cepte kalmış son çekirdek

  • küçükken cebime bir iki avuç çekirdek (bkz: çiğdem) doldurur mahallede kaldırımda otururken çitlerdim. Arkadaşlara falan da ikram ederdim. bazen kabuğunu ağızdan püskürterek, bazen de arkadaşın tişörtünün içine sokmaya çalışarak tüketirdim.

    Bazı günler sokakta oynayacak arkadaş bulamadığımda elimi cebime atar ve o anlık can sıkıntımı alacak bir şeyler arar/düşünürdüm. İşte tam o sırada eskimiş kot pantolonumun cebinin derinliklerinde birikmiş pamukların arasından tuzlu bir çekirdek parmaklarımın ucuna temas ederdi. Hemen onu bulunduğu yerden çıkartır ve etrafına dolanmış pamuk ve ipliklerden kurtarırdım.

    Onu öyle hemen yersem işin doğasına ters olurdu. Önce tuzlu çekirdeğin tuzunu bir süre emer ve ağzımda iyice yumuşatırdım. sonra da kabuğu ayırır, içini yerdim. O an ki mutluluğumu tarif bile edemem.

    Çekirdeğin içini yedikten sonra kabuklarıyla asfaltın içine girmiş kumları kazır ve asfalt üzerinde kanallar falan açardım... Akşam namazıyla da doğru eve...

    Bazen düşünüyorum da cebimden çıkan o tek tuzlu çekirdeğin verdiği mutluluğu veremeyen insanlar var...

    Konuyla ilgili bir yazıyı blogumdaki Kenar Mahalle kategorisinde yazmayı düşünüyorum. Beklerim.