düşün ki o bunu okuyor

#anket sırala başlıkta ara
/ 25
626 entry daha

  • bazen insanın attığı her adım ne kadar uzağa gibi görünsede, kendi içinde, insanın kendi özüne doğru değil midir zaten..
    yaş almadım, yaşlanmadım da belki, lakin büyümek gibi bir şey işte..
    ‘’yediğin içtiğin sana kalsın, bana gördüklerini de anlatma, lakin hissettiklerine şiirler yaz özüm’’ dedim sonra; gülümsedim tabii, aynaya bakmadan üstelik, bir garip işler işte, bir garip gitmeler, kalmalar, dönmeler.. bu büyümek dedikleri felaket bir şey.. hem gözlerimde hüzün, hem dudaklarımda tebessüm işte..

    bir garip.

    bir garip, işte..
    e.t
  • herkes aşk acısını paylaşmış ben de sitem paylaşayım.

    ülkenin ruhunu s*ktiniz. sizin yüzünüzden rahat nefes alamıyoruz. televizyonu açıyoruz bıdı bıdı konuşan bir kadının ağzından düşen sansürlü siyasi kelimeler. ekonomi desen zortlamış durumda. istikrar yok, terör almış başını gidiyor, sorumlu kim dediğinde ses çıkaran yok, fazla ses çıkarırsan da terörist veya hain damgası yiyorsun. güzelim ülkenin milli duygularını bitirdiniz. bir genç olarak ümidim kalmadı. çevremde bulunan birçok insan da açıkçası böyle düşünüyor. öldüğünüz günleri görmek dileğiyle.

    not: üstüne alınan alınır, ben yazıyı buraya bıraktım.

  • eve geldim, yine yorgunum ama monoton bir yorgunluk değil sanırım. bildiğin gibiyim belki bi' fazlası iki eksiği, belki onda birim şu an belki dörtte üç; bildiğim yoldan anlatayım: hasret bir ada ise dört yanım deniz.
    güzel geceler, yarına mutlu uyan.
  • seni seviyorum
  • Mideme yumruk yemiş gibi hissettim ilk.
    Her şey anlamını yitirdi sonra. Çığlıklar mı atsam, kendimi mi yumruklasam, donup kalsam mı fark etmezdi. Başta çabaladım sonra uğraştıkça kendimle birlikte her şeyi dibe çektiğimi anladım. Geçmesi lazımdı. Bir rüya olmadığını anlayıp kafam yerine gelince önüme sermem lazımdı. Çok kızdım, çok üzüldüm, çok yıkıldım. Hepsi o kadar çoktu ki hangisinin daha iyi olacağını bilemedim. Midem bulanıyor mu ağrıyor mu belli değildi. Kaybettiğim ilk şey gözlerim de ki ışık oldu. Evet kaybettiğim ilk şey. Sonra insanlara müthiş bir öfke duydum. Suçlu olsunlar yada olmasınlar nefret ettim hepsinden. Yemin ederim bütün bunları yaşarken beş yaşındaki bir kız çocuğu kadar saftım. Tam olarak ne zaman geçer yada ne zaman alışırım bilmiyorum ama güzel yıktın.
  • Cok buyuk bir iyilik yaptigini ve herkesin huzurunda sana tesekkur etmek istedigimi bil istiyorum. Oyle bir doktum ki icimi. Anilarim parmaklarimin ucundan her klavye darbemde kelimelere dokuldu, acilarim gozyasi oldu akti gitti. Gogsumdeki agirlik yerini ferah bir bosluga birakti. Azicik uyudugum uykumdan bile mutlu uyandim. Dun aksam oylesine attigin mesaji iyi ki attin. İyi ki varsin."

    Bu bir minnet mesajiydi. Okuyacagini tahmin ve umut ederek yaziyorum. Cunku o guzel insan aramizdan biri.


    Okudu. :)
  • Sırf kalbim alsın diye, aklım almıyor seni.
  • Sana gönül koymadım dedim ama
    Sana gönül koydum.

    Tam yanında olabilecekken bana "git" dediğin için,
    Onca hatıranın, onca yaşanmışlığın üzerine "bitti artık" dediğin için,
    Sana anlatmak hevesiyle yaşadığım onlarca şey varken bana sırtımı yaslamalık değil; yüzümü dönmelik 'duvar' olduğun için,
    Benim her adımıma karşılık, benden koşarak uzaklaştığın için,
    "Seviyorum" dediğinde, "seviyorum" deyip uzattığım zeytin dalımı ateşe verdiğin için,
    Sadece zeytin dalı olsa iyi; varlığın üzerine kurduğum hayalleri, hayatları, hayatımı ateşe verdiğin için,
    Bana çaresizmiş gibi hissettirdiğin için,
    Daha nice kapıyı yüzüme çaptığın için sana gönül koydum.

    Sana gönül koymadım dedim ama
    Sana gönül koydum.
    Ama en çok da Beş dakikalık mesafeye dipsiz çukurlar, sonsuz dağlar koyduğun için gönül koydum.
    En çok da iki sıcak sözle, bir muzip bakışla eriyecek kadar ufak buzları dağlar yapıp sana giden yollarıma koyduğun için sana gönül koydum.

    Hep düzelttiğin sorunları düzeltmeyi bana bırakıp, başarısızlığımı sakince izlediğin, "Bak uyudum uyandım, yapamıyorum; kırıldım ve bunu tek başıma halledemiyorum" diye yardım dilenişlerime "peki ben ne yapabilirim?" Dediğin ve ben halledemeyip sorunları benzin misali üzerimize döktüğümde bizi ateşe vermeme izin verdiğin için sana gönül koydum.
  • Yüzüme Çarptığın kapı burnuma teğet geçti ama ben rüzgarıyla savrulurum sanmıştım, savrulmadım; rüzgar dindi, ben de ayaktayım.
  • Daha fazla kişiyi üzmeden ölmeni istemem, beni kötü bir adam yapar mı?
  • anne, yarına bir kek yap da yiyek.
  • Yaptığın onca hataya rağmen ki bu bir ailenin dağılmasına sebebiyet verdi, sana anlam veremediğim bir merhamet duyuyorum. Her ne kadar sert görüntünden taviz vermemeye çalışsan da, içindeki o yıkılmışlığı görebiliyorum. Belli ki şu sıralar aramızdaki o saçma sapan ilişkinin bozulduğunu da kabullendin. Artık beni kaybettiğini. Eğer bütün bu olanlardan önce bizi kabullenebilseydin, sevebilseydin tam manasıyla, bütün bunlara hiç sebep kalmazdı belki, geçti artık.

    Bir duvar vardı aramızda bugüne kadar. Hiç yaklaşamadık birbirimize. Gösteremedik bugün tam manasıyla yıkılan sevgimizi. Dertleşemedik mesela seninle şöyle bir oturup. Paylaşamadık hislerimizi, düşüncelerimizi birbirimizle. En azından önem verseydin düşüncelerime biraz. Az biraz. Yıllarca kafamın içinde seninle tartıştım durdum. Öyle ki tartışmalar bittiğinde şakaklarım zonklardı. Sana karşı olan hislerim o kadar karmaşıktı ki, şimdilerde bir merhametim var sana karşı bir de öfke. Ama ağır basan öfke. Ne kadar uzak olursak olalım. Artık yakın olamayacağımızın farkındayım şimdilerde.

    İstemediğin evlatlar, istemediğin bir aile.
    Sana saylafarca yazdım bugüne kadar. Boktan yazılar, okunacak türden değil. Kusmak gibi kağıda. Ama ne o kağıtlarda yazanlar, ne de yukardaki üç beş ayrıntı. Beni, bu paragrafın ilk cümlesi yıktı baba. Sen mutluluğunu ararken dışarıda bir yerlerde, arkanda tımarhanelik bir kadın ve bu enkaz altında üç adam bıraktın. Bütün olanların ardından sana nasıl merhamet duyuyorum, işte bu kısma pek anlam veremiyorum. Bir insana acımak gibi belki. Yaptıkların seni de yıktı çünkü, bunu görebiliyorum.
  • Hava hareket edersen soğuk, etmezsen sıcak havası; bembeyaz bulutları çekmiş üzerine gökyüzü. Yapraklar yerlerinden memnun, bir yerlere gitmek istermiş gibi çırpınışları yok bugün. Bense tüm yaprakların aksine kıpır kıpırım.
    Böyle havaları severim, biliyorsun. Böyle havalarda açık alanda kalabalık, bol reçelli ve bol sohbetli kahvaltıları da çok severim, bunu da biliyorsun. Sakin, reçelsiz ama senli ve bol susamlı kahvaltıları da severim, bu da bir seçenek.
    Seni tanıyorsam bugün kahvaltı günümüz olacak, bunu da ben biliyorum. O yüzden tek lokma atmadım ağzıma, bir yudum su bile yol almadı mideme doğru. 8'de uyandım doğrusu. açlığa dayanamam, hep güldürür seni 'yaşam mücadelesi' verir gibi yiyecek bir şeyler aramam. Ne yalan söyleyeyim bu saate kadar uyan diye bekledim, uyan yoksa açlıktan seni yiyeceğim!'*''*'

    11.31 editi: uyandı, ilk cümlesi "günaydın, kahvaltı yapmamışsındır inşallah?" oldu. Hesabımdan da haberi yok olm, acabaaaa, ay tövbe de, dur bak bi' gerildim çekil çekil hshdajjshshs
  • + aşkım bugün beni favlamamışsın?
    - favlandı ♥
    + :*
    - *:
  • 5 ay sonra ilk diyaloğumuz. uzun uzadıya mesajlaşıyoruz seninle.

    ben bu aralar mesaj gelince sinirleniyorum, kimse aramasın sormasın modunda telefonu sessize alıyorum diyordum hep.

    hayır tüm mesajlar senden gelmiyor diye sinir yapıyormuş bende. telefonumun sesi açık şu an.

    geçenlerde tanışma çabasında olan biri akşam ne yedin yazmıştı. sinirlenmiştim.

    sana yediğim, kendi açtığım mantıyı anlatıyorum sabahın bu saatinde. sen de yediğin iğrenç hazır tavuktan bahsediyorsun. her mesaj geldiğinde heyecanlanıyorum.

    ben artık heyecanlanacak yaşı geçtim derken yalan söylüyormuşum.

    ıssız adamın final sahnesinde ada ile karşılaşıp ona "senin dükkanı emlakçı yapmışlar biliyor musun. bende geçiyordum geçen gün önünden işim vardı o taraflarda" demesi ve içinden de "hayır ada yalan söylüyorum . ben zaman zaman gidip bakıyorum o sokağa, ve her şeyin eskisi gibi olduğunu düşünüyorum. orada öylece duruyorum. ve senin içeride oturup küçük kahramanlar yaptığını düşünüyorum"

    sahnesini yaşattın bana.

    "senin evini tutmuşlar biliyor musun" dedin.

    biliyorum dilek abla söyledi dedim.

    bunun üzerine "perşembe günü oradan geçtim belki turuncu perdelerini görürüm" diye dedin.

    gözyaşlarım zaten ucundaydı ağladım yine

    edit: en sevdiğim şarkıları hala unutmamışsın, linklerini atıyorsun. bizim şarkılarımızı ve ağlayarak güneşi görücez belli
  • Garnitürlü pirinç pilavı yapmak, lahanalı/brokolili pirinç pilavı yemekten daha mı zordu.
  • Sabahın kaçında kalkıyorsun da böyle çiçek açabiliyorsun sen?
  • Gel artık gel. Neden bana bunu yapıyorsun? Sana ihtiyacım olduğunda hiç yoksun. Gel, gel. Ne olursan ol gel artık yalvarırım. Bir insan evladı 5.17'de uyanık olur mu ya :( uykuma yazıyorum, evet.
  • avuçlarında duran çizgi olmak isterdim, sana o kadar yakın.
  • "umarım zaman sana hayatın boyunca yanında olmasına ihtiyaç duyacağın kişiyi, geçmişinde nasıl yok ettiğini gösterir."

    ekleme: kimseye ithaf edilmemiştir, sadece bir yerde okuyup çok hoşuma gitmişti bu söz. belki birisinin işine yarar diye buraya yazmak istedim. ..
626 entry daha
/ 25