en sevilen satırlar
-
En çok ellerini sevmeli bir kadının. Örgü örünce bin ilmeğe sığdırır aşkı. Çay demleyince bir demliğe,el sallayınca bir ömre -
yukarıdaki satırlar. -
"Umutsuz edebiyat sözü birbirini tutmayan iki sözdür. Çünkü edebiyat olan her yerde umut vardır.”
(bkz: albert camus)
(bkz: yabancı) -
"Sükûtun da sesi var ama onu anlayacak yürek lazım."'*' -
Gecenin içinden geçerken içinden gece geçen yine benim -
"Nezaket bu kadar basit bir şeydir. Gerçekten de çok basit. İhtiyaç duyulduğunda söylenen, teşvik edici birkaç sözcük. Dostane bir davranış. Hafif bir tebessüm."
(bkz: mucize)
(bkz: R. J. Palacio) -
"Içimde şefini kaybetmiş bir orkestranın hüznü var, dışımda charlie chaplin gülüşü." -
Aysel git başımdan seni seviyorum -
"Dünyanın yarısını kadınlar oluşturur. Diğer yarısını da kadınlar yetiştirir. Kadına saygılı ol." -
Hayat Uzak Çekimde Komedi, Yakın Çekimde Trajedidir
(bkz: charlie chaplin)
her derdin ilacı; bir tatlı tebessüm, iki güzel söz.
(bkz: mustafa kutlu) -
İsmail’em Hakk yoluna,
Canımı kurban eylerem
Çünkü bu can kurban sana
Ben koç kurban neylerem
(bkz: yunus emre) -
“aslolan hayattır
bir akvaryumu yazmak,
akvaryumda yaşamaktan kolaydır
bu yüzden her dize biraz eksik
her şiir biraz yalandır…” -
"Hiç kimse sizin yazdığınız bir şeyi düşündüğünüz gibi okumaz." -
İnsanlardan buz gibi soğudum,
İşte yalnız sen varsın
Öyle halsizim ki hiç sorma
Anlarsın.
külebi -
"budur benim payıma düşen,
benim payıma düşen,
bir perde asılmasının benden aldığı gökyüzüdür,
benim payıma düşen, terk edilmiş merdivenlerden inmektir
ve ulaşmaktır bir şeylere çürüyüşte ve gurbette,
benim payıma düşen anılar bahçesinde hüzünlü gezintidir.
ve ‘ellerini
seviyorum’ diyen
sesin hüznünde ölmektir.."
füruğ ferruhzad-yeniden doğuş -
"Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
Birbirine uzanamayan
Boşlukta iki yalnız yıldız gibi
Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca
Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız."
*
" Sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu
yüzündeki kuşkun kedere, gür kirpiklerinin altından
kısık lambalar gibi ışıyan gözlerine
çerçevesine sığmayan
munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine
lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu."
*
" kış başlıyor sevgilim
hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor
bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan
oysa yapacak ne çok şey vardı
ve ne kadar az zaman
kış başlıyor sevgilim
iyi bak kendine
gözlerindeki usul şefkati
teslim etme kimseye, hiçbir şeye
upuzun bir kış başlıyor sevgilim
ayrılığımızın kışı başlıyor
Giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime."
*
"Bu şiire başladığımda nerde,
şimdi nerdeyim?
yaram vardı. bir de sözcükler
sonra vaat edilmiş topraklar gibi
sayfalar ve günler
ışık istiyordu yalnızlığım
Kötülükler imparatorluğunda bir tek şiir yazmayı biliyordum
İlerledikçe... Kaybolup gittin bu şiirin derinliklerinde
Aşk ve Acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndü
daha şiir bitmeden. Karardı dizeler.
Aşk... Bitti. Soldu şiir."
*
"Ben, öteki, bir diğeri ona doğru ilerler
ilerlerim
zamanla anlarsın bu bir yanılsama
ölü şairlerin imgelerinden kalma
Sen de değilsin. O da değil
Kuzey yıldızı daha uzakta
yeniden yollara düşerler
düşerim
bir şiir yaşatır her şeyi yaşamın anlamı solduğunda
ben yoluma devam ederim. Bitmemiş bir şiirin ortasında
Darmadağınık imgeler, sözcükler ve kafiyeler
yaşamsa yerli yerinde
yerli yerinde her şey"
(bkz: gece gece murathan mungan hayranlığında boğulmak)
-
"İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden, bizi helâk eder misin, Allah’ım?"
(A’râf 155)
Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı?
Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!
Nûr istiyoruz... Sen bize yangın veriyorsun!
'Yandık! 'diyoruz... Boğmaya kan gönderiyorsun!
Esmezse eğer bir ezelî nefha, yakında
Yâ Rab, o cehennemle bu tûfan arasında
Toprak kesilip, kum kesilip Âlem-i İslâm;
Hep fışkıracak yerlerin altındaki esnâm!
Bîzâr edecek, korkuyorum, Cedd-i Hüseyn'i
En sonra, salîb ormanı görmek Harameyn'i
Bin üç yüz otuz beş senedir, arz-ı Hicaz'ın
Âteşli muhitindeki sûzişli niyâzın
Emvâcı hurûş-âver olurken melekûta
Çan sesleri boğsun da gömülsün mü sükûta?
Sönsün de, İlâhi, şu yanan meş'al-i vahdet
Teslîs ile çöksün mü bütün âleme zulmet?
Üç yüz bu kadar milyonu canlandıran îman
Olsun mu beş on sersemin ilhâdına kurban?
Enfâs-ı habisiyle beş on rûh-u leimin
Solsun mu o parlak yüzü Kur'an-ı Hakim'in?
İslâm ayak altında sürünsün mü nihâyet?
Yâ Rab, bu ne hüsrandır, İlâhi, bu ne zillet?
Mazlûmu nedir ezmede, ezdirmede mânâ?
Zâlimleri adlin, hani öldürmedi hâlâ
Câni geziyor dipdiri... Can vermede mâsûm
Suç başkasınındır da niçin başkası mahkûm?
Lâ yüs'ele binlerce sual olsa da kurbân;
İnsan bu muammalara dehşetle nigeh-bân!
Eyvâh! Beş on kâfirin îmanına kandık;
Bir uykuya daldık ki: cehennemde uyandık
Mâdâm ki, ey adl-i İlâhi yakacaktın...
Yaksaydın a mel'unları... Tuttun bizi yaktın
Küfrün o sefil elleri âyâtını sildi:
Binlerce cevâmi' yıkılıp hâke serildi
Kalmışsa eğer bir iki mâbed, o da mürted:
Göğsündeki haç, küfrüne fetvâ-yı müeyyed!
Dul kaldı kadınlar, babasız kaldı çocuklar,
Bir giryede bin ailenin mâtemi çağlar!
En kanlı şenâatle kovulmuş vatanından
Milyonla hayâtın yüreğinden gidiyor kan!
İslâm'ı elinden tutacak, kaldıracak yok...
Nâ-hak yere feryâd ediyor: Âcize hak yok!
Yetmez mi musâb olduğumuz bunca devâhi?
Ağzım kurusun... Yok musun ey adl-i İlâhî! -
"bir gülün rüzgardan uzaklığını anlarım, kırılır,
alınganlığımsa, rüzgara hazır olmayanın korkusu..."
*
"nicedir açık sular aradım sessizce boğulmaya
soldum ve sarardım ve kanayarak yanıldım
sularla örtülmüyor düşlerin yırtılan güzelliği
yağmur da yağmıyor artık yüzümü yıkamıyor
yüreğimde binlerce yüze dağılmanın kederi
kimlikler uydurdum yüzüme tutulan aynalardan
yitirdikçe öğrendim acının ve aşkın iklimini
soğudum yoruldum şenlik bitti artık
kimsesiz bir ölümle değişirim kendimi"
*
"dünya beni acıtacak kadar büyükmüş, demek için
küçük yalnızlığını dünyaya bağışlayan!
bakışlara kalplere kurulmuş aynalarda
herkes öyle yalnız ki yalnızlığı bilen yok
ve insanın insana uzun cehenneminde
kendi yüzüne bakacak kadar güzel değil hiç kimse
yüzüne benzettiği maskelerden ağlayan kadın,
inceyken kara kalemlerin ezdiği bir resim gibi
kitaba düşünce kelimenin şerrinden
sevişmekten yorulunca aşktan korkuyor
hayatı başka hayatların çıplak gövdesi"
(bkz: haydar ergülen)
-
Sevda için ağlayan gözlerin
Umutsuz gecelerimin yalnızlığında
Bekliyorum seni içim yanarak
Seni görünce uzaktan koşuyorum sana. -
“Gençsin.
Yaşın yirmi.yüzünde acıdan iz yok.ellerin titremiyor,hayatında bir kere bile sigara içmemişsin.ciğerlerin kadar temiz bir kalp ile kadın oluyorsun.annenden öğreniyorsun kadın olmayı.zaten her kız annesinden öğrenir kadın olmayı.bunu sen de biliyorsun.
Kapı aralanıyor.
O giriyor.
Bak dünyan nasıl da sarsıldı yerinden!
Yan yana büyüyor,deniz kenarında uyuyorsunuz.saçlarında deniz,saçlarında kum.sen büyüyorsun,büyürken onu da büyütüyorsun.sen büyürken onu da..büyüttün değil mi?büyütüp ellerinle başka bir kadına verdin.
‘Al,bak sana veriyorum.yıllar sürdü büyütmem.şimdi senin!’ “
(bkz: Kafkaokur)