en çok utanılan anlar

  • yetersiz bakiye.
  • İki sene önceydi ve çok iyi hatırlıyorum burnum fena tıkalıydı, oldum olası da okulda uyumayı seven tiplerden olmuştum. Gece de tıkanıklık nedeniyle uyuyamayınca o gün sınıfta kimse yokken öğle arası uyuyayım demiştim. Sıraya başımı bir koydum, gerisi yok. Uyandığımda etraftan kıkır kıkır gülme sesleri geliyor. Tabii ben de uyku mahmuruyum. İnsanlar bana bakıp bakıp gülüyor. En sonunda Sınıfın goygoy tayfasından bir çocuk geldi, severim de kendisini. Telefonun ekranını gösterdiğinde neye uğradığımı şaşırmıştım. Son ses bir şekilde sanki domuzun çamurda yuvarlandığı zamanki çıkardığı seslere benzer sesler çıkartıyorum. Sınıftaki herkese de izletmiş zibidi. Arkadaşlarım bana bakıp gülerken keşke yerin dibine girseydim diye düşünmüştüm. Daha sonra hasta olduğumu, gece uyuyamadığımı ve burnum tıkanık olduğu için öyle sesler çıktığını anlattım ama nafile. Bir hafta boyunca ben ve horlamam sınıfın gözde konusu olmuştuk. Hoş, hasta olunca hala da yaparlar o olayın esprisini. Tabii o olaydan sonra bir daha burnum tıkanıkken asla uyuyamadım.
  • böyle bir an'ınız olursa -umarım olmaz- bu anda etrafınızdaki kişilere dikkat edin. o en utanılacak anınızda durumunuzu normal karşılayan ve sizi sakinleştirmeye çalışan insan gerçek dostunuzdur.
    zaten yaşadınız en azından bir şey katmış olursunuz kendinize.
  • dilenmeyen, para kazanmak için 1 liradan su, peçete falan satan bir çocuk gördüğüm an. verecek param da yoktu, yardım edemedim. öyle utandım ki...
  • Yer yarılsa da yerin dibine girsem dedirtir. 1 ay önce arkadaşlarla tatile gittik. Grupta tek ortak dilimizin lehçe olduğu arkadaşlarım vardı. Bir ara kız portakal suyunu gösterip, lehçe “alabilir miyim?” dedi, ben de ısrarla hayır dedim. Herkes bir anda bana bakınca “ ulaaan kesin yanlış anladım” dedim. '*' Ve nitekim yanlış anlamışım. Sonrasında atılan kahkahalardan anladım. Ama öyle bir utandım ki. Tarifi yok. Bir iki günde alay ettiler sağ olsunlar. Utancım hiç körelmedi.
  • ilkokul birde annem veli toplantısına gelmiş. bana da toplantıya girerken "bana bak sakın kapının önünden ayrılma seni bırakır giderim" demiş. ki ilk hafta daha ve ben okuldan evin yolunu bilmiyorum, çünkü o yaşıma kadar ananem büyütmüş başka bir şehirde iken daha okula başlarken orada yaşamaya başlamışım.

    tuvaletim geldi ve annem bırakır gider korkusu ile altıma işedim. karşımda arkadaşım ve abisi "paratoner işiyorsun" diyorlar.

    "yoo hayır" diyorum.

    "işiyorsun ama su akıyor bak paçandan" diyorlar ama ben ısrarla "yok ter o " diyorum. ertesi gün ağlamıştım okula gitmiyim diye ama dayağı yiyip gitmiştim okula utana sıkıla.
  • evden çıkmadığım bu süreçte insanlarla her konuşmak zorunda kaldığımda yaşadığım her an utanç vericiydi. resmen insanlarla nasıl konuşulacağını unutmuşum.
  • Saat gece 3. Sakaryadan ıspartaya gidiyorum. Şoför herkes uyuyor diye molada durmadı. Ben durur diye umdum ve kendimi ona göre hazırladım. Ve tam altıma mıçacakken şoför beye : şoför bey altıma mıçacağım lütfen benzinlikte biyerde durun dedim. Şoför bey : tamam sen dayanmaya çalış dedi. Bende beklemeye başladım. Aradan 20 dakika geçtikten sonra dayanamayıp altıma mıçtım evet arkadaşlar. Bildiğiniz altıma mıçtım. Herkes uyuyordu Allahtan. Umarım kimse kokuyu almamıştır. Benzinlikte durduktan sonra yarım saat yeni kıyafetler giyip küçücük bir toalette kendimi temizlemeyi başardım. Ispartaya varınca arkadaşımdan yeni külot istedim. Bu benim anlatırken ve yaşadığım an en çok utandığım anımdır.
  • cafenin birinde tezgahta duran üstü dolu tepsiyi devirmiştim. geçiş bırakılan boşluk çok dardı ve tepsi de ucunda duruyordu tezgahın. benlik bir şey yok aslında ama butun cafenın dönüp bakması baya utandırmıştı.
  • Saçlarımla uğraşmayı ve düzgün olmasını seven biriyim. Neyse bir gün AVM‘den çıkarken, denediğim kıyafetlerden olsa gerek saçlarım bozulmuş. Bunu camları filmli ve araç içini zerre göstermeyen bir aracın yanından geçerken, camlarına baktığımda fark ettim. 3-5 dakka boyunca saçlarımı düzeltmekle uğraştıktan sonra, camın usulca açıldığını ve bana tebessümle bakan bir kadın olduğunu gördüm. “ Bence gayet düzgün oldu, bu kadar yeterli” diyip camı tekrar kapattı. O an çok utanmıştım :)

    Buna ek olarak bir başka utanma anımı daha eklemek istiyorum, neyse ki utançla aramız iyi ahahshs

    Üniversite okuduğum yıllarda bi dönem tek başıma öğrenci evinde yaşadım. O ara finallerin olduğu zamanlar, birde part time olarak çalışıyorum falan baya yoğun ve yorucu bir serüven içinde koşturup duruyordum. Akşam eve geldim işten ve ertesi gün de finalim var sabahtan. Tabi eve geldim yorgunum, karnım da aç ama bir şey hazırlamaya da üşeniyorum. Nerde öyle anacığımın hazırladığı yemekleeer?? Neyse bi süre sonra içim geçmiş, uyumuş kalmışım. Allahtan telefonum seslideydi de, yakın bir arkadaşım sınava 10 dakka kala falan aradı beni. Yoksa kaçırmıştım sınavı. Bir de berbat bir hocanın dersi ve bölümün ana dersinin sınavı, girmemenin telafisi yok yani. Neyse ben hızlı hızlı üzerimi değiştirip doğruca okula doğru koşturdum. Kahvaltı falan hak getire, acımdan ölücem nerdeyse ahahshs Okul, evime yakın bir mesafedeydi şansa. Neyse girdik sınavın olacağı sınıfa. Sınıfta 50-60 kişi varız, herkes sınavda. Derin bir sessizlik hali. Ta ki karnımın guruldamaya başlamasına kadar.. abi o kadar açım ki ama susmuyor namussuz ahaha sınıfta ne kadar öğrenci varsa dönüp bakmaz mı bana? Yerin dibine girdim o an ama hiç istifimi bozmadan devam ediyorum sınava. Çok sevdiğim fırlamalar fırlaması bir arkadaşım vardı Onur diye. Durur mu hiç, işi gücü makara zibidinin. Dedi ki, “hocam sınav bitti herhalde, zil çaldığına göre..” beni de tüm sınıfı da güldürmüştü o an eşşoluu :))
  • (bkz: #173845)
  • Anlatamayacağım anlardır ama bir tık daha az utanç vericisini anlatayım.

    İstanbul sultangazi'de eniştemle abim markete gitti. Ben koltuktan kalkmaya üşenmiştim ama onlar çıktıktan 30 40 saniye sonra ben de çıktım.

    Gittiğim yerden geri dönerim, kaybolmam diye düşünerek mahallede biraz dolaştım marketi aramak için. Gördüğüm birkaç markete girdim ama yoklardı.

    Eve geri dönmek istedim,tüm evler birbirinin aynısıydı resmen. hangi evi görüp de Aha bu bizim ev dediysem bizim ev değilmiş :) dairenin kaçıncı katta ve hangi tarafta olduğunu hatırlıyordum. Bizim ev sanarak zilini çaldığım dairelerden hep tanımadığım insanlar çıktı. (Utandıran kısım buydu)

    Sokağa çıktım birinin telefonunu isterim, ararım diye ama gerek kalmadı. Eniştem telefonda annemgile çaylakolmayan burada değil diyordu. Hemen yanına gittim. Bayağı gülmüşlerdi evdekiler :)

  • toplu taşımada; müsait bey, bi şöförde indirir misiniz ? demem
  • (bkz: yolda düşmek)
  • Bir zamanlar sosyalist olmam daha çok utandıgım bir şey yok.
  • izmir banliyö tren hattında oturarak istikamet etmekteyken, rastgele bir duraktan yaşlı bir kadın (annesi) ve genç denecek yaşta hafif göbekli kızcağızı gördüm. bir erkek olarak ilk evvela yaşlı kadına yer vermek istedim. yaşlı kadının hemen yanındaki hamile sandığım kızcağızımıza yer vermek istedim. saf ve temiz duygularımla jest ve mimiklerimi kullanarak el hareketiyle yarım daire çizdim karnımın üzerinde; siz hamilesiniz buyrun lütfen dedim. Demez olaydım, kadıncağız hamile değilmiş ama hamile gibiydi. Değilim diye "ııı yok değilim" işareti çekiyordu. O an yerin dibine girmek istedim, madem değilsiniz anneniz gelsin madem gibi işaret yaptım. Annesi de gelmedi. Ben de ilk durakta inip arkama bakmadan kaçtım. '*'
  • Yazarların utanç duyduğu anlardır.

    Anlatırken bile yüzümün kızardığı bir anıyı paylaşmak istiyorum. İlkokul öğretmenimiz ödev olarak Halide Edip adıvar'ı araştırmamızı istedi. Tabi o zamanlar internet yok telefon yok e doğal olarak gidip anneme sormam lazım. Annem de işten yorgun gelmiş yemek yapmaya uğraşıyordu. "anne Halide Edip adıvar'ı tanıyor musun?" diye sordum.
    "tanımam mı kızım, çok yakın arkadaşımdı, lisede yanımdan ayrılmazdı" dedi.

    Annem bunu dedikten sonra benim kafamda lisede kol kola gezen kız arkadaş figürleri dolaştı ve annem bu kadar ünlü biriyle arkadaş ya büyük bir mutlulukla okula gittim.

    Öğretmen sorunca hemen heyecanla parmağımı kaldırdım. Bu muhteşem bilgiyi herkesle paylaşmam lazım sonuçta. Öğretmen beni seçti ve tahtaya çıkıp annemle çok yakın arkadaş olduklarını hiç ayrılmadıklarını falan anlattım.

    Ben bunları anlatırken hem sınıf arkadaşlarım hem yarım yarım gülen öğretmenim tuhaf tuhaf bakmaya başladı. Neyse ki sınıftakilerin dalga geçmemesi için öğretmen hemen "harika hikaye kızım otur bakalım" dedi kaş göz yaparak. Teneffüste de bana Halide Edip adıvar'ın ölüm tarihi falan söyleyip mümkün olmadığını anlattı. Ben öyle inanmışım ki iddialaştım. Annemi çağırttım okula. Durumu annem de öğrenince gülmeye başladılar ve arkadaş olmadıklarını yorgun olduğu için öyle cevap verdiğini söyledi.

    Hayatım boyunca en çok utandığım andı. Ne kadar saf temiz kalpliymişim, neden yaptın bana bunu anne! :(