleri zaman dinlemeyi severim.
Olmak istedikleri, olamadıkları kişiyi anlatırlar. Yusuf Atılgan - Aylak adam -
Sevgili Bilge.. -
Bu şehir öyle bir şehir ki, küçük bir kız üzülür, üzüldüğü anlaşılmaz. Kuşlar cehennem çığlıklarıyla ötüşür, duyan olmaz. Bir ağaç acıkır, kimse… hiç kimse umursamaz.
(bkz: Deli Kadın Hikayeleri - Mine Söğüt) -
Insan yasamayi ve yasamamayi ayni sey diye saydigi zaman ozgurlesir.
Kirilov. -
Çünkü Tanrı önünde, bir özgürlük sorunundan çok, bir kötülük sorunu vardır. Seçeneği biliyoruz: ya özgür değiliz ve kötülükten her gücü elinde tutan Tanrı sorumludur; ya özgür ve sorumluyuz, ama Tanrı her gücü elinde tutmamaktadır.
(bkz: sisifos Söyleni) -
"peki ama ebedi yaşamın amacı nedir?" diye sordu kovrin.
"bütün yaşamınkinin eşidir; haz duymak. gerçek haz bilgidir ve ebedi yaşam sayısız ve tükenmez haz kaynağı sunar..."
(bkz: anton çehov - kara keşiş) -
"hepimiz suyun altındayız. Aşık olduğumuz anlarda, güldüğümüz ya da bir sanat eserine baktığımız anlarda suyun üstüne çıkıp ciğerlerimizi hava ile dolduruyoruz. sonra tekrar suyun altına giriyoruz. her an boğuluyoruz ama ölmüyoruz." -
"İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. Gerçeğin mayası gözle görülmez."
caanım (bkz: Küçük Prens.) -
Kırk ok yemiş çeriden farkım yok ki -
"insan tahammül edemeyeceğini zannettiği şeylere çok çabuk alışıyor ve katlanıyor."
Kürk Mantolu Madonna -
Kelimeler bile yan yana gelerek beni tanımlamak istemezlerdi.
Korkuyu beklerken/oğuz Atay/sayfa 66 -
Aklımdan geçen cümleler bile, boğazıma düğümlendiğinde anladım yalnız olduğumu. Ve bu konuda yalnız değildim.
Hayat/ serdar ortaç sayfa 30091992 -
“Anılar şeytanın kesesindeki altın sikkelere benziyor: keseyi açtığında bir de bakıyorsun; altın değil, ölü yapraklar var içinde...”
J.p.s. - bulantı
-
İyi bir hikaye, asıl bittiğinde başlar. Çok sevdiğim yazar Azra Kohen - Çi serisinden -
"Ve aşkın seyrini yönlendirebileceğinizi düşünmeyin; zira sizi lâyık bulursa şayet, aşk sizin seyrinizi yönlendirir.
Aşkın hiç bir arzusu yoktur, kendini gerçekleştirmekten gayri.
Fakat aşık olursanız ve muhakkak arzulara sahip olmanız gerekiyorsa arzularınız şunlar olsun:
Erimek ve akan bir dere misali olmak, ezgisini geceye mırıldanan.
Aşırı hassasiyetin ıstırabını tanımak.
Kendi aşk anlayışınız tarafından yaralanmak.
Ve kanamak, teşne ve pür neşe.
Şafakta kanatlanmış bir gönülle uyanmak ve şükran duymak bir başka aşk gününe.
Öğleyin dinlenmek ve teşekkür etmek aşkın vecdini.
Akşamleyin eve dönmek minnettarlıkla.
Ve sonra uyumak; yüreğinizde sevgiliye dair bir dua ve dudaklarınızda bir şükür ilahisiyle."
Halil Cibran - Ermiş -
hiç insan öldürmediği halde, altı kişinin canına kıymış bir katilden daha cani insanlar gördüm. umudumuzu öldürenleri gördüm.
dostoyevski / ölüler evinden anılar