hayatın anlamsız geldiği anlar

  • yeryüzünde adalet aramak!
  • annemi yoğun bakımda gördüğüm andı ve babamın gece ben iyi değilim ambulansı ar ama sirenleri açmasınlar komşular uyuyor dediği zamandı.. hayat gerçekten çok anlamsızdı o zamanlar
  • Uykudan yeni uyanıp tekrar uyuduğunuz andır. Hayat anlamsız geliyor, her şeyi boş veriyor insan*

    *:hafta sonları için geçerli
  • aile sofrası kurulmuş ve bir yerlerin patladığını zırvalayan televizyon sesi kulağıma çalınır iken, bir kimsenin selasını duymakta idim.*
    babam ani bir şekilde, uzun zamandan beri bu anı bekliyormuş gibi, "bizim de iş yerinde bir eleman var idi, kanser olmuş!" dedi.
    tam olarak anlam veremedim, sofrada bir saadet yok idi lakin huzursuzluğun çökmesine sebep olacak sözün anlamını düşündüm, yok idi anlamsızlık o 'an' içerisinde burada başladı.
    annem de sanki bir çiçeği sular sakinliğindeki, "kanserli insanlar çabuk ölüyor dedi."
    şaşırdım ve sustum, bir şeyler demek istedim sanır isem, lakin sustum.
    televizyon gene bir şeyler zırvalıyordu lakin zırvası ölüm idi,
    bir insanın selası aklıma geldi ve o da ölüm idi,
    kanseri düşündüm ve gene bir insanın kanser olmasını lakin yenmesini ve en sonunda ölmesini düşündüm.

    ölüm beni o masada çepeçevre kuşattığı vakit, anlamsızlığı tattım.
    ölüm, hakikat idi,
    peki anlamı olan ne idi?
  • Birileri için çabalarken onların bu çabalara değmediğini anladığınız an
  • kendine ve çevrene yabancılaştıktan sonra yaşanabilecek andır.
  • Sabah veya gecenin bir yarısı uyandığımda herkesin uyuduğu o sessiz vakitler yataktan doğruluyorum yorganı üzerimden kaldırmadan yarı uzanır yarı oturur bir vaziyette otomatik portakaldaki o çocuk gibi "ya şimdi nolacak ha?" Sorusu aklımda oluyor. Peki şimdi ne olacak?
  • Emeğinin karşılığını alamadığın o an.
  • Aslında hayat hep aynı anlamsız ve boş
    Bu süreçte hayatı anlamlandiranda anlamsizlastiranda insanın kendisi

    Ve onun için hayatta anlam ifade eden şeyler ve hiç anlam taşımayan şeyler kişilere göre farklılıklar gösteriyor

    Ben ise hala başladığı yerdeyim hiçbir anin anlamalı gelmedi büyük bir zaman diliminde vakit dolduruyoruz
  • Tam şu andır. Geleceğime dair zerre umudum yok. Bugünüme dair de umudum yok. Hayatımdaki insanlardan da cidden bıktım artık. Her şeyi yakıp gitmek istiyorum.
  • Sadece bir kaç saatlik uyku ile yataktan kalkıp günü daha çekilebilir hale getirmek için kendine yaptığın zehir tadında kahveyi içerken, kendini hapsettiğin o yüksek binaların parlak kristal kulelerin camından eskiden sevdiğin her şeyi içinde barındıran o efsane şehre baktığında. Evet işte tam o an, o rahatsızlık hissi kendi kristal kulenin içinde ne kadar yalnız olduğunu anladığın bunu değiştirmek için elinden gelen bütün çabayı sarf etmene rağmen başarısız olduğun gerçeği hayatı yeterince anlamsız kılabiliyor.
  • avrupanın göbeğinde bir bankta beş kuruş parasız elde dünden kalmış bayat bir poğaça ile sabahın olmasını beklerken içine düştüğüm durum. o an anlıyor işte insan. hayatın ne kadar anlamsız olduğunu. hani hep derler ya, allah kimseyi aç ve açıkta koymasın diye. bunun ne kadar dolu dolu bir dua mı dersin temenni dersin ne dersen işte olduğunu.
  • tüm hedefleri üst üste düşündüğün andır.
    o gerçek olursa şöyle mutlu olurum, bu gerçek olursa böyle mutlu olurum bla bla bla. eeee ben neden mutlu oluyorum ki? elime ne geçecek ki? sonum ne olacak peki?
  • Tam da şuan sanırım.
    Dakikalar önce 5 yıllık ilişkim sürecinde defalarca aldatıldığımı öğrendim. Ve bana sürekli sadakatten, dürüstlükten, doğruluktan, aşktan bahseden bir adam tarafından. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum, böyle birşey nasıl söylenir bilmiyorum. 5 yılımı verdim ve şuan hayatımın anlamsızlığında boğulduğumu hissediyorum.
  • Yapacak bir şey bulamayıp, çok sıkıldığında tekrar aynı şeyleri yapmaya yöneldiğinde, çok monotonlaştığında
    Kendini hissettiren duygu.
  • İnsanın ölüme en yakın olduğu andır. Çünkü bir kanun vardır: Denir ki her şey zıttıyla var olur. İşte bu kanun hayat için de geçerlidir. Hayatı değerli kılan şey onun zıttı olan ölümdür. İnsan ne zaman ki bu ikisi arasındaki çizgiden en uçta olanına -ölüme- çok yaklaşır, işte o vakit hayatta kıymetlendirdiği şeylerin -yani bizzatihi hayatın- çok kıymetsiz olduğunu anlar. Bu yakınlaşma, sorgulama sürecini de başlatır ve kişi bir süre bununla boğuşur. Şanslı olanlar ölümü bir süre sonra unutur ve hayat tekrar kıymet bulur. Lakin şanssız güruh için hayat artık anlamsız bir serüvendir ve devamı halinde çok da bir şey değişmeyecektir. Bu noktada insana homeostatik bir denge gereklidir. İnsanın üşüdüğünde titreyip vücut ısısını belli bir seviyeye getirmesi gibi hayat anlamsızlaştığında da anlamlı hala getirecek bir titremeye ihtiyacı vardır. Aksi halde bu kişi için yaşam yeniden ölüme yaklaşana kadar değersiz bir zıtlık olarak algılanmaya devam edecektir.
  • Sabahın yedisinde çalan alarmdan sonraki 5 dakika..
  • Her an.Ölüp gideceğim ve şu hayatta geriye ölümsüzlüğümü simgeleyecek tek bir anıt bırakamamak beni yoruyor.Her an anlamsız bence
  • Soru yanlış: 'hayatın anlamlı geldiği anlar' olmalıydı bence. Hayat gerçekten anlamlı mı?
  • Kişinin Dizlerinin bağını çözen cinsten hayal kırıklıkları
/ 2