geceye bir şiir bırak
-
çiçekler sulasan, kurumuş yaprakları kessen
sözgelimi tırnaklarını yemesen
akşamları erken yatsan iyi olur.
iyi olur elbet
yani şu süsenler, kır menekşeleri yok mu
ne desem
denizin bir tenhalıkla uyumu
kayboldu
kış çoktan unutuldu da ondan. bir akşam
bir manav bütün hüznüyle konuştu
salatalara vuran bir ışığın altında
sanki Ortaköy’de yarısı yanmış bir kışla
gene böyle bir sonuçtu
kış unutuldu kardeşim. artık
hiçbir ayak sesi birbirine benzemez.
Bingöl’le İstanbul arası
otobüsle kaç saat
yani İstanbul’la Bingöl arası
kaç saat otobüsle
kimine göre günlerce
kimine göre birkaç saniyedir
çünkü özlemler çeşit çeşit
özlemler ki binlerce
ah sevdadır ancak onları birleştirir
Sündikan dağlarından aşağı
Isparta biraz gülümser
Isparta'nın ortası denizli çarşı
balıklar cansız yüzer
ey ülkesiz özlem, sen şimdi biraz dur
bir kadın neden olmayasın ya da yitik bir erkek
ah evet
size de sormak gerek
ey uçurumlar, köprüler
kış neden unutuldu.
Mersin körfezinde batık bir gemi
ütünde kuşlar yüzen bir gemi
kaptanı
-
"İnandır beni dünya
İnandır yaşadıklarıma
Güçlüydüm
Uzaklardan gelir uzaklara gider sonbaharlara şaşırmazdım
Yüzümün gizli yerlerine ansızın binlerce resmiyle yağan bir harf
Bir harf vurdu beni dünya
İncecik bir çınar yaprağı düştü üstüme sarsıldı kalbim
Toprağa yağmur düşüyordu ah nasıl düşüyordu
Bir harf durmadan durmadan üşüyordu
Uzaklardan gelir uzaklara giderdim artık yıkıldım
Ben bu yıkılışı yağmurlardan öğrendim
Akşamı önüme bırakıp giden adam haklıydı
Kentler ayrıntıydı haritalar ayrıntıydı
İçinde tükendiğim şu hain hayatta
Herkesin yalnızlığı duvarda asılıydı
Nasıl söylesem dünya nereye bakıp söylesem
Çekinerek yaşadığım yılları her akşam
Çekinmeden ateşe attığımı nasıl söylesem
Ben sana emanetim bırakma beni
Dağıtma yüzümün menekşelerini
Bu şarkıyı yalnız bitirmek istemiyorum bunu nasıl söylesem
O harf yanlış denizlerde boğulurken
Ben doğru bir kelime olamam
İnandır beni dünya
Yıllar geçti ve birşey kaybetmedim hayretimden
Herkes bir saat alsa da çoğalmaz zaman
Ve ben bazı şeyleri açıklayamam
Yetmezken birimizin açtığı boşlukta yalnız kalmaya
Neden kapansın göğsümde taşıdığım bu güzel yara
Kader kimi seçerse kaptan o olsun
Ben hangi pazartesiyi beklediğimi bilmiyorum"
mevlana idris zengin -
Kuş damdan düşünce
sarışın bir yürüyüşüdür artık ölümün
bir yağmurdur açılan kuraklığa
bir yağmurdur kulübesi nisandan
ve onun ayaklarına dolanan o gökyüzü
kansız yüzleridir diri kuşların
kuş düşünce camdan
kuş düşünce damdan
kızlar saçlarıyla ölümü düşünürler
uzun bacaklı tanrılar koşuşur sokaklarda
kuş öldü herkes mi arıyor
gençlik mi yürüyor herkese ve mi arıyor
onun gözlerini satılan çarşılarda
kuş öldü kanadının altındaki o yara
yağmurun karanlığını getiriyor geceye
yağmurun ırmaklarını getiriyor geceye
kuş öldü küçücük bir yorgunluktu ölmeden önce
öldü, kim ısıtır artık onun ellerini
suların aynasında üşüyen ellerini
suların saygısıyla üşüyen ellerini
İsmet Özel - Kuşun Ölümü -
~Toprak Ana~
Kurumaya bedel mi her sümbül
Şakıdıktan sonra gider mi bülbül
Gömer mi anıları Toprak Ana
Canlandırır mı sevgi olduğunda?
İ.D. 03.02.20 -
İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük! ..
Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?
İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan.
Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!
Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.
Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!
İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
Sakarya, sâf çocuğu, mâsum Anadolunun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
Sen ve ben, gözyaşiyle ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!
Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya! ..
(1949) Necip Fazıl Kısakürek -
akılla bir konuşmam oldu dün gece;
sana soracaklarım var, dedim;
sen ki her bilginin temelisin,
bana yol göstermelisin.
yaşamaktan bezdim,ne yapsam?
birkaç yıl daha katlan,dedi.
nedir; dedim bu yaşamak ?
bir düş, dedi. birkaç görüntü.
evi barkı olmak nedir ? dedim;
biraz keyfetmek için
yıllar yılı dert çekmek,dedi.
bu zorbalar ne biçim adamlar ? dedim;
kurt, köpek, çakal, makal, dedi.
ne dersin bu adamlara , dedim;
yüreksizler, kafasızlar, soysuzlar, dedi.
benim bu deli gönlüm, dedim;
ne zaman akıllanacak?
biraz daha kulağı burkulunca, dedi.
hayyam'ın bu sözlerine ne dersin, dedim;
dizmiş alt alta sözleri, hoşbeş etmiş derim, dedi.
ben olmayınca bu güller, bu serviler yok.
kızıl dudaklar, mis kokulu şaraplar yok.
sabahlar, akşamlar, sevinçler, tasalar yok.
ben düşündükçe var dünya, ben yok.
.
Ömer Hayyam -
Bir an vardım gibi! hissettim beni
ve bitti.
hissedemedim gitti.
bittiğinde anladım renkleri. -
umudun resmi
Bir heyecan, biraz beyaz.
bir resim, bitmeye yakın.
yeniden sıkılan boya.
yeniden başlar gibi. -
Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
Hırsızlık; para, mal mı çalmaktır?
Saadet çalmak,hırsızlık olamaz mı?
Solması için gülü dalından mı koparmalı?
Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
Öldürmek için silah, hançer mi olmalı?
Saçlar bağ ,gözler silah,gülüş kurşun olamaz mı?
Victor hugo -
Ne ölümler yaşatırım içimde ben,
Hiçbiri kalmaz kendime.
Bir karlı bahar açar
Gözlerimde yankısız.
Kendimi öldürmekten,
Yenik düşerim kendime.. -
Bir şeyler olsun şöyle çiçekli miçekli
Bir çay olsun şöyle demli sohbetli
Sabah olsun umutlu,
Senli benli şiirli. ..
(bkz: Orhan Veli kanık ) -
uzaktan seviyorum seni
kokunu alamadan,
boynuna sarılamadan
yüzüne dokunamadan
sadece seviyorum
öyle uzaktan seviyorum seni
elini tutmadan
yüreğine dokunmadan
gözlerinde dalıp dalıp gitmeden
şu üç günlük sevdalara inat
serserice değil adam gibi seviyorum
öyle uzaktan seviyorum seni
yanaklarına sızan iki damla yaşını silmeden
en çılgın kahkahalarına ortak olmadan
en sevdiğin şarkıyı beraber mırıldanmadan
öyle uzaktan seviyorum seni
kırmadan
dökmeden
parçalamadan
üzmeden
ağlatmadan uzaktan seviyorum
öyle uzaktan seviyorum seni;
sana söylemek istediğim her kelimeyi
dilimde parçalayarak seviyorum
damla damla dökülürken kelimelerim
masum beyaz bir kağıtta seviyorum -
Islanmak istiyorum.
Sonbahar yaprakları olmalı sarı ve kızıl tonlarda
Tenha sokaklarda yürümeliyim
Ufuk griyi beğenmeli
Elimde bir el olmalı sıcak
Avucumu sevmeli
Saçlarımdan damlalar akmalı, yanaklarım
Mutluluk gözyaşlarıma karışmalı
Uzaklarda olmamalı bakışlarım
Işıklar uçuşmalı en sıcağından
Gölgem hasret şarkılarından uzaklaşmalı
Ben ıslanmalıyım
Kolum bir yüreğe sarılmalı
Seni seviyorum demeli yüreğim
Bulutlar yarılmalı o an
Sevdim işte demeli mahcup ellerim
Bir kulübe olmalı başımı sokacak
Alevler yansımalı duvarlara
Gözler tutuşmalı gözlerde
Dün unutulmalı
Bir silgi çekilmeli yarınlara
Dansa demeliyim bir şöminenin önünde
Hasretten ıslanmış bakışlarımı kaldırmalıyım
Çıtırtılara uygun atılmalıyım adımlarımı
Az bulunur deyip
O anı dondurmalıyım
Bu bir çalıntı zaman olurdu
Ömür boyu hatırlanacak
Anladım,
Anladım ıslanmazsam şayet
Böyle bir an bulunamayacak.
*
- turgut uzdu -
"ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
pervane olan kendini gizler mi alevden;
sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu..." -
işler atom reaktörleri işler
yapma aylar geçer güneş doğarken
ve güneş doğarken ben bir geceyi
bir uzun geceyi gene uykusuz
ağrılar içinde geçirmişimdir
düşünmüşümdür hasretliği ölümü
seni memleketi düşünmüşümdür
seni memleketi dünyamızı.
işler atom reaktörleri işler
yapma aylar geçer güneş doğarken
ve güneş doğarken hiç umut yokmu
umut umut umut........... umut insanda.
nazım hikmet -
Saraylarda süremem
Dağlarda sürdüğümü
Bin cihana değişmem
Şu öksüz Türklüğümü -
Kendi olarak, sana gelen
sana gereksinimi olmadan, seni isteyen
sensiz de olabilecekken, senin ile olmayı seçen
kendi olmasını, seninle olmaya bağlayan
O, işte...
(bkz: oruç aruoba) -
Bir ufka vardık ki artık
Yalnız değiliz sevgilim.
Gerçi gece uzun,
Gece karanlık
Ama bütün korkulardan uzak.
Bir sevdadır böylesine yaşamak,
Tek başına
Ölüme bir soluk kala,
Tek başına
Zindanda yatarken bile,
Asla yalnız kalmamak....
..........
Ahmed Arif | yalnız değiliz -
uyuyup geceyi ve sabah içine çekip sonsuz evreni
oldu bittiye getiren çocuk gibiyim.
şansım gülmedi ise, göremedi isem rüyalarımda
Gece, yıldız samanlığına alev ekti isem
topu topu yanar evren
dayanamayacak var olmasın zaten
yanarken yaklaşacak değil ya hayalin
gülmeye gelmeyen
yanarken yoldaş olurmu ki ... -
sevdiğim adam.