her güne bir şiir
-
Aşk - Birhan Keskin: http://geceedebiyat.blogspot.com/2019/06/ask-birhan-keskin.html -
Göğe Bakma Durağı
İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım
Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
İnecek var deriz otobüs durur ineriz
Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya
Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
Beni bırak göğe bakalım
Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin bir ellerim yeter belleyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat
Durma göğe bakalım
Turgut Uyar -
Rahatı Kaçan Ağaç - Melih Cevdet Anday: http://geceedebiyat.blogspot.com/2019/06/rahat-kacan-agac-melih-cevdet-anday.html -
Neydi o güneş o sular güneşi çıkı çıkıveriyoruz.
Ben seni alıyorum seni cumartesi çocuğu soyuyorum.
Birden bir yerlere gidiyoruz bir yerlerden geliyoruz.
Bungun, karası, bak diyorum bak acunsuzluk önün diyorum.
Hiç yokken böyle diyorum böyle güzel diye diyorum.
Sonra birdenbire sen yoksun işte birdenbire yoksun.
Bakıyorum Amerikan bir gök sıkılıyorum kalkıyorum.
Sen yoksun ya seninle binlerce yerim yok.
Bir sabah uyandım bütün dörtleri beş yaptım.
Çıktım bir bir camları, caddeleri indirdim ses yok.
İnsan böyle n'apar bilmem seni hele bak hiç bilmem
Gidip ağaçları tutuyorum, çocukları çocukları öpüyorum
Durdum bir yerden göğü, sokakları hep sokakları dinledim
Evlerini deniz yıkayan bir kıyıdan bağırıyorsun bana
Bir soluksuzluk bir duvarlar bir duvarlar duyamıyorum
Böyle bir uzun karanlıktan bağırıyorum bağırıyorum.
(bkz:ilhan berk) -
sevgiyle yoğrulmamışsa yüreğin
tekkede, manastırda eremezsin
bir kez gerçekten sevdin mi dünyada
cennetin cehennemin üstündesin -
kuşlar toplanmış göçüyorlar
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
seni o kadar yakından görünce,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
hızla geçen otobüslerin ardından benzeşmek…
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
senaryocu bayanla bir bankta oturuyoruz
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
iyi anlarında sesin kalınlaşıyor.
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
baktım yeri toparlıyor ayak izleri
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
eşiklere oturmuş bir dolu insan
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
fazıl hüsnü diyor ki, ne diyor fazıl hüsnü?..
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
ortaoyunumuzun dekoru bir kağıt mendil
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
ve konsolun üstünde noksan bir gümüş kutu
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
uzaklardaydın, oracıkta öbür kıtada,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
ikinci bir parıltı var senin bakışlarında
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
kehanet adlı kısacık bir şiir buldum
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
yürüyoruz bütünlemeye kalmış bir sessizlikte
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
iki çay söylemiştik orda, biri açık,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
uzaklara bir bakışın vardı kafeteryada
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
bir şey var, ancak makilerin orda söyleyebilirim,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
an ki fıskiyesi sonsuzluğun
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
buradan dinleyebilirsiniz. -
cam kenarına oturduğum masadan
yüzüme sokağı vuran tülün gölgesinde
düşünüyorum:
yavaş yavaş anıların da terk ediyor beni
git gide azalıyor
günün birinde
birlikte
bir fincan kahve içebilmenin
sadakati
hayali
neden mümkün olmuyor
ayrılmak
yok pahasına tüketmeden her şeyi
murathan mungan -
Sana artık Ahmet Erhan diyorlar
Akdeniz 1958.1.72.60 kg. evli, karısı hamile. iki paket sigara.
Sabah dokuz akşam yedi. -sahi ne vardı başka?
Evet, diyorlar ve ekliyorlar:
Önüne geleni öpme isteğiyle dolu bir insancıllık
Sonunda götürse götürse çiçek götürür kendi mezarına
Gibi deli, gibi meczup, gibi şeyda -
yağmura,nisana ve yaşıma aldanıp
uçurumları kıyı sanarak
ve dağlar erişilmeyince acı verir
sözünü unutarak
kaf dağına gitmek istedim
ırmak inadıyla yürüdüm uzaklara
bir derviş olup yürüdüm uzaklara
yanıldı denektaşım geriye döndüm
Kutsal Sözler Panayırı'na sığınıp
ipeksi bir sessizliğe büründüm:
bir hayat,mahçup ve duru
Tanrım,gülleri
ve sessiz harfleri koru. -
güneş batıyor onbinküsuruncukez
ve doğuyor sabahı garantiye alan ümit akşama
radyoyu açıyorsun kuşlardan kalan bir şarkı başlıyor bize
gök hapsinden kaçıp kaçıp konduğumuz kadar özgürlük
biliyorum sen de yıldızları sevmiyorsun öylece duruyorlar
o iyi dilekler de kaçırdığımız demlerin içinde duruyorlar
derken hiç tanımadığımız bir yerden es(!)
hayat bu kadar tutuk işte biz bu kadar çaresizken
ağlıyorsun
On bin küsürüncü kez. -
Seni saklayacağım inan
Yazdıklarımda, çizdiklerimde,
Şarkılarımda, sözlerimde.
Sen kalacaksın kimse bilmeyecek
Ve kimseler görmeyecek seni,
Yaşayacaksın gözlerimde.
Sen göreceksin, duyacaksın
Parıldayan bir sevi sıcaklığı,
Uyuyacak, uyanacaksın.
Bakacaksın, benzemiyor
Gelen günler geçenlere,
Dalacaksın.
Bir seviyi anlamak
Bir yaşam harcamaktır,
Harcayacaksın.
Seni yaşayacağım, anlatılmaz,
Yaşayacağım gözlerimde;
Gözlerimde saklayacağım.
Bir gün, tam anlatmaya..
Bakacaksın,
Gözlerimi kapayacağım..
Anlayacaksın.
Özdemir Asaf -
ben ne zaman yalnız kaldım, bilmiyorum
ne tuhaf, vaktim olmazdı
yalnızlığı bunca bilirken
kendimi hiç yalnız sanmazdım
çevremde hep birileri vardı,
ben hep birilerinin yanındaydım
günler belirsiz bir gelecek için neredeyse kendiliğinden hazırlanırdı
aramızda habersiz gidip gelen gündelik armağanlarla
kendi kendini taşıyan bir ırmağın akıntısında hayat
bizi kendi sahillerimize ulaştırırdı
bazı evlerden taşınırdık, bazı insanlar girip çıkardı hayatımıza
bazı mektuplar alırdık, bazı sözler, çiçek selamları
sonraları bazı tanıdıklarımızın ölümleriyle de karşılaştık
elde olmayan nedenle
sudaki halkalar gibi genişleyen
küçük alınganlıklardan büyük dargınlıklara
vazgeçişler, unutuşlar, kayıplar
birbirimizi çok sevdik hep
yıllarla azala azala…
eski aşklarım neredesiniz? Hepinizi çok özledim.
şimdi birdenbire bir köşeden çıkıp bana,
yalnızca, Merhaba, deseniz,
o zamanlar hiç mutlu etmediğiniz kadar mutlu edersiniz,
bir zamanlar bütün ağladıklarımı geri verebilirim size
sağ olun demek isterim, sağ olun, sağ olun
sanki beni yeniden sevdiniz
ama biliyorum, pis bir yağmur başlıyor, şemsiyem yok yanımda,
yağmurda yürümekten nefret ederken, yürümekte ısrarlıyım gene de
isterseniz, kederdeki bütünlük, diyelim buna
ne kadar ıslansam, o kadar çıkacağım sanki
bir zamanlar çok daha bütün olduğumu sandığım
o yıkanmış zamanlara…Murathan Mungan -
Birden hatırlarsın,
O da seni – – birden bazan:
Nerde, ne yapar şimdi
Parlar bir özlem anılar arasından.
Bu akşam ne garip sözcük
Sanki ilk duydum, yadırgıyorum:
Akşam. Bilmem bulur muyum
Yollara baksam?
Söner yangın birazdan
Yatışır özlem.
Bir gün karşılaşırız
Bir gün, bir yarım akşam. (Behçet Necatigil)