bahadır cüneyt yalçın

  • 2013'den beri afili filintalar'da yazan, çalışmalarını severek takip ettiğim yazardır. özellikle kuş lokumu başlıklı yazıları ilgi çekici ve okumaya değerdir.




    ortaokuldayken ingiliz bir hoca gelmişti okulumuza: “siz türkler sayı sayarken telaffuz hatanız yüzünden bir… iki… ağaç dediğinizi sanıyoruz.”

    e ne güzelmiş işte.

    *

    sıradan kişiler merhamet edebilir, sıradan kişiler empati kurabilir, vicdan sahibi olabilir. makam sahipleri bunun için ekstra çaba sarfetmeli. sarfetmeyince kendiliğinden olmuyor yani. şimdiye kadar gördüklerimiz bize bunu öğretti. kimi makamlar insana yaptığı her şeyin doğru olduğu yanılgısını hediye eder. özür dilemeyi bir düşüklük, geri adım atmayı zavallı bir şey sanmayı yapıştırıverir kalbine telaşla. takım elbisenin içinde tiyatro sahnesi gibi karşılama törenlerinde gurur avuçlanınca, yumuşak halılarda parlak iskarpinlerle yürününce, içinde bir şeyler için umut olan garipler kucaklarca, çuvallarca oy vermişse bir başka oluyor demek ki. içinde oturduğu duvarlara benziyor insan. mermer sehpalar gibi, çelik yelekler gibi sertleşiyor, ses ve renk geçirmez oluyor. unutkanlık başlıyor.

    o ağaçların bazıları yetmiş yaşındaymış. onlar da birçok şeyi gördüler, soralım. hatırlayacaklarına eminim.

    belki biraz yumuşarız, ağaçları dinlersek. ne bileyim, iki dakika nefeslenirsek… suyu sağa sola ziyan etmeyip diplerine şöyle usulca döksek yeter onlara. sohbetleri çok tatlıdır, olgunluk ne de olsa.

    bildiğim kadarıyla ağaçlar göz de yaşartmıyor, dallarına bakıp kendiliğimizden ağlamazsak