the wire

4 entry daha

  • 2002 2008 yılları arasında yayınlanan hbo dizisidir. açık ara en iyi dizidir.
    (bkz: omar littie)
  • kurgu ve kahramanların işi bir çırpıda çözdüğü yapımları sevenlerin asla izlememesi gereken, gerçek olay örgülerini, kafa yormayı gerektiren ilişkileri dahası hayatın gerçeklerini yorumlamayı, eleştirmeyi sevenlerin de kesinlikle izlemesi gereken bir dizi. yeni bitirdim, tek kelime ile efsane, imdb notu da 9.3

    the wire
  • ilk bölümden son bölüme kadar kaliteden ödün vermeyen efsane dizi..

    unutamadığım en değerli dizilerdendir..

    izlediğim polisiye türünde yapılan diziler ve filmler arasında amerika birleşik devletleri içinde en iyisi, dünyada da bron/broen ile birlikte zirveyi paylaşırlar. polisiye olmayan türde ise dünyada oz'la kapışacak tek dizidir..

    başrol diyebileceğimiz karakterler son derece zeki, soğukkanlı ve profesyonel kişilerdir. bunun dışında yeri gelir yan roller başrol sayılanlardan çok daha değerli olabilmektedir..

    karakterler o da doğaldır ki, sanki bu diziden önce de bu meslekleri icra ediyorlarmış hissi oluşmasına sebep olur..

    dizide senaryo çok güçlüdür ve zekice işlenmektedir..

    dizi amerika birleşik devletleri'nin baltimore şehrinde geçmektedir. ve her sezon şehrin farklı sorunları ele alınmaktadır..

    dizinin senaryo yazarlarından david simon eski polis muhabiri olduğu için baltimore polisi ile öteden beri iyi ilişkilere sahip olduğu bilinmektedir. bu yüzden dizi günlük yaşamı ve sorunları son derece gerçekçi bir şekilde anlatmaktadır..

    dizi bir şehrin sosyolojisini muhteşem bir şekilde yansıtmaktadır..

    dizide birbirinden özel orijinal karakterler vardır. ''omar little'' ve ''bubbles'' gibi..

    kenar mahallelerde yaşayan siyahilerin(nigga) önemli bir kısmının suça nasıl bulaştıklarını, bulaşmak zorunda bırakılmalarını harika bir şekilde anlatıyor dizi..

    dizide kötü oyuncu diyebileceğiz türden oyuncu neredeyse yok gibidir. yan roller de dahil oyunculuklar harikadır..

    diziye yapılacak en büyük haksızlık ''polisiye dizi de nedir? izlenmez!'' yaklaşımı olacaktır. kesinlikle kıyaslamıyorum fakat bu diziden önce bizdeki arka sokaklar polisiyesinden birkaç bölüm izleyin ardından the wire'i izleyin, ne demek istediğimi anlayacaksınız..

    dizinin en ilginç özelliklerinde biri de konuşulan ingilizcedir. dizide siyahilerin çoğunlukta yaşadığı bir şehir olan baltimore'de siyahilerin kullandığı yerel aksanı anlamak çok zordur. türk izleyicilerden ingilizcesi ileri seviyede olanlar bile siyahilerin konuşmalarını idrak edebilmek için alt yazısız izlememek gerektiğini söylemektedirler..

    the wire'yi kalitesi dışında diğer dizilerden ayrın en önemli özelliği karakterlerdi. burada bahsettiğim karakterlerin fiziksel özellikleri. dizinin başrol oyuncuları ve yan roller dahil bu karakterler diğer dizilerdeki gibi kadınların çok güzel veya çok seksi, erkeklerin çok yakışıklı olduğu tipler değildir. böyle bir özelliğe daha önce hiçbir dizi ve filmde rastlamadım. bu açıdan önemli olduğunu düşünüyorum..

    dizi analizi için özel olarak eski gerçek gangsterlerle röportajlar yapılmış ve dizi izlettirilip bölümleri sorulmuştur. diziyi izleyen gerçek suçluların önemli bir bölümü dizideki olayları ve gerçekliği doğrulamıştır.. röportajlar için: https://freakonomics.com//2008/01/09/what-do-real-thugs-think-of-the-wire/

    diziden sonra yengeçlere karşı bakış açınız değişebilir..

    tekrar tekrar izlenebilecek az sayıda diziden biridir..

    peyami safa'nın ''gerçek basit ve sadedir. onu biz büyütür, biz süsleriz'' cümlesindeki ''gerçek'' the wire'ın ta kendisidir..

    Lester Freamon karakterinin dedektif olmak için dünyaya geldiği söylenir..

    dizi için başta hbo olmak üzere, set işçisinden yönetmenine kadar emeği geçen herkese teşekkür etmek istiyorum. muhteşem bir iş çıkarmışlar..

    the wire'in ödül törenlerinde öne çıkmadığına asla aldanmayın. bu diziye verilmeyen bütün ödüller vermeyenlerin ayıbıdır..

    belgesel niteliğinde bir dizidir..

    keşke hiç bitmese diyebileceğiniz dizilerden..

    the wire televizyon için yapılmış en değerli birkaç yapımdan biridir..

    six feet under'in finali ne kadar iyiyse the wire'ın her bölümü en az o kadar iyidir..

    the wire'a sıfırdan başlayacakların yerinde olmak isterdim..

    the wire bir televizyon dizisinden daha fazlasıdır..

    izleyenler ne kazanır bilemiyorum, fakat izlemeyenler çok şey kaybeder..

    the wire kesinlikle bir başyapıttır..

    özetle izleyin, izlettirin..


    aşağıda dizi hakkında bazı ayrıntılar ve kişisel yorumlar paylaşacağım. benim gibi diziyi izlemeden önce detayları öğrenmekten rahatsız olan biriyseniz aşağıdaki yazıyı kesinlikle izlemeden önce okumamanızı öneririm..


    --- spoiler ---


    3. sezon finali en etkilendiğim sezon finallerinden biriydi..

    5. sezon 7. bölüm. şimdiye kadar televizyon için yapılmış en güzel bölüm sonlarından biriydi..

    Omar Little için ayrı bir yorum yapmak istiyorum. dizideki en sevdiğim karakterdir. bu karakter tek başına dizi olabilecek potansiyele sahip biridir. başrol olmamasına rağmen önemli bir izleyici kitlesi tarafından sevilmektedir. dizide bir suçlu olmasına rağmen yerel halktan bazı çocuklar ve gençler tarafından kahraman olarak görülmektedir. sadece omar little için bile izlenebilir diyenler vardır. ben de onlardan biriyim. omar'ı omar yapan en önemli özellik baltimore'dir. baltimore'de kendi krallığının başındadır. baltimore'den çıktığı anda dünyanın geri kalanı için sıradan bir serseridir..
    omar'ın ıssız sokaklarda yankılanan ıslığıyla karanlığın için gelişini unutmak mümkün mü?

    Bubbles için de ayrı bir yorum yapmak istiyorum. toplumun dışladığı, fakat tüm zorluklara rağmen hayatta kalmayı başarabilen derin bir karakter. hayatın ona karşı oynadığı tüm kötü oyunlardan sıyrılmayı başarmıştır. kendini sürekli saklanırken ya da kaçarken bulması hüzünlendirir. izlerken en hüzünlendiğim karakterdi. gönül adamıdır Bubbles. kötüler içinde kalmış iyilerdendir o. hayatın tüm zorluklarına rağmen gülmeyi başarabilen ender insanlardandır Bubbles..


    aşağıya yerli ve yabancı izleyicilerin the wire hakkında söylediği, önemli bulduğum ve benim de desteklediğim birkaç yorumu bırakıyorum.


    *the wire dizisi dickens romanı gibi. bundan elli sene sonra da izlenecek. çünkü bu sadece bir show değil yaşadığımız çağın yani 21. yüzyılın tarihi bir belgesi.

    *karakterleri öyle derinlikli işler ki tetiği çekeni de seversiniz, vurulup düşeni de.

    *ben bunu lost'un boşluğunu doldursun diye izlemeye başladım, onun yerine varoluşsal boşluğumu doldurdu.

    *polis-suç temalı dizilerin/filmlerin genellikle "sattığı" iyilerin ve kötülerin savaşını değil, kötülerin kendi arasındaki savaşını anlatan dizi.

    *shotgun'lu azizler, uyuşturucu işinden köşeyi dönen avukatlar, tetikçi çocuklar, dolandırıcı senatörler, yalancı valiler, arkadaşı için canını ortaya koyan gangsterler derken kimi seveceğinizi, kimden nefret edeceğinizi şaşırıyorsunuz.

    *masada oturan ve saatlerdir sohbet eden iki kişinin yanına oturup sohbet konusunu anlamaya çalışmak gibidir the wire'a başlamak. o iki kişi konuşmaya devam eder, sana ne hakkında konuştuklarını söylemezler, sen anlamaya çalışırsın, birkaç saat dinlersin, sonra kalkar gidersin. ama onlar hala orada oturup konuşmaya devam ediyorlardır. işte the wire budur.

    *öyle bir dizi ki, çok sevdiğim breaking bad onun yanında sitcom gibi kalıyor.

    *hayat simülasyonudur, akıp gitmez.

    *belli bir noktadan sonra oyuncularla rollerini birbirinden ayıramadığınız olağanüstü dizi. köşe başında uyuşturucu satan çocuğun bir aktör değil de gerçekten baltimore sokaklarında büyümüş, başka çaresi olmayan fakir bir çocuk olduğuna inanmaya başlıyorsunuz. rol değil yani o, gerçekten bir uyuşturucu satıcısı var kameranın önünde o derece. polis, çete üyesi, tetikçi, politikacı, işçi, öğretmen vs aynı şey dizideki tüm karakterler için geçerli. gerçekçilik konusunda the wire'dan daha üstün bir dizi/fim izlediğimi ve izleyebileceğimi sanmıyorum.

    *amerika'da tv için en prestijli ödül olan emmy'yi kazanamamıştır. buna bir amerikan yazarın tepkisi ise şöyle olmuş: "the wire'a emmy verilmemiş mi? bu diziye nobel edebiyat ödülü verilmeli!"

    *the wire'a dizi demek kolaycılık, neredeyse roman gibi demek de yeterli değil, bir tolstoy romanı gibi. toplumu katman katman önümüze seriyor. siyahlarla-beyazlarla değil, grilerle anlatıyor. herkesin kendi hikayesine nasıl sıkıştığını, toplumun insanı belirleme gücünü harika anlatıyor.

    *tek numarası bir sonraki bölüm için bir hafta, bir sonraki sezon için dokuz ay kıvrandırmak olan diziler bittiği zaman rahatlatıyor ve 2-3 yıl içinde unutuluyor. ama bu hbo dizilerinin son bölümünü izlerken insan evini, yurdunu terk eder gibi oluyor. the wire'da onlardan biri.

    * oz ve the wire tanrı, breaking bad ve dexter onların elçisidir.


    --- spoiler ---
4 entry daha