füruğ ferruhzad

  • Allah'ım,
    Güvercinin ruhunu vahşi hayvanlara emanet etme.

    Hatırla; hayatım bir soluktan ibaret
    Değirmenlerin gürültüsü
    Ve o acı dolu aylara
    Ve çevremi saran neşeli şarkılar
    Ve canlı ışıklar yitip gitti.
    Ne mutlu, bu zamanda hasat yapanlara
    Ve elleriyle başakları toplayabilene.

    Çölde şarkı söyleyen ruhları dinleyelim
    Âh edenlerin ve ellerini gökyüzüne açanların şarkısı, diyor ki:

    "Eyvah, yaralarım ruhumu hissizleştirdi! "

    Âh sen,
    Beline kadar inen saçların dökülürken,
    Kırmızı elbiseler giydiğin,
    Altından mücevherler taktığın zamanları hep unuttun.
    Gözlerine sürme çekerdin
    Hatırla; kendini boşu boşuna güzelleştirirdin,
    Çölde yalnız bir şarkı olduğun
    Ve arkadaşların seni terk ettiği için.

    Zaman akıyor ve öğlenin gölgeleri uzamaya başlıyor
    Ve kuşlarla dolu bir kafes gibi,
    Hayatımız da iniltiyle dolu.

    İçimizde hiç kimse bilmiyor; ne kadar vakti kaldığını
    Hasat zamanı geçti, yaz artık bitmek üzere
    Ve bir kurtuluş bulamadık.
    Güvercinler gibi bağrışıyoruz adalet için
    Ama kimse duymuyor bizi.
    Ve karanlıkta, ışığı bekliyoruz.

    Ey sen, sevginin gücüyle taşan nehir
    Bize doğru gel
    Bize doğru gel.

    Füruğ Ferruhzad
  • En sevdiğim kadın şairlerimizden sadece bir tanesidir. “tüm varlığım benim, karanlık bir ayettir...” demiştir kendisi.
  • Kuş ölür, sen uçuşu hatırla.

    Uçuşu unutmamak dileğiyle..
  • (bkz: Kuş ölür sen uçuşu hatırla )
  • gizemli ve güçlü bir hanımefendinin huzur veren sesinden dinledikçe yeni yeni tanıdığım İranlı kadın şairdir.en sevdiğim "yeniden doğuş" adlı şiirinin burda da yer edinmesini isterim :)

    'Tüm varlığım benim, karanlık bir ayettir
    seni, kendinde tekrarlayarak
    çiçeklenmenin ve yeşermenin sonsuz seherine götürecek.

    Ben bu ayette seni ah çektim, ah
    ben bu ayette seni
    ağaca ve suya ve ateşe aşıladım!

    Yaşam belki
    uzun bir caddedir, her gün filesiyle bir kadının geçtiği,
    yaşam belki
    bir urgandır, bir adamın daldan kendini astığı,
    yaşam belki okuldan dönen bir çocuktur,
    yaşam belki, iki sevişme arası rehavetinde yakılan bir sigaradır,
    ya da birinin şaşkınca yoldan geçişi,
    şapkasını kaldırarak,
    başka bir yoldan geçene anlamsız gülümsemeyle “günaydın” diyen.

    Yaşam belki de o tıkalı andır,
    benim bakışımın senin buğulu gözlerinde kendini paramparça yıktığı
    ve bir duyumsama var bunda
    benim ay ve karanlığın algısıyla birleştireceğim.

    Yalnızlık boyutlarındaki bir odada,
    aşk boyutlarındaki yüreğim,
    kendi mutluluğunun sade bahanelerini seyreder,
    saksıda çiçeklerin güzelim yok oluşunu
    ve senin bahçemize diktiğin fidanı
    ve bir pencere boyutlarında öten
    kanarya ötüşlerini.

    Ah..

    Budur benim payıma düşen,
    budur benim payıma düşen,
    benim payıma düşen,
    bir perde asılmasının benden aldığı gökyüzüdür,
    benim payıma düşen, terk edilmiş merdivenlerden inmektir
    ve ulaşmaktır bir şeylere çürüyüşte ve gurbette,
    benim payıma düşen anılar bahçesinde hüzünlü bir gezintidir.
    Ve "ellerini
    seviyorum" diyen
    sesin hüznünde ölmektir.

    Ellerimi bahçeye dikiyorum,
    yeşereceğim, biliyorum, biliyorum, biliyorum
    ve kırlangıçlar mürekkepli parmaklarımın çukurunda
    yumurtlayacaklar.
    Küpeler takacağım kulaklarıma
    ikiz iki kirazdan
    ve tırnaklarımı papatya çiçeği yapraklarıyla süsleyeceğim.
    Bir sokak var orada,
    aynı karışık saçları, ince boyunları ve sıska bacaklarıyla
    küçük bir kızın masum gülüşlerini düşünüyorlar
    bir gece rüzgarın bizi alıp götürdüğü.
    Bir sokak var benim yüreğimin
    çocukluk mahallesinden çaldığı,
    zaman çizgisinde bir oylumun yolculuğu
    ve bir oylumla gebe bırakmak bir zamanın kuru çizgisini
    bilinçli bir simgenin oylumu
    aynanın konukluğundan dönen.
    Ve böylecedir,
    birisi ölür
    ve birisi yaşar.
    Hiçbir avcı,
    çukura dökülen hor bir arkta inci avlamayacaktır.
    Ben hüzünlü küçük bir periyi biliyorum
    okyanusta yaşayan
    ve yüreğini tahta bir kavalda,
    usul usul çalan
    küçük hüzünlü bir peri,
    geceleri bir öpücükle ölen
    ve sabahları bir öpücükle yeniden doğacak olan..'
  • tuhaf dergi ekim sayısının kapağında olan hakkında bir çok şeyi yeni öğrendiğim şair. iranın kederli şairi olarak bilinen füruğ 16 sında zorla evlendirilip 17 sinde çocugu olup 19 inde boşanan, boşandığından sonra çocugu kendisine gösterilmeyen, baba evine kabul edilmeyen, 22 yaşında evli ve iki çocuk babası yazar ve yönetmen olan ibrahim gülistan ile tanısıp aşık olan, aşkını inkar etmeyen hatta (bkz: günah şiiri) ni ibrahim gülistana yazdığı söylenlenen füruğ, henüz 33 yaşında trajik bir trafik kazasında hayatını kaybeden şair. ilk şiir kitabını 16 yasında çıkarmıs toplamda 4 kitabı bulunmakta. 1967 "inanalım soğuk mevsimlerin başlangıcına" kitabını tamamlayamadan öldü. şairliğinin yanı sıra oyunculuk ve yönetmenlikte yapan furuğ'un öldüğünde cenaze namazını mollalar 2 gün kıldırmıyor ve şair arkadası Mehrdad Samadi cenaze namazını kılıyor.

    “Bir anın güzelliği, utançla
    Şipşak çekilmiş gülünç bir siyah beyaz bir fotoğraf gibi
    Sandığın diplerinde saklanabilirdi”

    (Kurulmuş Bebek isimli şiirinden.)
  • füruğ ferruhzad (1935 - 1967), İranlı şair, yazar, oyuncu, yönetmen, ressam.

    şiirlerinin türkçe çevirisi bestelenmiştir:
    Vedat sakman | Yolum yok
    '*'