ingilizceyle ilgili hatırlanan ilk şey

  • nedendir bilmem;
    (bkz: unbreakable)
    (bkz: unstoppable)

    bir de (bkz: detected)
  • (bkz: lea ve mea lone)
    Leave me alone muş.
  • Liseye yeni başlamışım. Ilk ingilizce dersinde hoca alfabeyi sayabilen var mı diye sordu. Ben el kaldırdım koskoca 40 küsur kişilik sınıfta. Bir saydım ki makineyim sanki. Hoca çok beğenmişti. Bu kadar yani, başka bi atraksiyonu yok dümdüz böyle. Daha öncesi bulanık valla ilk bunu hatırlıyorum napalım.
  • daha küçücük çocuk iken, yazları anneannemin ve dedemin kahramanmaraş'taki evinde toplanırdık teyzeler, kuzenler filan. "biz ingilizce biliyoruz yaa" nidalarıyla dedemin ve anneannemin kucağına atlardık kuzenle beraber. onlar da "konuşun hadi bakim." derlerdi haliyle.

    ben: v
    kuzen: k

    v: one two three four
    k: five six seven eight
    v: nine ten
    k: eleven twelve thirteen
    v: fourteen fifteen sixteen
    k: seventeen eighteen nineteen
    v: twelve

    diyalog sonrasında alınan ödüllendirme maksatlı harçlıkların nasıl değerlendirildiği, bambaşka bir başlık konusu. '*'
  • İngilizce öğretmeninin güzelliği '*' (bkz: öğretmene aşık olmak)
  • - ingilizce biliyor musun?
    + derdimi anlatacak kadar.
    - derdin nedir?
    + i can’t speak english.
    Yani aslında daha fazlası da var ama komik gelmişti bu replik :D
  • i play football

    sanki başka bir örnek yok. hoca cümle örneği isteyince bunu diyen çok oluyor diye kızıyordu.
  • (bkz: I'm a big big girl in a big big world)
    (bkz: Emilia)
  • one, two, three
  • Dayımın kitaplarını çalmaya gittikten sonra ez cümle dayak yiyip sonra saatleri vs öğrenmem. Biraz daha zorlasaydim İngiltere kraliçesine ayık ol tacını da alır vakti gelince ecel. Derdim herhalde.
  • İlk sınavdan 42 almam.
    Evet 42. Dördüncü sınıf öğrencisi nasıl 42 alabilir? Bütün dersler 5 (pekiyi) dir karnede. Not vesaire bilmezdik. O gün öğrendim.
    Çok kötü bir öğretmene denk gelmenin azizliği. Psikolojik sorunları olan, derslerde olmadık şeylerden sinir krizi geçirip sıraları öğrencilerin kafasına vuran sonra ayılıp bayılan ruh hastasının tekiydi. Dolayısı ile İngilizce falan öğretemedi kimseye. Nefret etmemize sebep olmuştu.

    Sonraki sene dünya tatlısı, emekliliğine az bir vakit kalan tonton bir kadın öğretmenimiz geldi. İngilizceyi sayesinde sevdim ben. Sonra Anadolu lisesi, İngilizce üniversite eğitimi derken. Sonu güzel bitti neyseki İngilizce macerasının. '*'