tarım ve hayvancılıkta ilerleyememe sebebimiz

  • bu işe biraz da terimlerim kullanımını öğrenmekle başlamalıyız.

    mesela tarım. terim olarak bitkisel ve hayvansal üretimin tamamını içeren bir sözcüktür ve türkçede kökü "tar"dır. düzenlemek demektir.

    sözcüğün terim anlamını öğrendikten sonra bilimsel kısma gelebiliriz. anlamdan da anlaşılacağı üzere özellikle sürdürülebilirlik düşünüldüğünde hayvansal ve bitkisel üretim bir bütündür. biri diğerinin çıktılarını bir şekilde kullanır.

    yani soru "tarımda neden ilerleyemiyoruz?" olmalıdır.

    Bilim dallarına ve ülkemizdeki eğitim sistemine gelirsek tarımsal üretimin kendisini yapmak için verilen eğitim bugün farklı adlarla anılmaya başlansa da "ziraat mühendisliği" eğitimidir. çok genel bir şekillde sınıflandırırsak temel eğitim sonrasında ziraat mühendisliği bitkisel üretim, hayvansal üretim ve yardımcı tarımsal bölümler olarak ayrılır. bitkisel üretim kendi içinde tarla bitkileri, bahçe bitkileri, toprak, bitki koruma (sağlığı) gibi bölümlere ayrılır. hayvansal üretim başlı başlına bir disiplindir. yardımcı tarımsal bölümlerin içinde ise tarın makineleri, sulama, tarımsal yapılar, biyoteknoloji gibi bölümlere ayrılır. yani tarımsal üretim ile ilgili her bilgi her ziraat mühendisinde bulunmaz.

    gelelim diğer kısma. işi olmayanın ya da üretimin her hangi bir konusunda yeterli eğitimi almadığı halde görev verilme durumu. mesela bitki sağlığı bölümünden mezun olanlar için bitki hekimi diyebiliriz. bu kişiler bitki zararlılarını inceler ve mücadele yöntemlerini belirlerler. ama yasalarımız zootekni bölümü mezunu olanlarının da, eczanecilik bölümü mezunu olanlarında bu konuda çalışmasına izin veriyor. ya da hayvansal üretim. yetiştiriciliği yapılacak hayvanın döllenme öncesinden alınmak istenen verimin sonlanmasına kadar geçen sürede bir hayvanın herhangi bir hastalığa yakalanmadan nasıl yetiştirileceği öğretilir. bununla birlikte veteriner hekimlik disiplininde de hayvanın sağlığının bozulması durumunda nasıl bir tedavi uygulanacağı öğretilir ve dolayısıyla sağlıklı bir hayvanın nasıl olacağı da öğretilmelidir. ama ülkemizde üretim yapma izni de verilmiştir veteriner hekimlere.

    gibi gibi. yanlışım da vardır belki ama sözün özü işi ehline vermeli.
  • öyde yaşıyorsan küçük bir dam yapıp birkaç hayvan bakayım dersin , araziye hayvan barınağı yaptırmazlar anında inşaat durdurulup yüklü miktarda ceza ödersin, merana yemyeşil merana çam dikerler, tam ürününü satacan dışarıdan et getirirler , sonrada hayvancılık bitti derler, buğdaya gözün gibi bakar yetiştirirsin o kadar zor ki bilen bilir, tarlayı sür, tırmık çek, çapa çek, sürgü çek, tohum al, ektir, 2 kere gübre, ilaç , biçtir buğdayı çok zor ve zahmetli işlerdir , tam ürününü satacan bakan açıklar buğday ithal ediyoruz , soruyorum hükümet gerçekten tarımı ve hayvancılığı destekliyor mu yoksa gizliden bitirmeyi mi istiyor , çok iyi bir üniversiteden mezunum , köyde yaşıyorum , akademik kariyerimde var , köyde yaşamayı ben seçtim , ve mutluyum , benimde allah inancım mükemmel, ama bu adamlar bir ilizyonist , köylüyü ve fakiri sevmiyorlar , bizim batmamız için her türlü çabalıyorlar , destek falan evet var ama karıncayı ürkütmez, ben hiç para kazanamayacaksam niye ürün ekeyim , zengin et yiyecek diye niye çobanlık yapayım , ve herkes farkında kimse üretmiyor köyde , umrumda da değil koltuklarını yesinler acıkınca
  • son yıllarda uygulanan yanlış tarım ve hayvancılık politikaları, gençlerin tembellikten ve rahata alışmasından dolayı üniversiteye oradan da büyük şehirlere kapak atıp ilkokul mezunu patronların köleleri olarak çalışmaları, bunun neticesinde de köyde kalan elden ayaktan düşmüş yaşlıların tarım ve hayvancılıkla uğraşamaması, sonunda ahirete göçüp giderek köyleri ve toprakları ıssız bırakmaları döngüsüdür.

    1980'li yılların başında başladı bu furya. büyük şehirlere göçle de devam etti. diziler, filmler, popüler kültür köyü ve köylü olmayı aşağıladı, hor görülmesi gereken bir durum gibi lanse etti. Çocuklar, torunlar, yeni nesil de utandı, kaçındı "yazın köye gideceğiz." demeye. mazotun, gübrenin fiyatına, kısır hibrit tohumlara hiç girmiyorum bile. insanlar emeklerinin karşılığını göremedi, göremedikçe sonraki nesil tembelliğe verdi, böyle bir paradoksa girdi bu olay diye düşünüyorum.
  • Her açıdan uygulanan yanlış politikalardır tarım ve hayvancılığın gelişmeyip hatta geriye gitmesinin sebebi .
    Bunu yapanların konya kadar yüzölçümüne sahip hollandanin , başta lale olmak üzere bir çok ürün çeşidiyle dünya pazarlarında lider durumda olmasindan utanmalari gereken bir durumdur ...
  • neo liberalizmi kıçımızdan anlamamızdır.
  • Mazottur. dizel de denir, motorinde derler. iki hece Ma zot, İki hece

    Zindan iki hece, Mehmed'im lafta
    Baba katiliyle baban bir safta
    Bir de, geri adam, boynunda yafta...

    Şiire nerden bağladım şimdi, konu mazot pardon tarım, hayvancılıktı üstadı da anmış olduk. A.r.e.

  • yediğimiz etten, etini yemediğimiz hayvanın yiyeceği ota kadar ithal ediyoruz. çünkü tarımı da hayvancılığı da profosyonel yapıyoruz. artık köy evlerinin damında iki üç inek yok, hiç yok çünkü köylü dayım iki üç inekle para kazanmıyor, hayvanın karnını doyuramıyor ki etinden sütünden faydalansın. bu durumu yaşayan oğul okuyacağım ben diyor, zati 12 yıl eğitim zorunlu, tarlaya gitmiyor dama girmiyor ki tarımı hayvancılığı öğrensin. eee ne oldu!! meralarda hayvanları otlatacak amatör kalmadı, herkes üniversite mezunu oldu, zati mera da kalmadı. parası olan profesyoneller büyük çiftlikler yaptı, hayvanlar ota gitmedi otlar hayvanlara gitmeye başladı ama bu sefer ot yetmedi ithal edilmeye başlandı, üzerine nakliyesi geldi, kendi bokunun içinde gezmeden et tutan hayvanın etinin fiyatı arttı. bu hayvancılık ve eğitim anlayışıyla ne ucuz et yeriz, ne hayvanı besleyecek insan yetiştiririz
  • ilerleyemememizi daha sonra tartışırız, öncelikle gerilememizin nedenini bulmamız lazım..
  • Çalıştırdığınız amelenin günlük yevmiyesi
    taşıtların mazotu(mahsülü tarladan başka yere taşıma...)
    tarlanın bakımı (ot biçme vs için kullanılan motor benzinle çalışıyor), motor parası, benzin parası, gübre parası
    Derkennnn(ki bunlar sadece benim şu an aklıma gelenler) ürünü sattığınızda elinizde kalan para yaptığınız masraftan azsa ilerleyemeyiz. Bu en azından küçük çaptaki tarlalar için böyle. Kaldı ki mirasla çoğu Ekim dikim alanı da her geçen vakit küçülüyor.

    Gidişat kötü, çiftçi borçlu, ürün para etmiyor, kazanan aracılar veya büyük oynayanlar oluyor. Olan gene garibana oluyor. Fakirin her geçen gün fakirleştiği, zenginin her geçen gün zenginleştiği bi sistemdeyiz. Önlenmesi düzgün politikalar geliştirilmesine bağlı. Bu da biz gençlere sanırım...(bkz: burda bıyıklanıp babama dönüşüyorum ve nutuk atmaya başlıyorum)...nutuklanmışsınız gibi favlayınız sn.okur :)))) sizi sıkmak istemedim (bkz: başka bi başlıkta görüşmek dileğiyle)