gece yarısı sayıklamaları


  • 02.12.2016 Cuma - 23:43:00
    İnsan hayatını başlangıcı ve sonu olmayan bir nehirde ilerleyen, kağıttan gemilere benzetiyorum. Nereden geldiği ve nereye gittiği meçhul olmasının yanı sıra, ne zaman ıslanıp da sulara gömüleceğinden habersiz, sadece akıntının gittiği yöne doğru giden gemilere..

    Çoğumuz ayrıldığımız limanı unutmayız. Kendimize bir rota çizmişizdir ama yine de, fırtınalı havaların bizi götürdüğü yerde buluruz kendimizi.

    Bazı zamanlar bir yağmur damlasının bulutların koynunda nasıl meydana geldiğini (doğduğunu) düşünürüm. Gökyüzünden toprağa ulaşana dek, o fırtına ve rüzgar arasında kim bilir nasıl da savruluyordur. Toprağa ulaşmaya bu kadar can atarken, birbirleriyle nasıl da yarışırlar.

    Yağmur damlası kendisini doğuran bulutlara özlem duyar ayrıldıktan sonra. Çünkü bir daha hiç göremeyecek olduğunun farkına varır. Son ana kadar bu özlem sürüp gider. Bir yandan da nereye düşeceğinin hayalini kurar. Belki bir saksı çiçeğinin dibine.. Belki bir okyanusa.. Belki de renkli bir şemsiye üzerine..