küçükken babanın iş yerine gitmek
-
(bkz: okula gitmek) anne baba öğretmen olunca o yaşlarda kendi okuluna gitmekten farkı olmuyor. öğretmenler odasının o efsanevi, mistik insanı içine çeken havasını teneffüs ediyorsunuz. yani aslında bir salon, kocaman bir masa, kenarlarda metal dolaplar, duvarda haritalar ve 37 ekran tv görüyorsunuz. yılgın bıkkın öğretmenlerin sabah okula sizden beter bir suratla geldiğini görünce o yaşlardaki kafayla "onlarda sevmiyor işte kapatalım okulları" benzeri über fikirler üretebiliyorsunuz. hiç bir çekiciliği yoktu. asıl insanın ufkunu misliyle katlayan (bkz: öğretmen evi) ziyaretidir ki lokal ismi verilen kültür ve sanat dolu salon, bu salonda okey oynuyormuş gibi yapıp aslında tüm ülkenin geleceğini ve yakın tarihini mesai bitiminden arka kalan günün yarısında iki taş arasında olgun fikirleri ve çözümcü tavırlarıyla değerlendiren öğretmenleri görmek (inanmayın bildiğiniz kahvaaane) öğretmenliğin ne zor bir meslek olduğunu insanın beynine beynine çakıyor. oğlum biraz daha büyüsün iş yerime getireceğim. hatta belki beraber sahaya gider ekiplerin çalışmalarını takip ederiz. bayılıyor kepçe kamyon görmeye. baretini de takar.