aaahh belinda
-
dram/fantezi/psikoloji türünde yerli sinema filmidir..
bir atıf yılmaz filmidir..
başrolde müjde ar'ı izliyoruz. diğer önemli rollerde ise macit koper ve yılmaz zafer oynuyor..
filmde, bir kadının gerçekle rüya arasında sıkışıp yaşadığı ikilemler anlatılıyor..
serap karakteriyle entelektüel, özgürlüğüne düşkün, yetenekli ve sanatçı ruhlu çağdaş bir kadını izliyoruz. naciye karakterinde ise toplumumuzun maalesef çoğunluğunu oluşturan orta direk olarak tabir edilen çaresizlikle boğuşan kadın portresini izliyoruz. bu kesim genellikle ev hanımı bazen de çalışan kadın oluyor. ya da gündüzleri çalışan akşamları ev hanımı olan bir kadın olabiliyor..
aaah belinda'nın woody allen’ın 1985’te çektiği the purple rose of cairo filminden izlere rastlamak mümkündür. ancak bu filmden yola çıkılarak çekildiğini söylemek yanlıştır..
filmde klasik türk tipi aile yapısının kadınları ne kadar alçalttığı, kadınları insan yerine koymadığı, kimliksizleştirdiği yüzümüze tokat gibi çarpıyor. baba, çalışan ve ''eve ekmek getiren'' figür. kadının ise gündüz bankada çalışmasına rağmen akşamları eve geldiğinde ailesinin kadını -vazifesi erkeğini her konuda memnun etmek olan- ve çocuklarının anası olduğunu görüyoruz. yönetmen bu durumu eleştirel bir bakış açısıyla sunuyor izleyiciye..
oyunculukları genel olarak çoğu kişinin aksine beğenmediğimi söyleyebilirim. en beğendiğim oyunculuklar bizimlerden de hatırladığım babaanne rolündeki güzin özipek ve naciye'nin arkadaşı feride rolündeki füsun demirel'di. ancak konusu itibarıyla anlatılmak istenen oyunculuktan çok daha önemli olduğu için bu durumu görmezden geliyorum..
filmin müzikleri buram buram seksenler kokuyor. müziklerin yaratıcısı ise onno tunç..
aaah belinda senaryosu itibarıyla o dönem alışılmışın dışında gerçeküstü bir filmdir. bu yüzden seyirci tarafından hemen idrak edilip kabul görmez..
filmin henüz daha başında gösterilen reklamlarla tüketim toplumuna bir eleştiri getiriliyor. serap'ın oynadığı reklam filminin sloganına bakalım. “yumuşacık, pırıl pırıl sıcacık. ailemizin büyülü şampuanı. bütün mutluluğumuzu borçluyuz ona.” bu söylemle yaratılmaya çalışılan yapay dünya göz önüne seriliyor. ailelerin mutluluğunun bir şampuana bağlı olduğu belirtiliyor. burada yönetmen reklamlardaki sahte mutluluğu çok güzel hicvediyor..
filmde ataerkillik buram buram kendini gösterir. kadın bir meta olarak görülüyor. sadece ev işleri yapıp çocuk bakması ve erkeğini "tatmin etmesi" isteniyor. kadının sosyal hayatının hafta sonu pikniğe gidip mangal yapmaktan öteye gidemediğine tanıklık ediyoruz..
aaahh belinda'ya basit bir film demek büyük haksızlık olur..
aaahh belinda'da pek çok toplumsal yaraya değinilmiş. bunlardan bir tanesi ataerkil düzene ayak uydur(a)mayan kadınların psikolojik olarak sindirilmesi ve gerekli görüldüğü yerde defalarca dayak atılarak bezdirilmesidir. buradaki kadınların iki seçeneği vardır. ya evlendiğin erkeğin sözüne uyarsın ya da baba evine kovulursun..
film, antalya film şenliği başta olmak üzere pek çok ödül kazanmış. antalya film şenliği'ndeki en iyi film ve en iyi yönetmen ödüllerini hak etttiğini söyleyebilirim. ancak en iyi kadın oyuncu ödülünün hak edilmediğini düşünüyorum..
filmde babaannenin çocukları uyutmak için kullandığı ürpertici dunganna manisi -evvel zaman içinde varmış bir dunganga, alırmış çocukları atarmış sepetine yaparmış hep dunganga- kolay kolay unutulacak türden değildi. bir dönemin çocukları büyüklerinden böyle korkunçlu maniler dinleyerek büyüdü..
başlarda naciye olduğunu bir türlü kabullenemeyen serap'ın sonlara doğru artık baskılara daha fazla dayanamayıp naciye kimliğini kanıksamasına tanıklık ediyoruz. bu kanıksama durumu ne yazıkki toplumaki kadınların çoğunluğunu oluşturuyor.
filmin en hassas ve en yıkıcı noktası bence serap'ın naciye olarak yaşamını sürdürmeye çalışmak yerine ''tımarhaneye mi dönsem acaba'' diye düşünmek zorunda kalmasıdır..
türk sinemasında kendine özel bir yer bulan toplumsal gerçekçi kaliteli bir film. sinemaseverlere öneriyorum..
aşağıda film hakkında detaylar vereceğim. izlemeden önce ayrıntıları öğrenmekten hoşlanmıyorsanız aşağıda yazılanları okumanızı önermem..
--- spoiler ---
naciye karakterini neredeyse hepimiz tanıyoruz. ben şimdi serap karakterine değinmek istiyorum biraz. serap, seksen sonrası toplumumuzdaki sosyal ve kültürel önemli değişimlerden birini simgeliyor. karakterimizin kısmen de olsa burjuvaziye öykündüğünü söylemek mümkün. serap, modern yaşam biçimini benimsemiş entelektüel, özgür ruhlu, sanatçı kimlikli bir tiyatro oyuncusudur. arkadaşlarıyla barlarda, restoranlarda sanatsal sohbetler yapmayı seven, kendini geliştirmeye önem veren, yaşamaktan keyif almayı bilen dolu dolu bir kadındır. her şeye rağmen serap da ne yazık ki sistemin tutsaklarındandır. çünkü istediği hayatı yaşamak için para kazanmak zorundadır. şöyle ki reklamlardan hoşlanmamasına rağmen hatta reklamları maskeyle izleyecek kadar haz etmemesine rağmen sırf yaşamını idame ettirebilmek için bu reklamlarda oynamak zorunda kalır. hem de bu reklamları idealist bakış açısıyla reddeden arkadaşlarının olduğu ortamda. şartlar ne yazıkki serap'ın ilkelerinden geçici de olsa taviz vermesine neden oluyor. bu reklamda oynayacağını açıklarken bir profesyonel olduğu için bu rolü kabul ettiğini söylemek durumunda kalıyor. serap için ev hanımlığı ve annelik âdeta esarettir. bu yüzden orta yaşına geldiği hâlde evlenmemiş evlenmeyi de düşünmemiştir. işte tam da böyle hissettiği zamanda oynadığı şampuan reklamının çekimi sırasında gözlerini açtığı yerde kendini iki çocuklu ev hanımı olduğu bir ortamda bulur. bu durumun bir kâbus olmasını diler. çünkü hayatı boyunca böyle bir kadın olmamıştır ve asla da olmayacaktır. hemen bu durumdan kurtulmanın yollarını aramaya başlar. evine gider, sevgilisine gider, arkadaşlarına gider ancak hiçbirinden beklediği tepkiyi alamaz. ne kadar çabalasa da içine düştüğü bu durumdan bir türlü kurtulamaz. serap, yıllarca farklı karakterleri başarıyla oynamıştır tiyatroda. fakat şimdi acı gerçekle yüzleşmesi gerekiyordur. tiyatroda başardığını gerçek hayatta da başarabilecek midir? âdeta tiksindiği çocuklu ev hanımı orta direk ailelerinin bir parçası olmayı kabullenebilecek midir? her akşam ailesine yemek yapan, kocasına hizmet eden, ele avuca sığmaz iki çocukla uğraşan, kaynanasıyla geçinmek zorunda olan bir kadın olabilecek midir? bu soruların cevabı elbette zordur. naciye kimliğinden kurtulmak için çareyi tiyatroda arar. kendini tiyatroya verirse bu kâbustan kurtulabileceğini düşünür. ancak tiyatroda da peşini bırakmaz bu korkunç durum. daha sonra kocası olacak kişiyle akıl hastanesinde soğluğu alır. psikiyatristlere derdini anlatmaya çalışır. tiyatrocu olduğunu naciye'yle uzaktan yakından alakası olmadığını söyler. fakat ona kimse inanmaz ve akıl hastalarının yanına yatırılır. hastanede bir süre kaldıktan sonra artık iyileştiği söyler. ardından evine kocası olan hulusi bey'in yanına gönderilir. bu kâbus bir türlü bitmiyordur. şimdi de hulusi bey'in kendisiyle sürekli sevişme isteğiyle macadele etmek zorunda kalır. bir süre sonra artık bütün bu baskılara dayanamayıp serap kimliğinden vazgeçerek naciye kimliğine girmeye karar verir.(burada serap gibi bu kesimle alâkası olmayan, kendini geliştiren, özgür ruhlu güçlü bir kadının baskılara daha fazla dayanamayıp kendisine biçilen naciye kimliğini kabul etmesinden şunu görüyoruz ki zaten böyle bir ortamda dünyaya gelen kadınların naciye kimliğinden sıyrılıp serap kimliğine geçmesi ne kadar mümkündür.) bir akşam hulusi bey ile ilk defa ve kendi rızasıyla sevişmeye başlayacakken birdenbire kendini belinda şampuan reklamının sonunda bulur. reklamda da yanında hulusi bey ile yatak sahnesindedir. serap silkelenir, kendine gelir ve hulusi bey'e tokatı yapıştırır. kâbustan uyanan serap'ın hulusi bey'e attığı tokadın son derece önemli olduğunu düşünüyorum. o tokat aslında hulusi bey'in şahsına değil kadınları bu duruma düşürenlere atılıyor. serap artık kâbusun bittiğine sevinerek eve gideceği sırada dışarıda ürkütücü kocaman bir şampuan kutusunun üzerine geldiğini görür. kâbusun bittiğini sanarken bu da neyin nesidir? neyseki bu dev şampuan kutusunun içinden sevgilisi çıkar ve serap için artık bu kâbus sona erer.
--- spoiler ---